CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un polis memuru Mevlüt Altındaş tarafından öldürülmesinin ardından yeniden gündeme gelen radikal İslamcı örgütlerin Türkiye’deki yapılanmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sarıhan, İçişleri Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle vermiş olduğu hilafet içerikli soru önergesine 9 ay geçmesine karşın yanıt alamadığını ifade ederek, “Ankara’nın göbeğinde “Hilafet Konferansı” yaptıranlar, ölümlere, suikastlara, faili meçhullere, patlamalara dur diyemiyor. Hükümete tekrar sesleniyorum: Artık yeter!” dedi.

Yazılı bir açıklama yaparak hükümete seslenen CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın açıklaması şöyle:

“Hafta başında Ankara’da düzenlenen bir sergide konuşan Rus Büyükelçi, konuşması sırasında bir polis tarafından katledildi. Bu saldırıyı gerçekleştiren kişi elinde silahla, Arapça “Biz cihada biat edenleriz” ve “Allah’u ekber” diye bağırıyordu.

Tarafı olduğumuz Viyana Sözleşmesinin 29.maddesi: “(…) Kabul eden Devlet diplomatik ajana gereken saygıyı gösterecek ve şahsına, özgürlüğüne ve onuruna yönelik herhangi bir saldırıyı önlemek için uygun tüm önlemleri alacaktır.” demektedir. Ne yazık ki, Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u koruyamadık.
İçişleri Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle vermiş olduğum hilafet içerikli soru önergesine 9 ay geçmesine karşın hala yanıt alamadım. Ankara’nın göbeğinde “Hilafet Konferansı” yaptıranlar, ölümlere, suikastlara, faili meçhullere, patlamalara dur diyemiyor. Hükümete tekrar sesleniyorum: Artık yeter!
 
10 Mart tarihinde verdiğim önergenin üzerinden 9 ay geçti. Hükümet sadece önergelerimize yanıt verse gerçeği görecek. Gerçek ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” yapısı yok edilmek isteniyor.
 
“7 Mart 2016 Pazar günü Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait Spor Salonu’nda Yargıtay’ın terör örgütü olarak kabul ettiği, ‘Köklü Değişim’ adı verilen ‘Hizb-ut Tahrir’ adlı örgüt bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantının konusu; ‘Uluslararası Hilafet Konferansı’ olarak açıklandı. 7-8 Mart tarihli basın organlarında yer alan haberlere göre toplantıda; hilafeti kaldıran M. Kemal Atatürk ve arkadaşları ‘kafirler’ olarak nitelendi. Ankara için ‘Cumhuriyet kenti değildir’ denilen bu konferansta, “demokrasi ve laikliğin yıkılacağı, şeriat ilan edileceği” söylendi. Ayrıca salonu dolduran kalabalık, ellerinde örgüte ait ‘bayrakları’ sallayarak ‘şeriat’ sloganları attılar.
 
Yine konferansta konuşan sözde ‘Türkiye Vilayeti Medya Ofisi Başkanı’ olan Mahmut Kar; ‘Yere düşen sancağı ayağa kaldırdıklarını, Anadolu topraklarında ve de Meclisin yanı başında hilafeti yeniden ihya edeceklerini, hilafeti ilan ettiklerini, Demokrasi ve Laikliği yıkacaklarını dile getirerek’ halka açık çağrıda bulundu.” Bunun üzerine; Buna nasıl izin verildiğini, Salonun kim yada kimler tarafından tutulduğunu, hilafet çağrısı yapılırken ve/veya Atatürk’e, Devlet’e hakaret edilirken orada bulunan emniyet görevlilerin ne yaptığını sormuştum. Yanıt yok!
 
Son günlerde de buna benzer çağrıların yapıldığı görülmektedir. Nitekim, geçtiğimiz hafta AKP’li Üsküdar belediyesinin aracından hilafet çağrısı anons edilmiş: “Halifemizi seçmeliyiz” denmişti. Bunun içinde suç duyurusunda bulunduk. Muhtemelen hiçbir şey yapılmayacak.

AKP’li Üsküdar Belediyesi’den "Halifemizi seçmeliyiz" anonsu

Söz konusu eylemle, anonslarla Anayasa’nın bu açık hükümleri “tebdil, tağyir ve ilga” edilmek istenmektedir. Hilafeti ilan etmek ya da geri getirmek istemek, Devletin Laik yapısını ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek demektir.
 
Artık yetmez mi?
 
Ölümlere ne zaman dur diyeceğiz. Daha kaç kişinin yaşamını yitirmesi gerekecek!
 
Ölümlerin şeriat, hilafet istemleriyle tırmandığını ne zaman fark edeceğiz.
 
Kaç Ölüm, Kaç İnsan daha!