Bugün Dünya Çocuk Hakları Günüymüş.

Bir takvim yaprağından öğrendim.

Keşke benimle beraber başkaları da öğrenseydi.

Arzın merkezinde, orta! yerde öyle bir coğrafya, öyle bir mesken var ki Allah Allah!

Oranın büyükleri, egemenleri, güçlüleri zaman zaman birbirini yer. En dramatik bilanço ise çocukların olur.

Fillerle çimenin ilişkisi nasılsa onlarınki de öyledir.

Hiç fark etmez tam olarak nereli oldukları.

Suriyelisi de birdir, Filistinlisi de, İsraillisi de birdir. Ve dahi Türkiyelisi de…

(Zaten otomatik olarak bizim memleketin çocukları da yerleşiveriyor Ortadoğu çocukları diye nitelendirilen kitlenin içine.)

Batı dünyası da iyi tanır onları.

Çünkü kimi zaman “elindeki elmaya sımsıkı sarılmak suretiyle, yalınayak başka bir ülkeye iltica etmekte olan” bir çocuğun hikayesini okurlar gazetede.

Kimi zaman ise, “gözlerini bile kapamaya fırsat bulamadan ölen” bir başka çocuğun dramını izlerler televizyonda.

Evet, bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.

Ve elbette “bir çocuğun ağzının suyu aka aka, şapur şupur elmasını yemeye hakkı” var.

Ve tabii ki “bir çocuğun gözbebeklerine endişeyi, korkuyu, anlamsızlığı yerleştirmeksizin yaşamaya hakkı” var.

Erken büyüyor bizim buraların çocukları.

Zaten güzel güzel, usul usul, sakin sakin büyümelerine izin vermiyor ki birileri.

Çocuk deyişimiz de yanıltıcı onlara.

10-12’lik bedende, 60-70 yıllık ağırlık, hüzün, kaygı…

Bu vaziyetten esef duymak yetmiyormuş gibi, bir bünyede ekstra gerginlik yaratan şeyler var.

“Kasap Ariel”in oğlu tutturmuş ben de baba mesleği yapacağım diye, gazete sayfalarını süslüyor bugün.

Birisi de çıkmış inceden bu zihniyetin destekçiliğini yapıyor birkaç gündür.

Hani Nobel Barış Ödülü almış birisi.

Hani ikinci kez seçilmiş birisi.

Bizden gayrı kimsecikler anlamıyor mu diye de hayıflanıyorum; fakat ne acıdır ki sorumun cevabını bulamıyorum.

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.

Unutulmuş bir gün pek çoklarınca.

Ya da hiç tanınmamış, öğrenilmemiş, keşfedilmemiş…

Herkesten bir çocuk sevindirmesi istenseydi acaba neler olurdu, neler çıkardı ortaya?

Belki birileri oyuncak hediye ederdi en maddeci bir biçimde, çocuklar sevinsin diye.

Birileri beraber koşup oynardı onlarla, yüzlerine bir mutluluk oturtmak için.

Çocukların geneli pek sevinir bunlara, pek memnun olurlar.

Ama bazı çocuklar vardır ki, bunları asla arzu etmezler.

“Al bu ayıcık senin!” desen,

Sana der ki “Ne yapayım ben onu? Nasıl olsa evim başıma yıkılır, ölür giderim. En iyi ihtimalle yine evim yıkılır, oyuncağım paramparça olur.”

“Gel, gezip oynayalım!” desen,

Sana der ki “Olmaaaz, çok tehlikeli. Üzerimize her an kurşun yağabilir.”

“Eeee, ne yapalım o zaman? Ne istiyorsun?” desen,

Sana der ki “Huzurlu bir ömür!”

Ve işte güzel kardeşim, sana bu cevabı verecek olanlar; hiç kuşkusuz Ortadoğu çocuklarıdır.

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.

Ve şu naçiz yazı hem çocukları sevenlere, hem de çocukların çocukluklarını çocukça yaşamasını dileyenlere ithaf olunur.