Giray Poyraz / Demokrat Haber

Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2017 yılı Temmuz ayı itibariyle cezaevlerinde annesinin yanında kalan 0-6 yaş grubu çocuk sayısı 668. Bu çocukların 249’u da bir yaş ve altında... Konu CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun meclise taşımasıyla gündeme gelmişti.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 2016 yılı faaliyet raporlamasına göre, 2016 yılında cezaevinde annesiyle birlikte kalan 529 çocuk bulunuyordu. 529 çocuğun 225’i, 9 kadın hapishanesinde bulunurken geriye kalan 304 çocuk ise 72 farklı erkek hapishanesinde bulunan kadın koğuşlarında tutuluyor.

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle 2017 yılında cezaevinde bulunan çocuk sayısındaki artışı ve cezaevi koşullarını Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği / Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (CİSST / TCPS) Çocuk Ağı Temsilcisi Alper Yalçın değerlendirdi:

Cezaevinde annesi ile birlikte tutulan çocukların sayısındaki artışın sebebi nedir?

Rakamsal artışlar, aslında bu çocukların çoğunun hapishanede doğduğu ve hapishanede de birçok kadının hamile olduğu anlamına da geliyor. Kaç kadının hamile olduğuna ilişkin de Adalet Bakanlığı’nın net bir bilgisi yok. Daha önce emziren veya hamile kadın hükümlü ve tutuklu sayısı net olarak tespit edilemediğinden, bakanlık toplam kadın hükümlü ve tutuklu sayısının yüzde 20’sini alarak hesapladı. Bununla birlikte 1663 kadının hamile ve emzirdiği bilgisini paylaştı. Bu rakam da aslında büyük.

Çocuklar hapishane koşullarında nasıl kalıyor?

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 2016 yılı faaliyet raporlaması şöyleydi: Kadın hapishanelerinde tutulan 225 çocuktan 52’si kreş, ana okulu ve bakım hizmetlerinden yararlanabilirken, geriye kalan 304 çocuktan -erkek hapishanelerinde bulunan çocuklar- ise 42’si bu olanaklara sahipti. Çünkü, kreş falan daha çok kadın hapishanelerinde bulunuyor. Dolayısıyla, kadın hapishanelerinde yaratılan koşulların Adalet Bakanlığı tarafından erkek hapishanelerinde de yaratılması gerekiyor, tabii erkek hapishanelerinde kadınları ve çocukları tutmaya devam edeceklerse.

Ama bir yandan da hala oyuncakların alınmaması, koğuşun içinde çocuk ağladığı zaman annenin diğer hükümlü veya tutuklularla sorun yaşaması gibi birçok sorun var. Haliyle çocuk en hareketli, sosyal olabileceği dönemlerde katı kurallar arasında büyüyor. Çocuk, özgürce koşamıyor, yürüyemiyor, sosyalleşemiyor. Bu kadar farklı hapishanelerde çocukların bulunması da kötü bir durum. Çünkü, çocukların hapishanede kendi yaş akranı yok. Çocuk, daha fazla yetişkinlerle iletişim kuruyor. Bir çocuğun kendi yaş akranlarıyla kuracağı iletişim çok farklı, onun gelişimini çok daha fazla etkileyecek bir durumda, ama hapishanede böyle bir koşul yok tabii ki. Yani, en başında doğa yok. Çocuğun doğayı tanımaması en büyük sıkıntılardan biri. Tamamen beton duvarlar arasında, toprağa ayak basmadan, çimeni tanımadan, bir hapishanenin içinde maksimum kuş besleyebilir. Diğer canlıları tanıyamaz.

Tek tip elbise giyen görevliler ve belirli sınırlamalar içerisinde kalan kadın mahpuslarla birlikteler. Gerçi orada hapishane görevlilerinin çok büyük çabası oluyor, özellikle 0-6 yaş grubu çocuklarla ilgili. Ama o kurallar gerçekten inisiyatife açık değil. Cezaevine oyuncakların alınmaması falan da güvenlik yaklaşımı ile alakalı. Güvenlik yaklaşımı sadece hapishane idaresinin temsil ettiği bir şey değil, fazlasıyla adalet bakanlığını temsil ediyor.

Aslında temel sorunlar bunlar. Yani, ‘bu sorunlar kadının işlediği suçlar yüzünden’ diye tartışmak yerine, aslında daha fazla denetimli serbestlik uygulamalarına, kadınların suçlarını bireyselleştirmeden, kadınların hangi suçlardan girdiğini düşünüp, onu göz önünde bulundurarak toplumsal sorunlar üzerine gitmek gerekiyor. Dışarda yapılacak şeyler bunlar. İçerde de daha fazla denetimli serbestlik uygulaması olması gerekiyor. Denetimli serbestlikte dahi siyasi tutsak kadınlarla adli tutsak kadınlar eşit imkanlara sahip değil. Orada da bir ayrımcılık söz konusu. Haklardan eşit bir şekilde yararlanamıyorlar.

Bebekler için özel bir politika belgesi yayınlanması gerekiyor. Bu iş kreşle çözülecek bir şey değil. İnfaz kanununda ne 12-18 yaş grubu çocuklar ile ilgili ne de 0-6 yaş grubu çocuklarla ilgili yer alan maddeler yeterli. 0-6 yaş grubu çocuklarla ilgili de ayrıca kanun düzenlenmesi gerekiyor. Öncelikle bu çabanın gösterilmesi gerekiyor.

Siyasi mahpuslarla, adli mahpuslar arasındaki ayrımcılığın sebebi ne?

Cezaevinde siyasi mahpuslara daha çok kısıtlamalar yapılıyor. Bunun sebebi siyasi mahpusların görünürlüğünden kaynaklı. Adli mahpuslar kamuoyunda siyasi mahpuslar kadar görünür olsaydı, belki aynı kısıtlamalar onlara da yapılabilirdi. Ki, aynı zamanda adli mahpuslarla ilgili de çok fazla şikâyet alıyoruz. Dolayısıyla bu konuda çok net bir şey söyleyemem. Ama çıkan Kanun Hükmünde Kararnameler aslında siyasi mahpuslara yönelik kararnameler. Yani, yasal düzenlemelerde gördüğümüzde, şu an siyasi mahpuslar daha dezavantajlı durumdalar.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, cezaevinde bulunan bebeklerin cezaevlerinde bulunduğu koşullar hakkında bilgi vermek istemedi. Sizce sebebi nedir?

Kurumların şeffaf olmayışından kaynaklı. Yani, aynı sorunu STÖ’lerde yaşıyor benzer bir şekilde. Sağlıklı bilgiye erişemeden, objektif koşullara sahip olmadan bir eleştiri geliştirmek ya da araştırma yapmak ya da nitelikli bir politika üretmek çok mümkün olmuyor. Kurumların bu çalışmalara aslında izin vermesi gerekiyor. Çünkü ellerinde istatistikler var.

Türkiye’de annesiyle birlikte cezaevinde kalan bebekler için koşullar nasıl iyileştirilebilir?

Mesela en temel ihtiyaçların ücretsiz olmasıyla başlayabilir. Yani, nasıl bugün kadınların pet hakkının ücretsiz olması gerektiğini tartışıyorsak, aynı şekilde cezaevindeki çocukların bez hakkının ücretsiz olması gerekiyor. Bağışlar falan olmasına rağmen bu durumun bir sisteme oturtulması gerekiyor. Bunun dışında her çocuğun farklı ihtiyacı olabiliyor. Poyraz Ali örneğindeki gibi mesela… Her çocuğun gelişimsel özellikleri de farklı olabiliyor. Dolayısıyla, hapishanelerde çocukların yetişkinlerle birlikte olmasından kaynaklı her çocuğun farklı ihtiyacını görebilecek bir mekanizma yok ne yazık ki. Görebilen kelimesini özellikle söylüyorum, çünkü yeterli insan kaynağı ve uzman da yok. Aynı zamanda şeffaf koşullar da yok. Çocukların ihtiyaçlarını görebilmemiz için STÖ’lerin de cezaevinden şeffaf bilgi alması gerekir. Aksi takdirde bir çocuğun yaşadığı sağlık problemi bile git gide büyüyebiliyor. Daha önce duyduğumuz, kadın mahpusların çocuklarına sürekli sus demesi, aslında çocukların zamanla daha az konuşmaya başladığına ilişkin şeylerde gündeme gelmişti.

Koşulların iyi olduğu ülkelerde nasıl bir sistem uygulanıyor?

Kurumlar sivil toplum örgütleriyle iş birliği içinde. STÖ’lerin cezaevlerine girişine daha rahat izin veriliyor. Bir yandan da çocuğu olan kadınlar daha farklı koşullarda tutuluyor. Bu kurumlar tamamen bambaşka dizayn edilmiş. Bu şekilde örnekler var karşımızda. Temel mesele aslında yaklaşım, Türkiye’de de yaklaşımın değişmesi gerekiyor.

Türkiye’de hapishanelerle çalışan STÖ sayısı çok az. Dolayısıyla aslında STÖ’lerin, baroların, sendikaların daha fazla emek vermesi gerekiyor. Konuya ilişkinde özel politikalar belirlemesi gerekiyor. Bu yaklaşımın STÖ’lerde de olması gerekiyor. Bilgiler, çalışmalar çok dağınık. Bu konuda daha bütüncül, ortak çalışmaların olabileceği bir zemin gerekiyor. STÖ’lerin üzerine düşen görev de budur. Bir değişim istiyorsak, o konuyla ilgili politika üretmemiz gerekir.