Van'da polis S.O.'nun uyguladığı şiddet sonrası ölen 17 yaşındaki Afganistanlı Lütfillah Tacik'in davasında karar 8 sene sonra çıktı.

Görevden alındıktan sonra İçişleri Bakanlığı'nın göreve geri döndürdüğü polis sadece 5 ay ceza aldı.

Lütfillah Tacik, Afganistanlı bir mülteciydi. 1997 doğumluydu. Afganistan’ı kuzeyinde Tacikistan sınırındaki Faryab’ta doğmuştu.

Bianet’ten Hikmet Adalı’nın haberine göre, Türkiye’ye mülteci olarak geldiğinde henüz 17 yaşındaydı. Üstelik bu ilk gelişi de değildi. Hastalığı nedeniyle geri dönmüş ancak Afganistan’da tedavi olamayınca tekrar Türkiye’ye geri gelmeye karar vermişti.

16 Mayıs 2014'te Türkiye'ye Iğdır Aralık’tan giriş yaptı. Girdikten kısa bir süre sonra da yanındaki 20 kişiyle birlikte yakalandı. Yakalayansa jandarmaydı. Yakalananlar arasında Lütfillah’ın kuzeni Seyidat Tacik de vardı.

Jandarma ifadeleri aldıktan sonra, yakaladığı mültecileri Iğdır Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne teslim etti. Valilikse sınır dışı etmek üzere idari gözetim kararı verdi.

Daha sonra Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGEM) aralarında Lütfillah’ın da olduğu 35 kişiyi Van Geri Gönderme Merkezi'ne gönderdi. Mülteciler 23 Mayıs’ta Van’a getirildi.

Lütfillah buradan tutulduğu 6 çocukla birlikte, Van Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezi – ÇOGEM’e gönderildi.

Ancak Lütfillah dahil 7 çocuk bir gün sonra yani 27 Mayıs’ta buradan bulaşıcı hastalık ve yaş tespitlerinin yapılması için Geri Gönderme Merkezi’ne geri getirildi.

Aynı gün, saat sabah saatlerinde, polis memurlarından biri Lütfillah’ı yanına çağırdı. Kendisi ve yaşı hakkında yalan beyanda bulunduğunu söyleyerek ona yumruk attı.

Lütfillah, arkadaşlarının yanına geri döndüğünde neler olduğunu anlattı. Hemen ardından da fenalaştı.

Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığında fenalaşmasının üzerinden 2 saati aşkın bir süre geçmişti. Yoğun bakıma alındı. Yoğun bakımda 3 gün kalan Lütfillah kurtarılamadı. Hastanede hayatını kaybetti. Doktorlar Lütfillah’ın ileri derecede lösemi hastası olduğu ve beyin kanaması geçirdiği söyledi.

POLİS AÇIĞA ALINDI AMA BAKANLIK GÖREVE GERİ DÖNDÜRDÜ

Olayla ilgili hemen soruşturma açıldı. Bu sırada S.O. açığa alındı. Ancak karara karşı dava açtı. Van 1. İdare Mahkemesi başvuruyu reddetti.

Bunun üzerine S.O., karara istinafa taşıdı ama istinaf mahkemesi de başvuruyu reddetti. Ancak bu karara rağmen İçişleri Bakanlığı S.O.'yu görevine iade etti. S.O. Tunceli’de göreve geri döndü.

Üstelik mahkemesinin “Davacı hakkında yabancı şahsın ölümü ile sonuçlanan olayda, şahsa tokat atması ve şahsın en yakın sağlık kuruluşuna sevki gerekirken burada da ihmali davranışlar sergilemesi sonucunda şahsın öldüğü, olayda ihmali ve sorumlu bulunan davacı hakkında adli ve idari soruşturmanın açıldığı, bu durumda davacının işlemiş olduğu fiil açısından değerlendirme yapmak gerektiği ve işlenen fiilin niteliği gereği görevi başında kalmasında sakınca bulunduğu açık olduğundan görevden uzaklaştırılmasına ilişkin tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır” demesine rağmen.

POLİSLER 25 DURUŞMADA SADECE 1 KEZ DİNLENDİ

Polisler hakkında açılan soruşturma tam bir sene sonra 6 Haziran 2015’te tamamlanabildi. Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca bir iddianame hazırlandı.

Savcılık iddianamede olayda sorumluluğu tespit edilen polis memuru S.O.’nun “Kasten yaralama” “Neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama”dan 16 yıla kadar cezalandırılmasını istedi.

İddianamede Lütfullah’ı fenalaşmış halde bulan ve hastaneye ulaştırılması sırasında yanında olan polis memuru H.Ö.Ö.’nün de “Görevi kötüye kullanma” suçundan cezalandırılmasını talep edildi.

İki polis yargılanmasına Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandığında Lütfillah’ın hayatını kaybetmesinin üzerinden 538 gün geçmişti.

19 Kasım 2015’te görülen ilk duruşmaya H.Ö.Ö. katıldı ancak S.O. katılmadı. S.O. dilekçeyle ifadesinin SEGBİS yoluyla alınmasını istedi.

Mülteciler Dayanışma Derneği, Kaos GL Derneği, TİHV, Gündem Çocuk Derneği katılma talebinde bulundu.

Avukatlar Lütfillah’ın babasının Afganistan’da bir dağ köyünde yaşadığını, konsolosluğa uzak bir bölgede yaşadığı için vekaletname çıkarılmasında güçlük çektiklerini söyledi.

Davaya Lütfillah için katılma talebinde bulunan avukatlar S.O.’nun bizzat mahkemede hazır edilmesini istedi. Ancak avukatların katılma talebi vekalet sunulmadığı gerekçesiyle reddedildi. Polis S.O.’nun savunmasının da SEGBİS’le alınmasına karar verdi.

19 Ocak 2016’daki ikinci duruşmada Lütfillah’a yumruk atan polis S.O. ifadesinde iddiayı yalanladı. H.Ö.Ö. de kan testi için gittikleri Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde minibüste Lütfillah’ı minibüste beklerken kafasını öndeki koltuğa yaslamış halde bulduğunu, kontrol ettiğinde ağzında köpükler görünce hastane görevlilerine haber verdiğini söyledi.

Duruşmada dinlenen ÇOGEM’de görevli bir tanıksa, diğer çocukların Lütfillah’ın polis tarafından darp edilmesinden sonra fenalaştığını anlattıklarını söyledi.

HEYET DEFALARCA DEĞİŞTİ

Bu duruşmadan sonra tam 23 duruşma daha görüldü. En az dört kez mahkeme heyeti değişti. Yargılamayı yapan tüm heyetler derneklerin, baroların ve avukatların müdahil olma taleplerini her duruşmada reddetti.

Bu sırada mahkeme sadece bir-iki tanık dinledi. Geriye kalan duruşmalarda sadece yazışmalar okundu. 5 dakikada duruşmalar bitti. Sanık polisler ikinci duruşma haricinde bir daha hiç mahkemeye gelmedi.

Mahkeme yine o duruşmalardan bir tanesinde Lütfillah’ın ailesinin beyanlarının alınması için Afganistan’a yazı yazılmasına karar verdi. Ancak yazı Afganistan değil İran’a gitti.

Bu sırada mahkeme kamera kayıtlarını istedi. Ancak mahkemeye sunulan kamera raporları çelişkilerle doluydu. Kamera şirketi, Geri Gönderme Merkezi'nde sadece bir kameranın kayıt yapmadığını söylerken, jandarma raporunda olay günü hiçbir kameranın kayıt yapmadığı ifade edilmişti. Sonuç olarak görüntülerin kaydedildiği cihazdaki verilere ulaşılamadı.

Dosyada seneler boyunca hiçbir ilerleme sağlanamadı. Sürekli eksikliklerin tamamlaması için ertelendi durdu. Sonunda Tacik’in ailesinden vekalet alınabilmişti. 19 Ekim 2021’deki 23. duruşmaya Lütfüllah’ın ailesini temsilen avukat Mahmut Kaçan ve Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) temsilcisi avukat Deniz Aksoy katıldı.

Avukatlar işkence ve kötü muamele konusunda hiç kovuşturma yapılmadığını söyledi. Delillerinin karartılmış olabileceğini anlattı. Maddi gerçeklik tam olarak açığa çıkarılmadan sürdürülecek bir yargılamamanın, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği sanık polisin beraatına yol açacağını belirtti. Dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporunda muğlaklıklar bulunduğunu aktardı. Soruşturmanın da genişletilmesini istedi.

İTİRAZLARA RAĞMEN MÜTALAA GELDİ

Ancak mahkeme bu talepleri dikkate almadı. Savcıdan mütalaasını istedi. 14 Aralık 2021’deki 24. duruşmada da savcı dosyaya mütalaasını sundu.

Savcı “Lütfillah’ın ölümüyle polis memuru S.O.’nun tokat atma eylemi arasında illiyet bağının varlığına dair somut, inandırıcı, cezalandırmaya yeterli delilin bulunmadığını” belirterek ‘ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçundan değil de “kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma” suçlarından ceza istedi.

H.Ö.Ö.’nün de, "görevi kötüye kullanmak" suçundan cezalandırılmasını istedi. Ve iki polisin yargılandığı davada karar 25 duruşma sonrasında 15 Şubat’ta çıktı. Mahkeme S.O.’ya "basit yaralamadan” 5 ay hapis cezası verirken, polis H.Ö.Ö.’yü beraat ettirdi.

Yargılama süresinde her iki polis de görülen duruşmaların sadece birine SEGBİS'le katıldı.