Serkan Gür / Demokrat Haber

Fethullah Gülen Grubu’nun 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 'demokrasi nöbetleri' sırasında Kürtlerin ve Alevilerin yaşadığı bölgelere yönelik saldırılar, mahallelerde tekbir getirenler pek çok habere konu oldu. Sonraki süreçte ise Türkiye'nin sıcak gündemi arasında kaybolup giden bir gelişme yaşandı. 17 Ağustos'ta, İstanbul Küçükçekmece'de bulunan ve Aleviler için önemli bir yer tutan Garip Dede Dergahı önünde kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş açıldı. Ölen ve yaralanan kimsenin olmadığı bu saldırının nedenlerini ve Türkiye'de 15 Temmuz'dan sonra yine rafa kaldırılan Alevi açılımını Garip Dede Kültür ve Cemevi Derneği Başkanı Celal Fırat ile konuştuk…

Olaydan sonra gelen ilk ekibin 'kafası bozuk biri yapmıştır', 'sarhoş biri yapmıştır' dediğini belirten Celal Fırat “Maalesef Aleviler'e yönelik her olay buna benzer bir ciddiyetsizlikle ele alınıyor” diyor…



Öncelikle geçmiş olsun. Saldırı nasıl oldu?

16 Ağustos'taki Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma etkinliklerine katılan bir kafilemizi karşılamak için Cemevi'nde bulunan bir kitle vardı. Benim de cenazem olduğu için taziyeleri kabul ediyordum. Saat 21.30 sıralarında yol tarafından 3 el silah sesi geldi. Bahçedeki kalabalık o tarafa koştu. Daha sonra polisler geldi. İlk incelemede yol boyunca kuru sıkı mermi kovanları bulundu. Dergahın önündeki güvenlik kulübesinin önüne de elle atılmış ve patlamamış bir gerçek mermi bulundu.

Tehdit amaçlı mı atılmış?

Olayı bilen pek çok kişi bu şekilde yorumluyor.

Daha önceden size ya da Garip Dede Dergahı'na yönelik tehditler var mıydı?

Fiili bir saldırı olmamıştı ama sosyal medyadan sürekli tehdit ve hakaret mesajları alıyorduk. Endişe verici ama Türkiye'de her gün insanlar bedel ödüyor, inançlarına sahip çıktıkları için öldürülüyor. Bu tür tehdit ve saldırılar bizi daha fazla kamçılar ve birliğimizi perçinler.

Peki saldırıyı kimler yapmış? Failler yakalandı mı?

Hayır. Emniyetteki arkadaşlar geldiğinde güvenlik kamerası görüntülerini onlarla paylaştık. Ama aracın farları parlama yaptığı için bizim güvenlik kameramızdan plaka görünmüyor. Caddeyi görüntüleyen kameralarımız var. O kameraların açısından çıktıktan sonra ateş açılmış. Biz de bunu yapanların bilinçli olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Görüntülerde, olayın olduğu 1 dakika içinde 7-8 araç geçiyor. O süre içinde geçen araçlar tespit edilebilir. İstenirse bulunabileceğine inanıyorum.



“BÖYLE İNSANLARI CESARETLENDİRMEMEK LAZIM”

Faillerin bulunmasının istenmediğini mi düşünüyorsunuz?

Öyle söylemek istemiyorum ama olaydan sonra gelen ilk ekip 'kafası bozuk biri yapmıştır', 'sarhoş biri yapmıştır' dedi. Peki bunu yapan sarhoşun biri ise atılan gerçek mermi nedir? Maalesef Aleviler'e yönelik her olay buna benzer bir ciddiyetsizlikle ele alınıyor.

Daha önce Aleviler'in evleri işaretlendiğinde 'çocuklar yapmıştır' diyen zihniyet bu olayı da sarhoşun birine bağlıyor.

Şu anda Alevi toplumu can güvenliği ile ilgili ciddi endişe duyuyor. Bakın 15 Temmuz'dan sonra Gazi Mahallesi'ndeki karakolun yanında toplanan bir grup 'Allahuekber' diye bağırarak mahalleye saldırdı. O insanları oraya göndermemek lazım. Böyle insanları cesaretlendirmemek lazım.

Biz 20-30 kurum başkanı basın açıklaması yapmak istediğimizde bizi gaza boğuyorlar ama böyle şiddet içerikli hareketlere müdahale etmiyorlar. Bunlar da oralardan aldığı cesaretle Aleviler'e saldırma cüretini kendilerinde buluyorlar.

“HÜKÜMETİN BÖYLE BİR ŞEY İSTEDİĞİNE İNANMIYORUM”

Aleviler'e yönelik saldırılar Türkiye'nin yeni bildiği bir durum değil. Peki 15 Temmuz sonrası yine kışkırtma olduğunu söyleyebilir misiniz?

Hükümetin böyle bir şey istediğine inanmıyorum. Yurdun değişik yerlerine gittiğimizde iktidar temsilcilerinde bunun tedirginliği olduğunu görebiliyorum. Ama sizin de söylediğiniz gibi tarihsel süreçte bu tür olayları daha önce çok gördük.

“LÜGATINDA ALEVİ SÖZCÜĞÜ YOK”

Türkiye yıllardır Suriye'deki iç savaşın taraflarından biri ve hem Erdoğan hem de iktidar partisi bu savaşı baştan beri bir mezhep savaşı olarak gördü. Bu durum Türkiye'deki Aleviler'i nasıl etkiliyor?

Öncelikle zulüm nereden gelirse gelsin biz tepki gösteririz. Ama şu an Suriye'deki durum çok farklı. Türkiye bir komşu ülkenin iç işlerine karışıyor ve orada kaos ortamı oluşturuyor. Hükümet sürekli birilerinin Türkiye'nin iç huzurunu bozmaya çalıştığını iddia ediyor. Sen kendi ülken için bunu söyleyeceksin ama başka bir ülkenin iç işlerine karışacaksın. Bu bana çok mantıklı gelmiyor.

Daha düne kadar birlikte tatil yaptığın, “Esad” dediğin insan “Esed” olduysa, onu devirmek için birilerine TIR'ların içinde silah gönderiyorsan bunu söyleme hakkın yoktur. Türkiye'nin iç işlerine kimse karışmasın diyorsan, senin de ülke olarak kimsenin içişlerine karışmaman gerekiyor.

Türk ordusu şu an Suriye'de Ortadoğu bataklığına çekilmiş durumda maalesef. Oradan sürekli asker cenazeleri geliyor. Hükümet Ortadoğu bataklığında hayatını kaybeden askerler için ne diyecek çok merak ediyorum.

'Şehitler ölmez vatan bölünmez' diye bir slogan atılıyor sürekli. Suriye'de ölen askerler için ne slogan atacaklar merak içindeyim. Sayın cumhurbaşkanı miting alanlarına gittiğinde ne diyordu? Sünni, Kürt, Laz, Çerkes bir bütünlük içinde derken bir kere bile Aleviler'i dillendirmedi. Onun lügatında Alevi sözcüğü yok. Daha çok yuhalatmak için kullanıyor. Berkin Elvan'ı, Kemal Kılıçdaroğlu'nu miting meydanlarında onbinlerce kişiye yuhalattığını hala hatırlıyoruz.

Bunun temelini oluşturanın da Suriye politikası olduğunu düşünüyorum. Üçüncü boğaz köprüsüne Yavuz Sultan Selim ismi verilmesi bir yana, köprünün açılışında 'bugün Çaldıran zaferinin yıldönümü' diye özellikle vurgulandı. Çaldıran Savaşı özellikle Aleviler'in katledildiği bir savaştı. Hem de Yavuz Sultan Selim tarafından. Yavuz Sultan Selim Aleviler'in katilidir. Ama bu caninin adını köprüye vereceksin, bizim gözümüze sokacaksın. Bu bizim toplumumuzun kabul edebileceği bir şey değildir.



“BİZİM KURUMLARIMIZ AVRUPA KAPILARINDA HAK ARIYOR”

Alevi açılımı 15 Temmuz'dan sonra pek dillendirilmiyor ama geçen yıl hükümetin üstünde durduğu konulardan biriydi. Ama o dönemde bile Garip Dede Dergahı'nın suları borç nedeniyle kesilmişti. Sizin Alevi açılımı ile ilgili düşünceniz nedir?

AİHM'nin verdiği kararlar var Alevi ibadethaneleri ile ilgili. Bizim kurumlarımız Avrupa kapılarında hak arıyorlar. Bu bir ülke için utanılması gereken bir durum. O ülkede yaşayan insanlar için de acı verici.

Sadece Aleviler'in değil, Sünni dostlarımızın da bu tür ayrımcı uygulamalara karşı sesini yükseltmesi lazım. Bu ülkede yaşayan herkesin buna tepki göstermesi lazım.

Hükümet her sıkıştığında, ki son seçim beyannamelerine koymuşlardı, Alevi sorununun üç ay içinde çözüleceği iddiaları vardı, ki görüşmelerden birine ben de katılmıştım. Ama maalesef bu konunun çözümü ile ilgili daha sonra somut adımlar atılmadı. Binali Yıldırım'ın başbakanlığından sonra konunun tekrar gündeme getirileceği haberlerini almıştık ama 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Şu anda da hükümetin Alevilerin sorunlarını düşündüğünü pek sanmıyorum. Onlar şu anda beraber namaz kıldıkları, aynı secdeye alınlarını koydukları insanların FETÖ'cü olup olmadığı şüphesini taşıyorlar.