HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, İstanbul il binasında Leyla Güven'e destek amacıyla yapılan açlık grevinin üçüncü gününde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sırrı Süreyya Önder’in cezaevine gittiğini anımsatan Oluç, “Biz burada açlık grevi yaparken önemli gelişmeler oldu. Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder hakkındaki yerel mahkemenin kararı istinaf mahkemesince onandı. Bunun sonucunda Sırrı Süreyya Önder az evvel Kandıra Cezaevine gitti. Tamamen haksız, hukuksuz şekilde verilen cezayı çekmek üzere şu anda Kandıra Cezaevi’nde. Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş yine hukuksuz bir ceza aldı, AİHM kararına rağmen serbest bırakılmadı, bırakılmasının önü kesildi. O mahkemenin karar vermesinin bir tek nedeni vardır. AİHM kararının bypas edilmesi hedeflenmiştir. Yani Erdoğan, “hamlemizi yaparız, işi bitiririz” demiştir. İşte hamle budur” dedi.

İmralı'daki tecridin sonlanması amacıyla açlık grevine başlayan Leyla Güven'e destek ve dayanışma amacıyla yapılan ve HDP milletvekillerinin de katıldığı açlık grevleri bugün sona eriyor.

HDP'nin Oluç, şöyle konuştu:

İstanbul’da başlattığımız Leyla Güven ile dayanışma açlık grevinin üçüncü günündeyiz. Bugün akşam saatlerinde açlık grevimizi bitireceğiz. Bitirmeden önce sizinle bazı gündemlerimizi paylaşmak istedik. Bugün çeşitli Kürt illerinde süren açlık grevlerimiz de sona erecek. Şu sıralarda Ankara’da MYK toplantımız da devam ediyor. Bundan sonra nasıl bir mücadele adımı atacağımızı MYK toplantımızda çıkacak öneriler doğrultusunda açıklayacağız.

‘BİR YEREL MAHKEME MECLİS’İN BİR ÜYESİNİ REHİN TUTMAKTADIR’

Leyla Güven 24 Haziran’da seçilen bir milletvekilimizdir, Hakkari halkının iradesidir. Tamamen hukuksuz ve haksız bir şekilde cezaevinde tutulmaktadır. Aynen Selahattin Demirtaş kararında olduğu gibi, AİHM’in 18. ve 5. Maddelerde ihlal tespit ettiği gibi. Güven’in durumu da aynıdır, dokunulmazlığı vardır. Cezaevinde tutulması, bir Meclis üyesinin yasama faaliyetinin engellenmesi demektir. Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere uyumsuzluk demektir. Bir yerel mahkeme, Meclis’e, yasama organına tahakküm uygulamakta, Meclis’in bir üyesini rehin tutmaktadır. Hukuksuzluktur, Anayasa’ya aykırıdır. Bir yerel mahkemenin yasamanın bir üyesi üzerinde böyle bir tahakküm uygulama hakkı yoktur.

‘SINIF BAŞKANI BİLE ADIM ATARDI’

Meclis Başkanı’na sesleniyoruz: Meclis’in bir üyesi olan bir vekil hakkında adım atmadınız, o vekilin hakkına sahip çıkmadınız, onu seçen yurttaşların oylarına, sandık iradesine sahip çıkmadınız. Siz Meclis Başkanısınız. İlkokulda bir sınıf başkanı bile sınıf arkadaşı gelmese sorar. Sizden kamuoyu önünde açık talepte bulunuyoruz. Meclisinizin bir üyesi olan vekilin bırakılmasını derhal sağlamalısınız. Gereken adımları atmalısınız.

‘KÜRTSEN, HDP’LİYSEN SANA ADALET YOK’

Kılınızı kıpırdatmazsanız biz şöyle anlıyoruz: Diyorsunuz ki, Meclis’teki bir vekile, “Sen Kürtsen, HDP’liysen sana adalet yok”. Neden mi? Bakın Enis Berberoğlu da Milletvekili, hatta hakkında hüküm var, ama doğru bir şekilde yasama faaliyetini sürdürmesi için cezaevinden çıkarıldı. Bunu saygıyla karşıladık. Doğru bir adımdı. Ama Leyla Güven için aynı adım atılmadı. Üstelik hakkında hüküm yoktur. Şu anda yerel mahkemenin rehinidir. 

‘ÖNDER HAKSIZ, HUKUKSUZ BİR CEZAYI ÇEKMEK İÇİN KANDIRA CEZAEVİ’NE GİTTİ’

Biz burada açlık grevi yaparken önemli gelişmeler oldu. Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder hakkındaki yerel mahkemenin kararı istinaf mahkemesince onandı. Bunun sonucunda Sırrı Süreyya Önder az evvel Kandıra Cezaevine gitti. Tamamen haksız, hukuksuz şekilde verilen cezayı çekmek üzere şu anda Kandıra Cezaevi’nde.

Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş yine hukuksuz bir ceza aldı, AİHM kararına rağmen serbest bırakılmadı, bırakılmasının önü kesildi. Yerel mahkemenin kararı hukuka aykırıdır, her tarafından lime lime dökülmektedir. Ne bilirkişi raporları değerlendirilmiştir, ne deliller değerlendirilmiştir, ne konuşmalar doğru tape edilmiştir. O mahkemenin karar vermesinin bir tek nedeni vardır. AİHM kararının bypas edilmesi hedeflenmiştir. Yani Erdoğan, “hamlemizi yaparız, işi bitiririz” demiştir. İşte hamle budur.

‘AİHM’İN SELAHATTİN DEMİRTAŞ KARARININ UYGULANMASINI HİLE İLE ENGELLEDİNİZ’

Bu iş ne anlama geliyor? Bu iş, yargının adeta emir-komuta altında çalıştığının apaçık göstergesidir. Gerek yerel mahkeme, gerek üst mahkeme bu kararları Saray’ın direktifleri doğrultusunda vermiştir. Bu yargının düştüğü aczin göstergesidir. Siz hile yoluna başvurarak AİHM’in Selahattin Demirtaş kararının uygulanmasını engellediniz. 600-700 dosya öne çektiniz bu kararı, alelacele uygulamak için.

‘KÜRTSEN, KÜRTLERİN YANINDAYSAN SANA HUKUK YOK’

Yarın AİHM sorduğunda diyeceksiniz ki, mahkeme karar verdi, hüküm var, o cezayı çekecek. Yani bir kez daha diyorsunuz ki Demirtaş’a, “sen Kürtsen, sana bu ülkede adalet yok, hukuk yok”. Peki Sırrı Süreyya Önder’e ne demiş oluyorsunuz. Ona da “sen Kürtlerin yanında demokrasi, adalet, barış, hukuk için mücadele ediyorsan sana da adalet ve hukuk yok” diyorsun.

‘DEMOKRASİ MÜCADELESİ SADECE HDP’NİN MÜCADELESİ DEĞİLDİR’

Bu doğrultuda bir kez daha Türkiye’deki bütün demokrasi ve barış güçlerine, siyasi partilere, yöre derneklerine, meslek örgütlerine, sendikalara, vicdan sahibi tüm yurttaşlara çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki; hukukun üstünlüğü, demokrasi, özgürlük, adalet mücadelesi sadece HDP’nin, HDP bileşenlerinin, HDP’yi destekleyenlerin mücadelesi değildir, olmamalıdır. Bugün HDP’ye yapılan saldırılar karşısında susarsanız, bugün Kürt halkına yapılan saldırılar karşısında susarsanız, sanmayın ki sizin başınıza bir şey gelmeyecek. “Yarın başınıza bir şey gelir” demiyorum, çünkü bugün geliyor zaten. Demokratik muhalefetin tüm parçalarına uygulanan baskılar var, otokratik tek kişi yönetiminin varlığını sürdürmesi için. Bu baskılar toplumsal muhalefet üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır.

‘BİZ BİR ARAYA GELMEZSEK BU TOPLUM ERDOĞAN’IN SÖYLEDİĞİNİ DOĞRU ZANNEDER’

Bizimle aynı görüşü paylaşmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz bizi. Biz de sizi eleştirebiliriz. Ama hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları gibi bir temelde, bu kadar asgari bir temelde bir araya gelmemiz, toplumun, bu ülkede yaşayan tüm farklılıkların ortak ihtiyacıdır.  Bizler bu konuda üzerimize düşeni yapmazsak, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın biraz evvel söylediğini bu toplum doğru zanneder. Biraz evvel dedi ki, “AKP’nin en önemli özelliği temel hak ve özgürlüklere olan bağlılığını yitirmemesidir”. Bugünün büyük yalanı olarak gazetelere manşet olması gerekirdi. Ama bütün medya onların elinde. AKP’nin en önemli özelliği,  temel hak ve özgürlüklere bağlılığını asla sürdürmüyor olmasıdır.

‘GEZİ DAVASI HAZIRLIKLARI YAPILIYOR’

Son günlerde bir Gezi Davası hazırlıkları yapılıyor. Bu iktidar şimdi bir Gezi davası ile iktidarını sürdürmenin, toplumu kutuplaştırmanın yollarını arıyor. Gezi’deki direniş konusunda birçok dava açılmıştı, bu davaların neredeyse tamamı beraatle sonuçlandı. Şimdi yeni dava hazırlanıyor.

‘KİM GEZİ’YE KATILMIŞSA O DAVADA SANIK OLMAYA HAZIRDIR’

Bizler o dönemde o mücadelenin önemini bilen insanlar olarak şunu söyleyelim ki, Gezi’ye katılanlar asla o davayı sizin seçtiklerinizle sınırlı bırakmayacaklar. Kim Gezi’ye katılmışsa o davada sanık olmaya hazırdır. Seçtiğiniz 3-4 kişiyi yargılayıp da büyük bir Gezi davası çıkaracağınızı sanıyorsanız, öyle olmayacak o iş. O dava Gezi’ye katılan herkesin davası olacaktır ve herkes cevabı birlikte verecektir. Gezi’nin en önemli özelliği yerel demokrasi talebi olmasıdır. Mesele 3-5 ağaç değildi. Mesele 3-5 ağaç konusunda karar verenlerin tutumuydu. Mesele o kentte yaşayanların, kendi yaşadıkları ortam açısından karar verme imkanlarının ortadan kaldırılmasıydı. Buna itiraz etti insanlar.

Şimdi yerel seçimler geliyor. Gezi’ye yönelik yaptığınız her iş yerel seçimlerde size karşı ciddi bir oy patlaması olarak dönecektir. Toplumsal muhalefetin ortak davrandığı her yerelde cevap olacaktır.

‘TECRİT SONLANDIRILMALI, GÜVEN ÖZGÜR KALMALIDIR’

Biz burada 3 gün boyunca açlık grevi yaparken bizi ilgilendiren pek çok şey oldu gördüğünüz gibi. Açlık grevini bitirirken iki şeyi vurgulamak istiyoruz.

Bir; Leyla Güven derhal bırakılmalıdır. Meclis üzerindeki yargı tahakkümüne son verilmelidir. İki; 3 buçuk yıldır İmralı’da Sayın Öcalan’a yönelik sürdürülen insanlık ve hukuk dışı tecride son verilmelidir. Bu tecrit sadece Sayın Öcalan’a uygulanmamaktadır. Kürt halkının, hangi coğrafyada yaşıyor olursa olsun, tüm fertlerine siyasi olarak, kültürel olarak, insani olarak uygulanmaktadır.

 Bu konuda atılacak adım Türkiye’nin normalleşmesi için önemli bir adım olacaktır. Barış konusunun yeniden konuşulması için önemli bir yol katedilecektir.

Bizler bugün saat 5 itibariyle bu eylemimizi sonlandıracağız. Bundan sonra da mücadelemizi yükselterek birlikte sürdüreceğiz

Soru: Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'na uygulananı Leyla Güven için de talep etti mi?

Meclis Başkanı’na yaptığımız çağrıyı tüm partilere de yaptık. Meclis’teki bütün partiler de aynı hassasiyeti Meclis’teki bir üye için göstermelidir. Bu konuda Meclis’teki partilerin çok iyi bir sınav verdiği söylenemez. Biz nasıl Enis Berberoğlu’nun serbest bırakılması gerektiğini açık bir şekilde söylediysek, aynı şekilde diğer partilerden beklentimiz de Meclis’teki bir milletvekilinin rehin tutulmasına son verilmesi gerektiğinde irade göstermeleridir.

Demokrat Haber/İstanbul