Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, online olarak düzenlediği haftalık basın açıklamasında gündemdeki konuları değerlendirdi.

Akdeniz, devlet ve mafya ilişkisi iddialarına ve AKP iktidarının tutumuna değindi.

Halkın sesinin çıkmadığı ve mücadelenin örülmediği bir durumda bu karanlık ilişki ağının süreceğini vurgulayan Akdeniz, işçilere, emekçilere ve tüm halk kesimlerine "Sömürüye, yolsuzluğa, çetelere ve mafya düzenine karşı demokratik, bağımsız bir Türkiye'yi birlikte savunalım ve bunların saltanatına artık son verelim" çağrısı yaptı.

Ercüment Akdeniz'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"'ESKİ TÜRKİYE'NİN ÇÜRÜMÜŞ BÜTÜN YANLARINI AKLADINIZ"

"Filler tepişmeye devam ediyor… Sömürü, yolsuzluk, mafya ve çeteler almış başını gidiyor. Bir yanda mafya liderleri konuşuyor, bir yandan da onlara cevap vermeye çalışan bir İçişleri Bakanı ve bürokratlar manzarası var Türkiye’de.

Eski Susurluk’un ve eski Türkiye’nin mirasını devraldılar ve bugüne taşıdılar. Hangi mirası devraldılar? Bunlar 1000 operasyonların mirası devraldılar. Mafya, devlet, siyaset ilişkisinin iç içe geçtiği bir çürümeyi devraldılar. Bu devralma onları aklama çabasıdır. Şimdi Mehmet Ağarlara ve o dönemin karanlık isimlerine eleştiri yapan bir İçişleri Bakanı var ama biz buradan defalarca söyledik ve yeniden söylüyoruz: Siz bunları cezaevlerinden çıkartmakla, siz bunlara özel aflar çıkartmakla, muteber iş adamı yapmakla Sedat Pekerleri ve daha başkalarını 'eski Türkiye’nin çürümüş bütün yanlarını akladınız. Yeniden ülkenin gündemine getirdiniz. Ne zaman vatan-millet edebiyatı yapılsa yine nereden bir çürüme patlayacak, yine nerede bir lağım patlayacak ve pislikler nereden saçılacak diye bekler oldu memleket. Yine öyle bir süreçteyiz."

"BÜTÜN BUNLAR TÜRKİYE'NİN GÖZÜ ÖNÜNDE AÇIK VE ÖRTÜSÜZ BİÇİMDE YAŞANIYOR"

"Dün Bakan özel bir televizyon kanalında 'Elinizi vicdanınıza koyun, beyaz Toroslar Türkiye’si değiliz' diyor. Ama 90’lı yıllarda asit kuyuları, faili meçhuller varken Cumartesi Anneleri’nin gözyaşı bugünde gözaltında kayıplar için akarken ve bütün bu dönem boyunca binlerce insan işkenceden geçirilirken bugüne devrolan o karanlık dönemle iş tutanların aklanması ve bugüne taşınması oldu.

Bugün tek parti tek adam hükümeti yönetimi altında örtülü bir bütçe var mıdır? Vardır ama örtülü operasyonların yerini daha örtüsüz ve açık bir baskı ve şiddet rejimi almıştır. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yapılan polis operasyonlarını hatırlayalım; sabah vakti yüzlerce polisle öğrenci evlerinin basıldığını hatırlayalım ve insanların evlerinde elektronik kelepçelerle hapsedildiğini unutmayalım. Bütün bunlar tek adam yönetiminin ne kadar ceberut ve baskıcı bir yönetim olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar Türkiye’nin gözü önünde açık ve örtüsüz bir biçimde yaşanıyor."

"HANGİ MAFYA BAĞLANTISINA DOKUNSANIZ ALTINDAN BİR MİLLETVEKİLİ VE BÜROKRAT ÇIKIYOR"

"Bütün bu süreç boyunca da halk pandemide ekonomik kriz altında açlığa ve virüse karşı yaşam mücadelesi verirken, valiz dolusu paralar yurt dışına kaçılıyor ve saklanıyor. Hangi mafya bağlantısına dokunsanız altından bir milletvekili ve bürokrat çıkıyor. Türkiye’de böylesi bir karanlık dönemle hesaplaşmayacakta ne yapacak?"

"GÜN SEYİRCİ KALMA GÜNÜ DEĞİLDİR"

"Sevgili halkımız, bu süreçte filler tepişir, bu tepişmenin sonunda fillerden biri devrilebilir ama fillerin düzeni değişmez. Buradan işçiye, emekçiye, halka hiçbir fayda gelmez. Gün bunları izleme ve seyirci kalma günü değildir.

Biz Emek Partisi olarak çalışmalarımıza başladık. Esas olan şey halkın, işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların ses çıkartmasıdır. Çünkü bu topraklarda eğer halk ortaya çıkmazsa bu karanlık ilişkiler devam edecek ve halkın sırtından milyar dolarlar talan edilmeye devam edilecek."

"BU ÇETE DÜZENİNE, BU MAFYA DÜZENİNE DUR DİYELİM"

"Buradan işçi sendikalarına, meslek örgütlerine çağrı yapıyoruz. Siyasi partilere çağrı yapıyoruz. Derneklere, demokratik kitle örgütlerine, halkın ileri gelenlerine çağrı yapıyoruz. İş yerlerine, fabrikalara çağrı yapıyoruz. Her yerde birleşelim, her yerde yan yana gelelim, irili ufaklı demeden her yerde sesimizi çıkartalım. Bu çete düzenine, bu mafya düzenine dur diyelim. Sömürüye, yolsuzluğa, çetelere ve mafya düzenine karşı demokratik, bağımsız bir Türkiye’yi birlikte savunalım ve bunların saltanatına artık son verelim."

"AKLANMAK İSTİYORLARSA İSTİFA MEKANİZMALARINI KULLANMALIDIRLAR"

"İçişleri Bakanı daha fazla demogoji yapmamalıdır. Açık olan bu iddialarda adı geçenlerin kendilerini savcılığa ihbar etmesi değil, istifa etmesidir. Aklanmak istiyorlarsa istifa mekanizmalarını kullanmalıdırlar."

"SOMA DÜZENİNİ DE MAFYA DÜZENİNİ DE HEP BİRLİKTE KALDIRACAĞIZ"

"Dün Soma’daydım, Soma davasını izledim ve hep birlikte şunu gördük: Bir yanda mafya düzeni var, bir yanda Soma düzeni var. Soma düzeni nedir? 'Hadi hadi çalış' düzenidir, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin madenlerde uygulanmadığı bir düzendir, 301 can hayatını kaybetmişken ve madenci aileleri bu davayı 7 yoldur takip ederken adaletin gelmemesidir. Biz Soma düzenini de mafya düzenini de hep birlikte kaldıracağız. Çünkü bu düzende adalet yok.

Dün annelerin feryadını, madenci eşlerini kaybeden kadınların feryadını, madenci babalarını kaybeden çocukların feryadını, madenci evlatlarını kaybeden babaların feryatlarını dinledik duruşma salonunda. Bunlar kolay görüntüler değil, ağır görüntüler. 7 yıldır adalet neden gelmedi? Çünkü gerçekten adalet sağlansa patronlar daha çok işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri almak zorunda kalacaklar ve Soma düzeni kademe kademe Türkiye topraklarından kalkacak ve işçiler hayatlarını topluca ve ucuzca kaybetmemiş olacaklar ama bunların derdi bu düzeni devam ettirmek yolunda.

Elbistan’da 11 işçi toplu bir şekilde hayatını kaybetti. Bu işçilerin davasına bakan mahkeme heyeti ve başkanı patronlar lehine bir karar çıkarttı ve bu kararda bu iş cinayetinde adı geçenler sadece 24 bin lira para cezasına çarptırıldılar ve bu da 24 ay taksite bölündü. Mahkemeler böylesi bir utanç kararını verdi. Şimdi o mahkeme başkanını aldılar Soma davasına verdiler. Soma'daki heyeti değiştirerek müdahale ettiler, bürokrasiyi işleterek müdahale ettiler, yargıya müdahale ettiler. Bütün dertleri bu Soma düzeninin sürmesidir. Biz Elbistan’dan işçi kardeşlerimizi de onların ailelerini de unutmadık, unutmayacağız. Somalı madenci işçilerinin ailelerini de unutmayacağız. 14 Haziran’da ikinci duruşma var. Mahkeme salonunun önünde de söyledim, buradan da çağrımı yapıyorum. Tarihi 15-16 Haziran Direnişi’nin yıl dönümünde Ege Bölgesi başta olmak üzere bütün işçi sınıfını, emekçileri Akhisar’da görülecek duruşmaya kitlesel bir şekilde katılmaya çağırıyorum. Bu aynı zamanda bütün fabrikalarda, iş yerlerinde ve yurt çapında Soma düzenine ve mafya düzenine ses çıkartma, el ele verme çağrısıdır."