Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak İl Örgütü öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla düzenlenen miting başladı.

Mitinge HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Şırnak İl Örgütü, HDP Milletvekilleri Remziye Tosun, Nuran İmir, Hasan Özgüneş, Hüseyin Kaçmaz, Barış Anneleri Meclisi, Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) yanı sıra binlerce kişi katıldı.

TJA, Barış Anneleri Meclisi ve HDP Şırnak Kadın Meclisi, “Dewleta zayendperest dê hesaba jinên qetilkirî bîde” pankartıyla miting alanına giriş yaptı.

Katledilen kadınların bulunduğu fotoğraflarını taşıyan kadınlar, sık sık “Jin jîyan azadî”, “Bijî berxwedana jinan” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları attı.

'MÜCADELENİN KAYNAĞI HALKTIR’

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, saygı duruşuyla başlayan mitingde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Botan halkının bu günlere kadar birçok zorluk çektiğini söyledi.

Bütün baskılara rağmen Botan halkının mücadelesine devam ettiğini kaydeden Sancar, Melayê Cizîrî’den  Orhan Dogan’a, Sêvê’den Pakîze ve Fatma’ya kadar binlerce kişiyi Kürt halkına armağan ettiğini ifade etti.

Botan halkının duruşunu kutladığını dile getiren Sancar, “Her türlü zorluğa karşı her zaman dimdik ayakta duran bu halkı hepimiz yürekten selamlıyor, bu duruş karşısında saygıyla eğiliyoruz. Sizinle biz gurur duyuyoruz sevgili Botan halkı. HDP’nin gücü sizlerin bu direniş ruhundan geliyor, bu fedakarlığından mücadele azminden geliyor. Her türlü zulme karşı mücadeleyi her şart altında yürütmeye kararlı olmamızın kaynağı sizsiniz. Barış mücadelemizde de en büyük desteğimiz yine sizlersiniz. Her türlü zulme karşı savaşın yıkımlarını her türlü yaşayan bu topraklarda barışın kökleri de güçlüdür. Barış asıl bu topraklardan boy verecektir. İşte bunu biliyoruz. Sevgili halkımız 1 Eylül neden Dünya Barış günü, çünkü 1 Eylül Dünya’da en vahşi en kanlı savaşın başladığı gündür. 1 Eylül 1939’da Nazi Almanyası, Polonyayı işgal etti, milyonlarca insan öldü şehirler yıkıldı, toprak bile artık tohum vereme oldu. İşte barışa giden yolun ilk adımı savaşa karşı çıkmaktır. Savaş politikalarına karşı çıkmaktır. O nedenle 1 Eylül en büyük en kanlı en barbar savaşın başladığı tarih o nedenle 1 Eylül dünyada barış günü olarak kutlanıyor” dedi.

‘SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNUYORUZ’

İlk görevlerinin her türlü savaşa ve savaş politikalarına karşı çıkmak olduğunu ifade eden Sancar, “Bakın neden savaşa karşı çıkmalıyız? Savaş acıdır, yıkımdır, gözyaşıdır, her türlü tahribatın ana kaynağıdır. Bu ülke savaş politikalarından çok çekmiştir. Savaş aynı zamanda talandır, zulümdür, soygundur, yoksulluktur. Savaş başladığında yoksullar kaybeder, bir avuç zengin kazanır. Yoksulların gençleri, çocukları savaşlarda can verirken  bir avuç savaş baronu servetine servet katar. O nedenle savaşlar aynı zamanda sömürü düzeninin besin kaynağıdır savaş politikaları da öyledir. Savaşlar aynı zamanda çeteleşmenin ve çürümenin de nedenidir. Bu ülkede Kürt soruna güvenlikçi, savaşçı zihniyetle yaklaşmanın büyük yıkımları bir kez daha hatırlayalım. Soygun var, sömürü var, talan var, binlerce can kaybı var, devletin çeteleşmesi var. Eğer 90’larda Susurluk gibi kirli soygun imparatorluğu ortaya çıkabilseydi bunun temelinde Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaşla Kürt sorununa yaklaşma zihniyeti yatıyordu” diye konuştu.

“Savaş çürütüyor, savaş çeteleştiriyor” diyen Sancar, “Bugün her an yeni ifşaatlar ve yeni itiraflarla karşılaşıyoruz. Yine çeteleşme, yine mafyalaşma bir suç imparatorluğu kuruldu. Ne zaman 2015’te çözüm süreci bittikten sonra. Bugün her an bir pislik ortaya dökülüyorsa bunun temel sebebi Kürt sorununa savaş anlayışıyla yaklaşmaktır. Üstelik soygunları, çeteleşmeyi, savaş planlarını bölgeye yayarak gizlemeye ve örtmeye çalışıyorlar. Burada hemen şu sınırın öte yanında yaşayan başta Kürt halkı olmak üzere, halklara karşı savaş hazırlıkları yapıyorlar. Güney Kürdistan’da yine işgal politikaları sürüyor. Bütün bunları mevcut iktidar daha da büyütmek istiyor. Hem sömürü düzenin devam ettirsin hem de bütün bu pislikleri soygunu ve sömürüyü halkın gözünden gizlesin diye. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. O yüzden diyoruz ki Türkiye’deki halklar demokrasi, adalet isteyen herkes savaşlara karşı çıkmalıdır. En büyük savaş karşıtı ittifakı yaratmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

‘AHLAKİ HERHANGİ BİR DEĞER KALMADI’

Hakan Aslan’ın cenazesinin 7 yıl sonra bir torba içerisinde babasına verilmesine değinen Sancar, şöyle devam etti:

“Öyle bir çürüme yaşanıyor ki artık ahlaki herhangi bir değer de bir anlam ifade etmiyor ahlaki değerleri ayaklar altına alıyorlar en temel inanç unsurlarını hiçe sayıyorlar. Geçen gün hepimizin gözlerinin önündeki o yakıcı yıkıcı can acıtıcı fotoğrafı hatırlayalım. Hakan Arslan’ın kemikleri bir torbada babası Ali Rıza Aslan’a veriliyor. Görüyorsunuz.  Sevgili kardeşlerim en acımasız düşmanlar bile savaşlarda cenazeye saygı duymak zorunda olduklarını bilirler. İnsancıl, hukuk, evrensel kurallar, dinsel değerler, ahlaki ilkeler, en başta cenazeye saygıyı emreder. Bu savaş politikaları işte bütün bu değerleri yerle bir etmeyi bir şekilde başarıyor. Savaş politikaları yüzünden evrensel değerler de insancıl hukuk da dinsel kutsallar da ahlaki ilkeler de çiğneniyor. Cenazeye saygısızlık nasıl bir çürüme ve yozlaşmadır, görüyoruz. O nedenle eğer bu savaş politikalarını durdurmazsak bu çürüme toplumun her tarafını saracak inanıyoruz. Mutlaka bu savaş politikalarını durduracağız. Barışın ne olduğunu bilerek bu mücadele ve talebi yükseltiyoruz, barış her şeyden önce savaşın nedenlerini ortadan kaldırmayı gerektirir çatışmaların sebeplerini yok etmeyi gerektirir. Biz barış diyorsak bu ülkede Kürt sorununa demokratik çözüm istediğimiz içindir. Eğer Kürt sorununda demokratik çözüm olursa bu ülkeye barış geleceğini biliyoruz. Barış mücadelesi aynı zamanda çözüm mücadelesidir. Barış mücadelesi aynı zamanda demokrasi mücadelesidir, özgürlük ve eşitlik mücadelesidir. Demokrasi, eşitlik özgürlük olmadan barış da olmaz. İşte o nedenle diyoruz ki her alanda demokrasiyi özgürlükleri eşitlikleri savunalım. Kürt sorununda siyasal çözümü yaratalım”

DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK VURGUSU

Barışın demokrasi, özgürlük ve eşitliktir olduğunu söyleyen Sancar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu ülkenin halkları için ekmek ve su kadar önemlidir, değerlidir. Bu iktidar çatışmalardan, kutuplaştırmadan, düşmanlaştırma politikalarından besleniyor. O nedenle çözümsüzlüğü bir yol olarak benimsemiş. Kürt sorununda çözümsüzlük ve ülkede çatışma bölgede savaş politikaları bu iktidarı besleyen temel kaynaktır. Eğer gerçekten bu iktidarı değiştirmek istiyorsak onun dayandığı temel sütunu ortadan kaldırmalıyız. Yani savaş politikalarına karşı ortak mücadele yürütmeliyiz. Barış için büyük demokratik ittifakı kurabilmeliyiz. Çözümün ve barışın önündeki engellere karşı samimi ve dürüst bir mücadele yürütmeliyiz. Bakın, çözüm ve barış için en önemli engellerden biri  İmralı’da uygulanan ağır tecrittir. İmralı’da Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit çözümsüzlük ve savaş politikalarının sembolüdür. Tam 7 yıl önce çözüm süreci bittiğinde ilk yaptıkları şey İmralı’ya tecirt uygulamaktı. Çünkü tecrit savaş politikalarını yürüyebilmeleri için onların ihtiyaç duyduğu bir şeydir eğer çözüm ve barış için mücadele ediyorsak çözüm ve barışın önündeki engellerin kaldırılmasını güçlü bir şekilde talep etmeliyiz. Tecridin kaldırılmasını ç özüm ve barışı için talep ediyoruz bunda ısrar etmemizin nedeni budur savaş politikalarına karşı çıkmaktır bu ülkeye ve bölgeye barışın yollarının açılması için Abdullah Öcalan’ın sunacağı katkıların imkânlarını yaratmaktır.

‘SAVAŞ POLİTİKALARI İÇİN İMRALI'YA TECRİT UYGULANIYOR’

Sevgili halkımız Abdullah Öcalan’la yapılan son görülmede söylediği bir söz vardı. Bana imkan tanınsın bu çatışmayı bir haftada ortadan kaldırım. Yani savaşı bitiririm. Yani çözümün önün açarım diyordu. Ama o gün bu gündür, tecrit daha da ağırlaştırılıyor. İşte herkese diyoruz ki tecride karşı mücadele, tecridin kaldırılması talebi sadece HDP ve Kürtlerin talebi olarak görülmemeli. Tam 7 yıl önce, çözüm süreci bittiğinde ilk yaptıkları şey İmralı’ya tecrit uygulamaktı. Çünkü tecrit savaş politikalarını yürüyebilmeleri için onların ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Eğer çözüm ve barış için mücadele ediyorsak çözüm ve barışın önündeki engellerin kaldırılmasını güçlü bir şekilde talep etmeliyiz. Tecridin kaldırılmasını çözüm ve barış için talep ediyoruz. Bunda ısrar etmemizin nedeni budur, savaş politikalarına karşı çıkmaktır. Bu ülkeye ve bu bölgeye barışın yollarının açılması için Abdullah Öcalan’ın yapacağı katkıların imkanlarını yaratmaktır. Sevgili halkımız, Abdullah Öcalan’la yapılan son görüşmede söylediği bir söz vardı üç yıl önce. “Bana imkan tanınsın bu çatışmayı bir haftada ortadan kaldırım” Yani savaşı bitiririm. Yani çözümün önün açarım diyordu. Ama o gün bu gündür, tecrit daha da ağırlaştırılıyor. İşte herkese diyoruz ki tecride karşı mücadele, tecridin kaldırılması talebi sadece HDP ve Kürtlerin talebi olarak görülmemeli.”

MÜCADELEYİ BÜYÜTME ÇAĞRISI

Demokratik bir cumhuriyete giden yolun açılması bütün engellerin kaldırılması gerektiğini vurgulayan Sancar, “Bu ülkede barış için de Kürt sorunun demokratik çözümü için demokratik bir cumhuriyete giden yolu açılması için bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz. O nedenle tecride karşı çıkıyoruz. Saat geç oldu ama hala sıcak var. Bu sıcakta alnınızdan ter aktığını biliyoruz. Alnınızdan akan her damla ter, barış mücadelesini besleyen bir kaynağa dönüşüyor. O terler nehir oluyor, deniz oluyor. Biz bu terlerin yarattığı denizden barışı da demokrasiyi de özgürlüğü de çıkarmaya söz veriyoruz. Mücadele olmadan barış olmaz, barış hiç kimse tarafından halklara lütf edilmez. Halklar özgürlük ve eşitlik mücadelesini kararlılıkla yürüterek barışı kurabilirler. Hem burada bu topraklarda hem de bu bölgede Kürtlere karşı düşmanlık ve nefret politikaları bölgeyi savaş alanına çeviriyor. Bu iktidar Kürtlere karşı nefret ve düşmanlık politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor, bunu da savaş politikalarıyla ve kutuplaşma politikalarıyla yürütüyor.  O nedenle gelin hepsine birlikte karşı çıkalım. Mücadeleyi büyütelim, barışı demokrasi ve özgürlük için eşitlik ve adalet için savunalım” diye konuştu.