Arap Baharı’nın ortaya çıktığı Tunus'un, Müslüman Kardeşler ile bağlantılı Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi, partisinin dini ve siyasi faaliyetlerini birbirinden ayıracağını söyledi.
‘İslam alimi' vasfı da taşıyan Gannuşi, partisi Ennahda'nın düzenlediği kongre vesilesiyle Le Monde’a açıklamalarda bulundu.
Gannuşi, artık ‘dini ve siyasi faaliyetleri ayıracaklarını' savunarak, "Bu siyasetçiler için hayırlıdır çünkü bu sayede dini, siyasi amaçlar için manipüle etmekle suçlanamazlar. Din için de iyidir, çünkü siyasete rehin düşmekten kurtulur" dedi.
Ennahda için de, "Bizler artık siyasal İslam'ı temsil etme iddiasında olmayan Müslüman Demokratlarız" ifadesini kullandı.
Türkiye'deki AKP iktidarının giderek 'Siyasal İslam' ile anılırken, Tunus'tan gelen bu çıkış ne anlama geliyor? Samimi mi? İslam dünyasında tezahürleri neler olur? Gazeteci-yazar Fehim Taştekin ve Siyaset Bilimi Profesörü İhsan Yılmaz, konuyu, RS FM'de Ceyda Karan'ın hazırlayıp sunduğu 'Eksen' programında değerlendirdi.
FEHİM TAŞTEKİN: GANNUŞİ FARKI
Fehim Taştekin, Nahda'nın Müslüman Kardeşler tarihinde farklı bir yerde durduğuna dikkat çekerek, "Daha önce bu denli seküler laiklik ayrımı yapmadıkları dönemlerde de en fazla Medine Sözleşmesi'ne atıf yaparlardı. Özellikle Gannuşi, diyaloğu önemseyen ve bunun kodlarını da, referanslarını da peygamberin hayatından aktarmaya çalışan bir düşünce adamı, bu yönüyle farklıydı" dedi.
‘MISIR, SURİYE VE TÜRKİYE'NİN TERSİ'
Mısır'da siyasal İslam'ın şeriatı anayasada garantilemek gibi vazgeçilmez talepler sergilerken, Suriye İhvanı'nın silahlı mücadeleyi öne çıkardığına dikkat çeken Taştekin, şunları söyledi: "Bu skala her koşulda Nahda'yı farklı bir yere koydu. Bu diyalog kültürünü benimseyen siyasal bakış açısını 2011'de test etti. Seçimde birinci parti olmasına rağmen devlet başkanlığını ısrarla istemediler, Mısır'da tam tersi oldu. Sonra hükümeti üç fraklı grupla paylaştılar. Önemli bakanlıkları almadılar, daha sonra içerde suikastlar olunca 2013'te teknokratlar hükümeti kurdular. İktidar hırsı açısından baktığımız zaman, Türkiye'yle, Mısır'la kıyaslanamayacak kadar olgun bir yaklaşım içinde olduklarını söyleyebiliriz."
‘AK PARTİ'YE SİYASAL İSLAMCI DEMEM, BİR ÇORBA'
Ennahda ile Türkiye'deki AKP ile kıyaslanması sorulunca Taştekin şu görüşü dile getirdi: "Türkiye'deki AK Parti'yle kıyaslanamaz. AK Parti'ye ben siyasal İslamcı diyemem, bana göre bir çorba, ucube çıkarlar. İktidar içinde her şey var, o yüzden Müslüman Kardeşler'in kendi içinde takip ettiği bir çizgi var Hasan Ali Benna'dan beri gelen. Onun kendi içinde değerlendirmekten yanayım."
"Mısır'da Müslüman kardeşler bunu yakalayamadı. Türkiye'deki gibi oldu bitlilerle anayasayı değiştirme, iktidarı eline alma, bir takım böyle dayatmacı politikalar izlerken, Müslüman Kardeşler'in rakipleri son derece sertti. Ancak Tunus'ta muhalefetin de buna son derece olumlu yani Nahda'ya çok dışlayıcı yaklaşmadığını söyleyebiliriz" sözleriyle seküler kesimlere de atıf yaptı.
‘KİNCİ VE İNTİKAMCI OLMADILAR'
Taştekin, Nahda'nın ılımlı tutumuyla Bin Ali yandaşlarının seçimlerde tekrardan sivrilmesini de yolunu açtığı eleştirilerine hedef olduğunu anımsatırken, "Ancak ben baktığım zaman Gannuşi'nin çok oturaklı tutarlı bir felsefeyle hareket ettiğini görüyorum. Hatta kinci ve intikamcı olmaması, hem dini referanslarla bunu ortaya koyuyor. Tabii siyasal İslamcı hareketler içerisinde de çok tepki çekiyor, yani daha geriye ne kaldı denildi Nahda bunları yaptığı zaman."
‘MISIR'DAKİ FELAKETİ GÖRDÜ'
Ennahda'nın tecrübesinde Mısır'ın da önemli olduğunu düşünen Taştekin, "Gannuşi hareketi oradaki felaketi gördü. Müslüman Kardeşler'in Mısır'da yaptığı hataların topluma ve siyasete nasıl ağır bedeller ödettiğini gördü. O yüzden daha yumuşak bir geçişi tercih ediyorlar" ifadelerini kullandı.
Gannuşi, Türkiye'deki Tayyip Erdoğan yönetimine yakın durur ve eleştirmekten kaçınırken, Taştekin, bunun nezaketten kaynaklanmış olabileceği görüşünde: "Kendisinin yapmadığı ve neden yapmadığını da çok mantıklı bir şekilde izah ettiği birçok şey var. Ve bunların hepsi Türkiye'de bin katıyla olmakta. Yani mesela neden eski rejimin adamlarının tekrar iktidara gelmesinin felaket olmadığını açıklarken son derece dini referanslarda kullanıyor, son derece rahat, bu insanlar sonuçta seçimle geldiler diyor. Yani demokratik bir seçimle geldiler ve bunu başardılarsa hakkıdır. Bu devrimden geri adım değildir. Bunu kabul eder ve tebrik ederim. Şimdi bu bir olgunluktur."
‘TÜRKİYE İLE TEZAT'
Taştekin, Türkiye'yle oluşan tezatı ise şu sözlerle izah etti: "Türkiye'de ise 2023'ten başlayıp 2071'e kadar iktidara vizyonist giden bir anlayış var. Gannuşi ise diyor ki, ‘ben elimdeki iktidarı paylaştım, intikamcı olmadım, uzlaştım ve bunu hata yaptım demiyor, hükümetten olmalarına rağmen düşmelerine rağmen bunu söylüyor. Aslında toplumu kazandık mesajı veriyor, iktidarı kaybettik ama toplumu kazandık."
Taştekin öte yandan Ennahda iktidarında Selefilerin güçlenmesinin ise sadece partinin sorunu olmadığını savunurken, "Birden iktidar yapısı çökünce kendilerini ortaya koyan Selefi duruş var ve bu uluslararası bir fenomen. Yani sadece Tunus ile ilgili değil. Gannuşi buna antidot olabilirdi ama olamadı, olması da mümkün değil" görüşünde. Taştekin, Ennahda liderinin son çıkışları yüzünden de artık Selefilerin gözünde ‘dinden çıkmış' sayılacağını ekledi.
‘İKTİDARIN PAYLAŞILMASI YA DA İKTİDAR OLMAK'
Taştekin, Tunus deneyimin önemli olduğunu ve İslamcıların da bir şekilde kafa yormaları gerektiğini de belirtirken, "Temel şeyler var, iktidarın paylaşılması ya da iktidar olmak ne derece sandıkla ilgili, ne derece de ilahi bir yetkinin devri gibi algılandı. Bu İslamcıların çözemediği bir şey. Henüz daha bu konularda kafalarının net olmadığını söyleyebilir. O yüzden Tunus deneyimi, Mısır deneyimi önemli teorik çerçevesiyle tartışılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
İHSAN YILMAZ: HEM UMUTLU HEM ŞÜPHELİYİM
İslamcılıkla ilgili çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimi Profesörü İhsan Yılmaz ise, Ennahda'nın tutumuna ‘hem ümitle hem de şüpheyle yaklaştığını' söyledi.
Geçmişte AK Parti'nin ‘Post-İslamist' ve ‘Müslüman Demokrat' olduğu, her dine eşit mesafede olmayı, demokrasinin İslam ile uyumlu olduğunu içselleştirdiğini düşünerek analizler yapmış olduğunu anlatan Yılmız, bunun olumsuzlanması karşısında "Kendisine Müslüman diyen bir insan olarak daha böyle duygusal bakıyorum ister istemez. İslamcılık çalışmış bir akademisyen olarak da bir bakışım var" dedi.
‘GANNUŞİ, ERDOĞAN DEĞİL'
Tunus'un tarihinin ayrı olduğunu, yüksek şehirleşme oranıyla az nüfuslu bir ülke olarak modernleşme süreçleri yaşadığını anımsatan Yılmaz, Ennahda'nın ise iktidara gelip sonra da iktidardan düştüklerini belirtti.
"10-15 yıl iktidarda kalsalar düşünceleri ne olur, buna bakmak lazım" diyen Yılmaz, yine de "Gannuşi'ye bir şans vermek lazım. Gannuşi bir Tayyip Erdoğan değil, felsefe çalışmış, derinliği olan, ilimi olan, bilgisi olan 22 yıl demokrasinin beşiği olan Londra'da, Anglosakson bir yerde yaşamış birisi. Tabii ki pek çok şeyi içselleştirmiş birisi" ifadelerini kullandı.
‘ÇÖZÜM İSLAM'IN İÇİNDEN ARANMALI'
Pakistan'da İslam cumhuriyeti olmasına rağmen çok hukukluluğun yetmediğini, devletin İslamını beğenmeyenlerin kendi hukuklarını oluşturduğuna dikkat çeken Prof Yılmaz, "Bu işlere çözümler İslamın içinden aranmak zorunda" dedi.
Yılmaz, "Yani siz modern bir devlet, seküler Batı'dan şöyle alıp getiriyorsunuz ama insanlar gavur icadı diye baktıkları zaman ikili paralel hayatlar ortaya çıkıyor, hukuku baypas etmeler ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Gannuşi gibi normatif anlam çerçevelerini kafalarında değiştirmiş ve İslamın içinden çoğulculuğa varmış İslamcılığın içinden ‘Tanrı bize iktidarı verdi' falan değil ‘Tanrı bütün insanlığa iktidarı verdi, insan olarak yarattı onlara akıl verdi, hür irade verdi budur iktidar'.
Siyasi konuları kanalizasyon çöpünü yapacağız vergi nasıl yapacağız elektrik kablosu nasıl döşeyeceğiz bunları ayette falan değil aklını kullanırsın, adaletli davranırsın, eşit davranırsın. Bunlar siyasi konulardır, bunların dinle alakası ahlak, dürüstlük, iyi davranma ve adalet dışında dinle bir alakası yoktur. Ama gelebilecekler mi, İslamın içinden böyle bir çıkarımlar yaparak gelecekler mi bu çok önemli bir şey o şansı vermek lazım."
'SİYASİ KÜLTÜRÜMÜZDE SAKATLIKLAR VAR'
Türkiye'de bazı kesimlerin ‘bunlar böcek kafalı, bunlardan adam olmaz, insan değildir" söylemini de eleştiren Yılmaz, şöyle dedi: "Ben ‘Laiklik Allah'ın lütfudur' diye bir yazı yazdım. Devlet bütün dinlere eşit mesafede bakın eşit uzaklıkta demiyorum, İngiltere öyle bir örnektir. Buradan İngiltereli hacılar hacca giderler İngiliz devleti kendi hazinesinden doktor ve hemşire yollar oraya. Baksın benim vatandaşıma diye."
‘KİŞİLER DEĞİL SİSTEM'
Raşid Gannuşi'nin de bunun bir örneği olduğunu söyleyen Yılmaz, ekledi: "Ama yapısal şeyleri bırakmamak lazım bir tarafa. Bu adam ne iyi sakalı var, mübarek zaten halkın çocuğu, Kasımpaşa'dan geldi, sokakta onlarla yemek yiyor fakir falan filan böyle olmaz. Bizim siyasi kültürümüzde çok sakatlıklar var. Kişi kültü çok yüksek, atalara tapma olayı, fetişizm çok yüksek. Tarihimizde içi boş bir övünme var, tek adamlık var. İslam dininde de bu biraz var, yani Peygamber geliyor, mehdi geliyor, yüz yılda bir kurtarıcı geliyor filan. Kişiler önemlidir, bireyler önemlidir, onların inanışı, dini önemlidir ama yapısallık Batı'nın başardığı şey budur, sistem hem insana hem güvenir hem güvenmez. Yani doğrulamaları vardır, kontrolleri var, denetim mekanizmaları vardır. Yani İslamcılar öyle dönüşmüş olabilirler ama İslamcı da olsan, ateistte o sistem kurulmalı ve kimseye siyasette güvenilmemeli. Çünkü klişe laf, güç yozlaştırır. Dolayısıyla İslamcılarda o dönüşüm olsun güzel ama güvenmeyelim kimseye güvenmeyelim. İhsan Yılmaz'a da güvenmeyelim, o yapısal şeylerin oluşması lazım."
(Kaynak:Sputnik)