HDP Manisa milletvekili adayı Sırrı Sakık, daha önce AK Parti'yi destekleyenlerin bu kez HDP'ye oy vereceklerini söyledi.

AKP'nin sıkıştığı anda Kürtleri harcadığını söyleyen Sakık, "Hem Kürt coğrafyasında hem de ülkenin dört bir tarafına yayılmış muhafazakar Kürtler artık şunun farkında: AKP de diğer iktidarlar gibi sıkıştığı ve tıkandığı anda Kürtleri harcadı, Kürtleri ırkçı faşist politikaların eline bıraktı" görüşünü dile getirdi.

Gazete Duvar'dan Nuray Pehlivan'a konuşan Sırrı Sakık'ın sorulara verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:

3 Haziran’dan bu yana yoğun bir tempoda seçim çalışmalarınız devam ediyor. Öncelikle çalışmalarınız nasıl gidiyor?  Manisa’da atmosfer nasıl?

Biz asla diğer partilerle eşit koşullarda değiliz. İl ve ilçe teşkilatımız darmadağın edilmiş. Birçok yöneticimiz hala cezaevinde ve şu an olağanüstü bir çabayla emek veren arkadaşlarımızın çoğu cezaevinden yeni çıkmış. Ancak buna rağmen özlemleri ve inançları onlara çok büyük bir cesaret veriyor.

Manisa’ya adım attığımız 3 Haziran’dan bu güne kadar herkese ve her köşe bucağa ulaşmaya, kendimizi ve meramımızı anlatmaya çalışıyoruz. Geldiğimiz ilk gün, emniyet kayıtlarına göre, 3 bine yakın araba konvoyuyla şehre giriş yaptık. Bu durumu hazmedemeyen kişilerce organize edildiğini düşündüğümüz tatsız bir saldırıyla karşılaştık. Bu saldırı bizden korkanların bizi korkutma çabasıydı. Biz ise bunun aksine daha çok cesaretlendik, attığımız bu adımın haklılığına duyduğumuz inanç arttı. O günden sonra şehirde ufak tefek olayların dışında bir sorunla karşılaşmadık.

Gittiğimiz her mahalle bir şölene dönüşüyor. Kendi seçmenimiz ve kitlemizde çok büyük bir sahipleniş ve coşku var. Küçük mahallelerdeki halk buluşmalarımız dahi mitinge dönüşüyor. Bu sinerjinin yalnızca bizi değil üzerine ölü toprağı serpilmiş olan muhalefet partilerini de yerelde hareketlendirdiğini gördük. Bizim çalışmalarımız ve attığımız küçük adımların büyük yankıları buradaki diğer partilerde bir panik yarattı. Çünkü artık burada istedikleri gibi at koşturamayacaklarının farkındalar. Burada kimse Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, emekçilerin, sol-sosyalistlerin oyunu cepte göremeyecek. Körleşmiş siyasete bir umut ışığı olarak en güçlü alternatif biziz. Dolayısıyla burada oluşan iklimi hiç kimse engelleyemez.

Siz daha çok Ağrı ve Muş’ta çalıştınız, ilk kez batıda aday oluyorsunuz.  Bu anlamda bir karşılaştırma yaptığınızda seçmen ilişkisi ve beklentisi açısından bu iki bölge arasında bir fark var mı?

En büyük sorun adalet olunca doğal bir empati gelişiyor en doğuda ve en batıdaki seçmen arasında. Elbette bazı farklılıklar var. Kürtlerin yıllarca yaşadığı acının lisanını anlamak onlar için biraz zor. Devlet devamlı halde bizi terörize ederek lanse etti. En doğal talebimiz bölücülük sayıldı. Ülkenin doğusu yaklaşmak, derdini anlatmak istedikçe batısı yıllarca koca duvarlar, sınırlar çizerek kendini ayırdı. Büyük önyargılar oluştu. Ama bu gün bir zamanlar sözüne inandıkları iktidarların hepimize yalan söylediğini gördüler. Ne yazık ki görmeleri için biraz adaletsizliğe maruz kalmaları gerekti. Bu ülkenin tüm değerlerinin, ortak yaşam ilkelerinin fay hatları teker teker kırıldı yok edildi.

Sıfırdan, önyargısız olarak birlikte yaşamanın hukukunu kurmalıyız. Ortak değerleri büyütmeliyiz, aksi takdirde aynı karabasanı tekrar tekrar yaşarız. Şimdi ise ben onları tanıdıkça onlar da beni tanıyor ve anlıyorlar. Ortak bir vatanda insanca yaşama mücadelemiz bizi aynı meydanda, adı vicdan olan meydanda topluyor.

Bu farklılıklar HDP seçmeni ve diğer partililer arasında bir toplumsal gerilim hattı yaratıyor mu? Bu anlamda nasıl bir politika izliyorsunuz?

Türkiye’nin 3. büyük partisi olmasına rağmen HDP burada hep yok sayılmış. Çok büyük baskılar altında var olmaya ve var kalmaya çalışmışlar. Her partiye açık olan meydanlar HDP’ye kapatılmış, yasaklanmış. Standlarımız yıkılmış, flamalarımız yırtılmış, parti binamız saldırıya maruz kalmış… Ancak bu yaşananlara rağmen hiç bir parti bu haksızlıklara ses çıkarmamış. ‘Milliyetçi hassasiyetler’ göz önünde bulundurulmuş ama insani hassasiyetler yok sayılmış.

Örneğin ayın 17’sinde Manisa merkezde çok büyük bir mitingimiz olacak. Ama bazı bürokratik sebepler bahane edilerek, grubu bile olmayan Meral Akşener’in dahi miting yaptığı alanlar bize verilmedi. Ama biz nerede olursa olsun mitingimiz yapacağız. Ancak Manisa’da partilerin bu tutumuna rağmen halklar arasında böyle bir sorun yok. Ortak yaşamın en güzel örneklerinden biri de Manisa. Biz de diğer partilere değil burada yaşayan halklara güveniyoruz.

Her ne kadar HDP Millet İttifakı’nın dışında tutulduysa da muhalefetin siyasi atmosferi yumuşatan ortak bir tavrını görüyoruz. Genel anlamda Manisa’da bunun yansımaların görüyor musunuz?

CHP’nin dokunulmazlıklar sürecindeki tutumu yalnızca Kürtlerde değil aynı zamanda CHP tabanında da çok ciddi tepkilere sebep oldu. Diğer taraftan Millet İttifakı dışında tutmaları, Kürtlerle birlikte anılma korkusu daha büyük rahatsızlıklara sebep oldu. Her iki bloğun Kürtleri yok sayıp milliyetçi muhafazakar kesimlerle giriştiği iş birliği, siyaseten bir çıkmaz yarattı.

Öncelikle HDP’nin meclise girememesi yalnızca HDP’nin sorunu değildir. Biz her koşulda siyaset yapmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizim mecliste olmamamız asıl olarak bu ülkede demokrasi ve adalet isteyen tüm halkların ve partilerin sorunudur. Ve hatta AKP seçmeninin de sorunudur. Çünkü bir gün herkesin adalete ihtiyacı olacaktır. Dolayısıyla bizim meclise girmemiz tüm dengeleri ve planları alt üst edecek. Baraj altı kalmamız için her yola başvurulabilinir. Halklar ve muhalif partiler buna göz yumamazlar. Biz meclise giremezsek Millet İttifakı’nın da girmesinin hiç bir esprisi, kıymet-i harbiyesi kalmaz. Çünkü çarpma işlemindeki 1 rakamı gibi etkisiz eleman olurlar, Cumhur İttifakı da 0 rakamı gibi yutan eleman olur. Tercih onların.

Bugüne kadar AK Parti’ye oy veren muhafazakar Kürt seçmende bir değişim gözlüyor musunuz, sizce bu seçmen kitlesinden HDP’ye kayma olacak mı?

Bu güne kadar AKP’ye oy vermiş ancak dönemin ruhuyla artık bir uyanış yaşayan Kürtlerin çok önemli bir kısmı bize oy vereceğini ve yanımızda olacaklarını belirtiyor. Hem Kürt coğrafyasında hem de ülkenin dört bir tarafına yayılmış muhafazakar Kürtler artık şunun farkında: AKP de diğer iktidarlar gibi sıkıştığı ve tıkandığı anda Kürtleri harcadı, Kürtleri ırkçı faşist politikaların eline bıraktı. AKP kan kaybetmeye başladığı anda dümeni ırkçı faşist denizlere çevirdi ve maalesef de o karanlık denizde de boğuldular. Özellikle Ortadoğu’daki gelişmeler, Suriye’de girilen bataklıkta Kürtlere yönelik Türkiye hükümetinin aldığı yok edici ve yıkıcı tavır sonrası, bu güne kadar ortak kimlik olarak inşa edilen Ümmet anlayışının söz konusu Kürtler olunca nasıl tepetaklak edildiğini gösterdi. Hem kendi vatanındaki Kürtlerle hem de komşu Kürtleriyle barışamamış bir Türkiye, en büyük darbeyi kendi kendisine yapmıştır.

6 Milyonun üzerinde seçmeni olan yurttaşlarının tüm seçilmişleri hiç bir kabahatleri, suçları yokken yıllardır tutuklular. Kürtler bize şunu söylüyor, “Ben size daha önce oy vermemiştim ancak tüm bu haksızlıklar kanıma dokunuyor, sırf Kürdüz diye bu zulüm yapılıyorsa artık benim safım sizin yanınızdır.” İşte tüm bu yanlış politikalar en apolitik Kürdü bile derinden yaralamıştır. Kürt şehirlerindeki AKP mitinglerinin bomboş geçmesi de buna işarettir. Bomboş geçen mitingler, seçim sonu hezimetlerinin fragmanı olarak dolaşıyor artık.