KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın PKK’ye ilişkin açıklamaların “hiçbir temelinin olmadığını” söyleyerek, hiç kimsenin “İmralı’yı sollayarak herhangi bir yumuşatıcı adım atamayacağını” ifade etti.

 

Karayılan açıklamalarında öldürülen 3 Çeçen militan ve gazeteci Avni Özgürel ile görüşmesine ilişkin de çarpıcı iddialar ortaya attı.

 

Murat Karayılan’ın ANF’ye verdiği demeçler şöyle:

 

“BASIN SUSTURULDU, HERKES KORKUTULDU”

Dikkat edin, önce basın susturuldu. Herkes korkutuldu, herkese gözdağı verildi. Sadece Kürt halkı değil, Türkiye’de bu faşizan sisteme karşı ses çıkaran herkes susturuldu. Birçok basın mensubu işsiz bırakıldı. İşte bir genç puşi taktığı için 11 yıl hapis cezası alıyor, 2 genç “Parasız eğitim istiyoruz!” diye pankart açtığı için 8,5 yıl ceza alıyor. Bunlarla toplumun en dinamik gücü olan gençliği bastırmak istiyorlar. Gençliği bastırıyorsun; en son havayollarında olduğu gibi işçiyi bastırıyorsun, işten atıyorsun; basın mensubunu işten atıyorsun, işsiz bırakıyorsun! Yani herkesi bir biçimde bastırma suretiyle sonuca gitmek istiyor ve Kürdistan’da yürütülen savaş topluma yansıtılmıyor.

 

“KILIÇDAROĞLU’NUN NİYETİ KONUSUNDA BİR ŞEY BELİRTMEK İSTEMİYORUM”

AKP hükümeti Türkiye’de iktidar olmayı önemli oranda istihbarat ve psikolojik savaş yöntemlerine dayanarak gerçekleştirmek istiyor. Bunda medyayı çok iyi ve yaygın bir tarzda kullanıyor. Enformasyonu iyi kullanıyor. Yani bir taraftan en keskin şiddet ve savaşı yaparken öbür taraftan barış demokrasi, özgürlük, vb. söylemleri gündeme hakim kıldırmaya çalışıyor. Bunlar genel anlamda bakıldığında birbirine tezatmış gibi gözüküyor ama esasında tezat değildir; özünde hepsi bir amaca hizmet etmektedir. Şimdi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun hangi amaçla bu girişimi başlatmış olduğu konusunda ben şimdilik bir şey söylemek istemiyorum. Niyeti hakkında herhangi bir şey belirtmek istemiyorum; Ama bunu AKP’nin hareketimize ve Kürt halkına karşı geliştirdiği bu topyekun savaş çerçevesinde kullanacağı kesindir.

 

“ERDOĞAN, CHP’Yİ YEDEĞİNE ALMAK İSTİYOR”

Kılıçdaroğlu’nun bu teklifi adeta imdadına koşmuştur. Bunun için Erdoğan kabul etmiştir. Bunu da psikolojik harp çerçevesinde kullanacaktır. Topluma “sorunu biz çözeceğiz” umudunu verme tarzını hep uyguluyor. Hatta “sorunu çözdüm” bile dedi. Zaten şimdi, “Kürt sorunu yok, PKK sorunu var” diyor. Yani dikkat edelim, Kılıçdaroğlu’nun teklif götürmesini neye bağladı? MHP şartına bağladı. MHP’nin kabul etmeyeceği baştan belli, bunu herkes biliyor. Ama o bunun üzerine “ikimiz birlikte yürütelim” diyerek BDP’yi ve Kürtleri de hedefleyen merkezileşmiş bir siyaseti egemen kıldıracak bir politikaya işaret etti. Açık ki devletin amaçladığı politikası çerçevesinde CHP’yi de yedeğine almak istiyor.

 

“ATALAY DEMOGOJİ USTASI, SÖYLEDİKLERİNİN TEMELİ YOK”

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, “Kuzey Irak’ta tartışmalar var, hatta silahsızlandırmaya kadar gidecek bir tartışma var, ABD de işin içinde” şeklindeki söylemi de aynı şeye mi hizmet ediyor? Beşir Atalay bu konularda ustalaşmış bir kişidir. Demagoji ustası denilebilir ona. Yani olmayan bir şeyi oluyormuş gibi göstermede, gerçekçi bir şeymiş gibi bir ifadeye kavuşturmada çok usta bir kişilik. Söylediği sözlerin hiçbir temeli yoktur. Biz Güney Kürdistan’da ABD ile birlikte neyi tartıştıklarını bilmiyoruz. Bu, bizim dışımızda bir şey. Bizim dışımızda zaten öteden beri çok çeşitli senaryolar tartışılmıştı. Şimdi de neyi tartıştıklarını bilemeyiz ama sanki gerçekten böyle bir şey olacakmış gibi yansıtması Kürt Özgürlük Hareketini ve Kürt toplumunun iradesini kırarak tasfiye etme konseptinin farklı bir versiyonla besleme, toplumda çözüyoruz beklentisini yaratmaya dönük bir psikolojik harp uygulamasıdır. Gerçekte böyle bir durum yok. Kürt halkının ve Özgürlük Hareketi’nin saldırı altında olduğu böylesi bir dönemde yumuşatıcı herhangi bir gündemin sözle ya da bilmem farklı zeminlerde tartışmayla gelişmesinin mümkünatı yoktur.

 

“İMRALI SOLLANARAK HERHANGİ BİR YUMUŞATICI ADIM ATILAMAZ”

Her şeyden önce herkes şunu çok iyi bilmeli: En başta Başbakan Erdoğan çok iyi bilmeli, Başkan Apo İmralı’da tecrit ve psikolojik işkence altında bulunduğu müddetçe hiç kimse, hiçbir Kürt siyasetçisi, ne ben ve PKK olarak biz, ne Sayın Mesut Barzani, ne Sayın Celal Talabani, ne de başka bir kimse kalkıp da İmralı’yı sollayarak herhangi bir yumuşatıcı adım atamaz.

 

GERÇEK TÜRK YURTSEVERLERİ VE MİLLİYETÇİLERİ ÇÖZÜMDEN YANA OLMALILAR

* Basına yansıdığı kadarıyla Avni Özgürel Kandil’e gelip sizinle bir röportaj yapmış. Fakat şimdiye kadar yaptığı röportajı yayınlamış değil. CNN Türk kanalında katıldığı bir programda bundan söz etti, ancak ondan sonra herhangi bir yazısı veya açıklaması olmadı. Sizce bu röportaj neden yayınlanmadı?

Evet, doğrudur. Sayın Avni Özgürel yanımıza gelerek bir görüşme, röportaj yapmıştır. Türkiye’de barıştan ve çözümden yana olan bir takım aydın, yazar kesim vardır. Hemen şunu belirteyim ki, Kürt halkı açısından Türkiye aydın-yazar kesiminden olup da barışçıl çözüm isteyenlerin bir değeri ve kıymeti vardır. Biz bu tür dostlara değer biçiyoruz. Avni Özgürel de daha önce bir kez Önderliğimiz ile Lübnan’da görüşen ve ikinci olarak da yanımıza gelen bir gazetecidir. Milliyetçi bir insandır, Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümünden yana olan bir çizgiye sahiptir. Bana göre Türkiye’yi seven gerçek milliyetçiler, gerçek Türk yurtseverleri Kürt sorununun çözümünden yana politika gütmelidirler, tavır geliştirmelidirler. Biz gerek sol-demokratik kesimlerden, gerekse de daha değişik kesimlerden Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümünü isteyen insanlara saygı gösteririz. Çünkü biz de gerçekten barışçıl yöntemlerle çözüm istiyoruz ve Türkiye’nin mevcut sınırları içerisinde gerçek anlamda Kürt-Türk kardeşliğini, eşit, özgür birliğini esas alan bir çözümü arzu ediyoruz. Mücadelemiz bunun içindir. Yani halkların kültürleri önünde engel olunamaz, kültürlere yasak getirilemez. O eskinin biçimlendirilmiş toplum yaratma konseptini geliştirmenin artık aşılması gerekiyor. Çağımızda çoğulculuk, katılımcılık demokrasinin temel ilkelerinden birisidir. Dolayısıyla Türkiye de demokratikleşmek istiyorsa artık Kürt halkına zorla Türkleşmeyi dayatma değil de, Kürt kültürü önündeki engelleri kaldırmayı ve Kürt halkını da bir halk olarak, bir toplum olarak kabul etmelidir. Bunun için çaba gösteren, bu doğrultuda çözümü düşünen değişik düzeylerde insanlar vardır. Bu çerçevedeki yaklaşımımızdan dolayı Sayın Avni Özgürel’in röportaj talebini kabul ettik. Kendisi röportajı yapıp memnun ayrıldığını biliyorum.

 

“AVNİ ÖZGÜREL’İ ENGELLEDİLER”

Belli ki, çeşitli devlet organlarıyla sağladığı temaslar sonucu engellemişlerdir. Ben de o CNN kanalında yayınlanan programını izledim. Aslında Ankara’da görüşmeler yaptığını ve yayınlayacağını söyledi. Ama herhalde daha sonradan uyarılmış, engellenmiştir. Öyle olduğu anlaşılıyor. Bu, bizim açımızdan pek önemli değil ama Türkiye’nin Kürt sorununa yaklaşımını gösteren ve AKP politikalarını yansıtan bir veridir. Hatta şunu da belirteyim; o röportajdan sonra Erdoğan’ın üslubu daha da sertleşti, operasyonlar daha da arttı. Belli ki, bizim ilkesel tutumumuzu görünce, onlar irademizi kırmaya dönük daha fazla yüklenme kararını almışlardır. Olabilir. Halbuki biz açıklığı esas aldık. Biz çözüm yolu nedir net koyduk. Çözüm yolunun nereden geçtiğini, nasıl esas alınması gerektiğini, neyin esas alınması gerektiğini belirttik.

 

ÇÖZÜM YOLU İMRALIDA’DIR

Sizinle yapmış olduğum bu röportajda da söyledim; çözüm yolu İmralı’dır; İmralı’da başlatılan savaşı sona erdirme ve Önderliğimizin ifade ettiği şartların yerine getirilmesidir. Başka bir çözüm yolu yoktur. Biz orayı gösterdiğimiz için Başbakan öfkelenerek, bize çeşitli saldırılar yaptı. Bize “savaş baronları” dedi. “Ülkeden çıkaracağım” dedi. Sonra “kalleş” dedi.

 

“3 ÇEÇEN MİLİTANI VURUYORLAR, SONRA RUSYA İLE PKK KONUSUNDA PAZARLIK YAPIYORLAR”

Türkiye’de Çeçenler var AKP onlarla dostluk kuruyor ama gidip Rusya ile Çeçenler üzerinde pazarlık yapıyorlar. 3 tane Çeçen militan İstanbul’un göbeğinde vuruluyor, karşılığında Rusya’dan bizden bir kişinin teslim edilmesini istiyor. Bu tür kirli pazarlıklarla toplumsal sorunlar çözülemez. Yanına aldığına ihanet et, karşına aldığını komplolarla ele geçir. AKP bu mantıkla sorunu nasıl çözecek? Şimdi Rusya’dan istediği bir Kürt siyasetçisi var. Sözüm ona Rusya verecek. Putin böyle bir politikaya gelir mi gelmez mi bilemem. Umarım Rusya böyle kirli bir hesaplaşmanın ortağı olmaz. Çünkü bu gerçekten çok kirli bir şey. İşte ben senin karşıtlarını şöyle yapacağım, sen de şöyle yap gibisinden pazarlıklar çirkef pazarlıklardır. Rusya’nın böyle bir pazarlık temelinde herhangi bir Kürt siyasetçisini vermesi Rus-Kürt dostluğuna vurulacak en büyük bir darbe olur ve Rusya’nın mevcut imajına ve geleneksel yapısına ters bir yaklaşım olur. Bu nedenle Rusya tarafından yani Rusya devleti erkanında onaylanacağını pek zannetmiyorum.

 

İşte böyle kirli bir pazarlık yapıyorlar. Bunun üzerinden hesap yapıyorlar, bize karşı kullanıyorlar. Bunun üzerinden gidip Amerika ve farklı ülkelerle pazarlıklar yapıyor. Yani bize karşı sonuç elde etmek için, geriletmek için bu AKP elinden gelen her şeyi yapıyor, her türlü oyununda aleti olabiliyor. İlke, gurur, onur bunlara bakmıyor. Ölçüsünde bunlar yok, tüccar mantığı vardır. Salt tüccar olup da ilkeler olmayınca tabi ki her türlü rezil siyaset anlayışı da uygulanabiliyor.