Gazeteci, yazar Murat Yetkin, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in "güvenliği"ni gerekçe göstererek videolarına ara verdikten sonra yayınladığı 10. videosuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Kendisi inkâr etmekte ama anlaşılan dolaylı bir pazarlık sürmektedir" yorumunu yapan Yetkin, "Sedat Peker beş küsur dakikalık son videosunu çekmek için dahi BAE yetkililerinden izin aldığını açıkladı. En üst düzeyde suikast ihbarı olduğu için olduğunu söylüyor. Bu durumdan bir kaç sonuç çıkarabiliriz. Birincisi, şu anda Peker, BAE’nin koruması ve kontrolü altındadır. İkincisi, ölümü göze aldığını ve dönüş biletini yaktığını söylemesine karşın, video yayınlamak için BAE yetkililerinin iznini almaktadır" yorumunu yaptı.

Yetkin, şöyle devam etti:

Üçüncüsü, İçişleri Bakanı başta olmak üzere hakaret ve tehditlerle dolu söylemini bırakmış ve adeta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999’da MİT-CIA operasyonuyla yakalandığında söylediğine benzer şekilde, “Hizmete hazırım” demektedir.

Elli yıl sistemin içinde yer alıp sonra sistemde makbul bir kadının kefaleti ve onunla evlenmesi suretiyle yöneticilere sistemin açıklarını öğreten bir İskoç suçluyu örnek göstermesinin anlamı budur. Kendisi inkâr etmekte ama anlaşılan dolaylı bir pazarlık sürmektedir.

Tek taraflı anlamayın lütfen, bu dolaylı “hizmet” teklifi sadece Erdoğan yönetimine ve Türkiye’ye olmayabilir. Peker’in kendisini sürgünde siyasi muhalif olarak gösterme çabası ve B-planının herhangi bir ülkeden siyasi iltica almak olabileceği hesaba katılmalı.

Dördüncüsü, şu anda BAE yönetimi, özellikle de Veliaht Prens Muhammed bin Zayed el Nahyan sadece Erdoğan’a değil genel olarak Türkiye’ye ve Türklere husumetiyle bilinmektedir. Ancak ülkelerin arası iyi olmasa da istihbarat servislerinin irtibatı savaş durumu dahil açık kalır. Bu tür dolaylı pazarlıklar genel olarak açık kanallardan, örneğin Dışişleri üzerinden yapılmaz. Ortaya saçılan kirliliği temizlemek için MİT’in devreye girdiğinin ileride anlaşılması kimseyi şaşırtmamalı.

Bir de şu var. SBK’nın avukatları müvekkillerinin Türkiye’de aranmadığını söylüyor. Peker ise, SBK hakkındaki soruşturma raporunun, İçişleri’nin Maliye’nin kara para araştırmasına bakan Mali Suçları Araştırma Kuruluna (MASAK) uyguladığı baskıyla değiştirildiğini öne sürmüştü. Peker’e göre bu aklama SBK’ya -görev suçluları yakalamak olan- İçişleri tarafından Erdoğan’dan yardım isteyen bir iş insanının (ki sonradan İnan Kıraç olduğu öne sürülmüştü) 45 milyon dolar borcunu silmesi talebi sonrasında olmuş, SBK ertesi gün Türkiye’den ayrılmıştı.

Soru şu: madem Peker hakkında yakalama kararı var ve madem Peker BAE’nde… Viyana’daki Ozan Ceyhun gibi partizan büyükelçi olmayıp, çekirdekten yetişme diplomat olan Türkiye’nin Abu Dabi Büyükelçisi Tugay Tunçer acaba Peker’in Türkiye’ye iadesini isteyecek mi?

Yazının tamamı burada.