OHAL panelinde konuşan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, OHAL konusunda özeleştiri vermek gerektiğinin altını çizerek, “Mazeretleri bir tarafa bırakalım, hepimiz mazeretlerimizi saysak haklıyız, ama bu durum bizi OHAL’den kurtarmaya yetmez” dedi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi, “OHAL sürecinde yaşanan hak ihlalleri ve çözümleri” konulu panel düzenledi. Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve moderatörlüğünü İHD Çukurova Bölge Temsilcisi Yasemin Dora Şeker’ın yaptığı panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Çukurova Üniversitesi Ceza Hukukçusu akademisyen Günal Kurşun konuşmacı olarak katıldı. 
 
KHK ile ihraç edilen Ceza Hukukçusu akademisyen Günal Kurşun, bugüne kadar 7 kez OHAL’in uzatıldığını ve Nisan ayında da 8’inci defa uzatılma ihtimalinin çok yüksek olduğunun altını çizdi.

OHAL ile çıkartılan kanunların 20 yıl sonra Türkiye’deki yargı sistemini çökerteceğini ifade eden Kurşun, “12 Eylül döneminde OHAL ilan edildi. O dönemde yaşanan hak ihlalleri nasıl ki bu toplumun hafızalarından silinmiyorsa, bundan 20 yıl sonra da bugün çıkarılan kanunlar bu toplumun hafızasından silinmeyecektir. Bugüne kadar yaklaşık 31 KHK yayımlandı. Öyle bir duruma geldi ki Anayasa Mahkemesi’ne çıkartılan kanunların iptali için başvurduğumuzda ya da bu kanunları kendilerine gönderdiğimizde Anayasa Mahkemesi, bize ‘Bu durum beni aşar’ diyebiliyor. KHK bu ülkede bir kanun haline geldi” dedi.
 
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YASAKLANDI’
 
Son yıllarda iktidarın artık farklı seslere tahammülünün olmadığını ve kendi politikasına karşı çıkan herkesi hedef haline getirdiğini ifade eden Kurşun, “Bu ülkede ifade özgürlüğü yasaklandı. Bugün sosyal medya ile bir durum karşısında düşüncelerinizi ifade ederseniz gözaltına alınma ya da tutuklanma gibi bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz. Bugün o kadar çok şahit olduk ki insanlar Efrin savaşına karşı ‘Barış’ dediği için tutuklanıyor. Sanki herkes savaşı savunmak zorundaymış gibi. Yine onlarca gazete istediğini yazamıyor ya da yazdığında kendisine kayyum atanabiliyor. Son dönemde o kadar çok gazeteci tutuklandı ki. Gazetelerin matbaaları bile basılıyor” diye konuştu. 
 
‘SEÇİM MÜHÜRLERİ YOK SAYILIYOR’
 
OHAL ile halk iradesine de darbe vurulduğuna dikkat çeken Kurşun, OHAL’in en fazla demokrasiyi ve özgürlüğünü savunan HDP ve halkın iradesine darbe vurduğunu söyledi. Kurşun, “Dünden bu yana sürekli olarak halk iradesi diyerek ağzından bir türlü düşürmedikleri halk iradesini OHAL ve KHK ile milyonların temsilcilerine darbe yaptılar. Neredeyse tüm vekillerine ve belediye başkanlarını tutukladılar. Bunlar halk iradesi diyerek sürekli seçim sandığını işaret ediyorlardı. Fakat bugün bunlar çıkardıkları yasalarla hile yapacaklarını ifade etmeye başladılar. Bu ülkede 60 kuruşluk yumurtaya bile mühür vurmayı neredeyse zorunlu hale getirenler bugün seçim mühürlerini yok sayıyorlar” dedi.
 
BİLGEN: MAZERETLERİ BİR TARAFA BIRAKALIM
 
Daha sonra konuşan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, OHAL’in artık toplum psikolojisini bozduğuna ve OHAL yönetim anlayışının statükolaşarak kurumsallaştığına işaret etti. OHAL’in uzatılmasının iktidarın gücüyle alakalı olmadığına, tam aksine bu sorunun tamamen halkın elinde olduğuna dikkat çeken Bilgen, “Demokrasi ve özgürlük için başta halklar olmak üzere sivil toplum örgütleri, siyasi partiler bizi kutuplaştıran politikalara karşı birleşip, kişisel hesaplara düşmeden tamamen ülkenin daha iyi bir geleceği için neler yapmalıyız? Ya da OHAL’i kaldırmak için neler yapılmalı? Sorularını kendimize sormalıyız. En büyük özeleştiriyi kendimiz vermeliyiz. Mazeretleri bir tarafa bırakalım, hepimiz mazeretlerimizi saysak haklıyız, ama bu durum bizi OHAL’den kurtarmaya yetmez” diye konuştu. 
 
‘KATILIMCI DEMOKRASİ’
 
OHAL’den kurtulabilmek için demokrasi ve özgürlük platformlarının temsili demokrasiden çıkıp, gerçekçi ve katılımcı demokrasiye geçmesinin zorunlu olduğunu dile getiren Bilgen, şöyle devam etti:

“Dünyada artık temsili demokrasi bitti. Herkese göstermeliyiz ki toplumsal sorunlarda nihai karar verenin halklar olduğuna inandırmalıyız. Kendi içimizde öyle bir demokrasi örneğini koymalıyız ki, insanlarla beraber karar almayı somut anlamda beraber hareket etmeyi öğretmeliyiz. Onlara güven vermeliyiz ki korkuyu aşıp saltanatları yıkmanın yollarını beraber arayalım. Onlarla beraber toplumsal sorunları içselleştirmeliyiz. Bakın birçok kamu emekçisi, ihraç edilen ve işinden aşından olan insanlar nasıl ki kendi işyerlerini açmış ve geçimini sağlamaya çalışıyorsa, onların yanında olup tüm dünyaya bizi yönetenlerin ekmeğine ihtiyacımızın olmamasını göstermeliyiz. İktidara ‘Sen bizi ekmekle terbiye edip, onurumuzu ve şerefimizi ayaklar altına alamazsın’ demeyi öğretip mücadele etmeliyiz. Bunu yapmaz ve ölü numarası yaparsak, emin olun yaşadıklarımızın daha kötüsünü yaşarız.” 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı