New York Times Gazetesi'nde, "Türkiye, Kürtlerle nasıl barışabilir" başlığı ile yayınlanan makalede, "Erdoğan'ın anlaması gereken şey, PKK'nin silahsızlanması barış sürecinin başında değil, sonunda gelecek. O, bir ateşkes anlaşması için çağrı yapabilir, yapmalı; ama bu Kürtlerin teslimiyeti için olacak tek taraflı bir çağrı olamaz. Görüşmeler yapılıyorken PKK'nin silahlarını susturmak için Türkiye, operasyonlarını durdurmak zorunda" diye belirtildi.

"TÜRKİYE, KÜRTLERLE NASIL BARIŞABİLİR?"

ABD'nin önde gelen gazetelerinden New York Times'ta Gazeteci-yazar Aliza Marcus, kaleme aldığı, "Türkiye, Kürtlerle nasıl barışabilir?" başlıklı bir makale yayımlandı.

Makalede, Paris'te geçen hafta üç Kürt kadın siyasetçinin suikaste uğraması ile asıl hedefin Türkiye ile PKK arasındaki barış görüşmeleri olabileceği korkusunun yaratıldığı belirtilerek, "Ama sözüm ona barış görüşmeleri, çözülemeyen suikastten önce zaten paytak paytak yürüyordu" diye belirtildi.

"ERDOĞAN BARIŞ İÇİN İRADE OLUŞTURMUYOR"

Marcus, Erdoğan'ın barış için bir irade oluşturmadığına işaret ederek, "Türkiye'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, PKK ile devlet arasındaki 30 yıllık savaşa son vermek için bir anlaşma istediğini iddia ediyor. Ama o şimdiye dek elle tutulabilir, inanılabilir bir barış süreci için gerekli adımı atmadı. O, Türkiye'deki Kürt sorununun, siyaset ve kimlikle ilgili olduğunu ve sadece gerillaları Türkiye'den çıkarmak, onların silahlarından vazgeçmekle ilgili olmadığını anlayana dek, barış için bir umut kalmayacak. Sorun şu ki, PKK Lideri Abdullah Öcalan, ağırlaştırılmış bir tecrit altında bir adada tutuluyor ve tüm konuşmaları da cezaevi yöneticileri tarafından inceleniyor. Bundan dolayı onun müzakere için muhatap alınması doğru olmayabilir. Ona daha şimdi bir televizyon verildi, görüşmeler, ziyaretler iyileştirilmeli. Ama şu an bu çok nadir yapılıyor. Bu şu anlama geliyor ki; Öcalan, Türkiye'deki Kürt bölgesindeki gelişmeler hakkında sınırlı bilgiye sahiptir. O, PKK'nin lideri olarak kalmasına rağmen, isyancıların günbegün yaptığı operasyonların pratik kontrolünü elinde bulundurmuyor" değerlendirmesini yaptı.

'SİLAHLARIN BIRAKILMASI İÇİN SİYASİ ORTAM OLUŞTURULMALI'

Erdoğan'ın güvenlik konseptine dayalı siyasetinin eleştirildiği, çözümün siyasetten geçtiği ve PKK'ye silahlarını bırakması için neden oluşturulması gerektiğinin altının çizen Marcus, şunları kaydetti:

"Geçerli, tutarlı ve yaşanabilir bir barış anlaşması, sadece Sayın Öcalan'ın ve PKK'nin görüşlerini koruyacak tarzda değil, tüm Kürtlerin görüşlerini korumalı, Kürtlerin insani haklarına cevap verebilmelidir. Bunu yapmanın en iyi yolu da, 2011 seçimlerinde Meclis için koltuklar kazanan Barış ve Demokrasi Partisi'nden geçer. Erdoğan'ın, barış için yolun siyasetten geçtiğini anlamaya ihtiyacı var. Eğer PKK isyanı yalnızca bir güvenlik sorunu ise, sadece Öcalan'la ilişki kurmak yerine, Erdoğan, Kürtlerin kültürel hakları ve özerklik hakkındaki dertlerine hitap edecek, isyancılara silahlarını bırakmak için bir sebep verecek siyasi bir ortam oluşturmalı. Türkiye'nin, bu 40 binden fazla insanın hayatına mal olan çatışmayı bitirmek için üç şey yapmaya ihtiyacı var."

'TÜRKİYE OPERASYONLARINI DURDURMAK ZORUNDA'

Erdoğan'ın "hor görme" politikasını eleştiren, öncelikle karşı tarafa saygı duyması gerektiğinin altını çizen Marcus, Türk devletinin ve hükümetinin çözüm için şunları yapması gerektiğini kaydetti:

"Birincisi, Erdoğan tartışmasız bir şekilde her iki taraf tarafından taviz dahil edecek müzakereli bir süreç başlatmalı. Son zamanlardaki bir konuşmasında Erdoğan, Kürtlerin anadilde eğitimine ihtiyaç olmadığını, onların zaten seçmeli derslere sahip olduğunu söyledi. Kürtlerin kültürel taleplerini hor görmek yerine, Erdoğan, Türk devleti eleştirisini ve vatandaşlığı, Türk kimliği prizması içinde tanımlamada reformları, okullarda Kürtçe konuşmayı sınırlayan anayasal hükümlerde düzenlemeleri dahil edecek geç kalınmış anayasal ve yasal reformlardan geçecek sağlam bir bağlılık göstermelidir. İkincisi, Erdoğan'ın anlaması gereken şey, PKK'nin silahsızlanması barış sürecinin başında değil, sonunda gelecek. O, bir ateşkes anlaşması için çağrı yapabilir, yapmalı, ama bu Kürtlerin teslimiyeti için olacak tek taraflı bir çağrı olamaz. Görüşmeler yapılıyorken PKK'nin silahlarını susturmak için, Türkiye, güneydoğu ve Kuzey Irak'taki isyancılara karşı operasyonlarını durdurmak zorunda. Üçüncüsü, Türkiye kendini sadece hapsedilmiş bir liderle görüşmeye sınırlamamalı; BDP ile de görüşmeli. BDP, PKK gibi değil, onun yasal tanınmışlığı var. Yasal zemini var. Ayrıca BDP'nin, PKK ile olan yakın bağları sayesinde Kürtler arasında yoğun bir meşruluğu var. BDP'nin üyeleri de Öcalan'ı Kürtlerin bir lideri olarak görüyor ve PKK'nin siyasi amaçları olan Kürtlerin özerkliğini de savunuyor. Bunlar, BDP'yi müzakereler için ciddi bir taraf yapıyor. BDP, PKK'nin talepleri için etkili bir yol olabilir ve parlamentoda tutarlı bir reform paketi oluşturmak için yardım edebilir."

'ÖCALAN SÜREÇTEN SOYUTLANAMAZ'

Abdullah Öcalan'ın süreçten soyutlanamayacağının altını çizen Marcus şunları kaleme aldı:

"Çünkü O, Türkiye'deki en güçlü Kürt grubunun lideri ve Türkiye'de nüfusun yüzde 20'sini oluşturan milyonlarca Kürt'ün desteğine sahiptir. O, danışılmalı, saygı duyulmalı; ve barış anlaşmasına muhalefet edecek olası şiddet yanlısı bir grubu önlemek için Öcalan'ın onayına, bir sözüne ihtiyaç duyulur.

"Ama ne yazık ki Türk hükümeti, BDP ile ilişki kurmak yerine, onun çoğu üyesini bezdirdi. Son 4 yıl içerisinde, kültürel ve siyasi haklar için barışçıl ortamda çalışan seçilmişler, belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar dahil 8 binin üzerinde Kürt aktivisti çoğu kez uydurma, icat edilen cezalardan sorumlu tutuldu, hapsedildi. Türkiye, barışçıl aktivistleri hapsederek, Kürtlere şiddeti bırakın diyemez."