ÖMER ŞAHİN / Radikal

 

Hüsnü Mübarek, yaşayan ‘soft diktatör’lerdendi. 30 yıl ülkeyi demir yumrukla yönetti. Mübarek’in gidişi kendisinden öncekiler gibi ‘suikast’tan değil, halk hareketinden oldu. Bir yıl önce milyonu aşkın insanın Tahrir Meydanı’nda yaktığı özgürlük ateşi ülkeyi sardı. İslamcı, sol, liberal tüm kesimler birikmiş öfkeyi sokağa taşıyarak Mübarek’in ipini çekti. Şu anda hastanede olan Mübarek’in tek yapabildiği 2 Haziran’da hakkında verilecek kararı beklemek. Her şeyini kaybetti. İki oğlu hapiste, yanında sadece eşi kaldı.

 

‘Arap Baharı’ Mübarek’i götürse de tek çiçekle bahar olmuyor. Mübarek gitti, rejimi aynen sürüyor. Askeri yönetim, eski kadrolarla çalışıyor. Üstelik ekonomi daha kötüye gitmiş. Bir yılda hayat pahalılığı almış başını gidiyor. İşsizlik artmış, tüpgaz sıkıntısı had safhada. Benzin kuyrukları başlamış. Geleceğe fazla umut beslenmiyor. Yakında memur maaşlarının bile ödenemeyeceğinden korkuluyor.

 

Son bir yılda daha kötüye giden başka bir şey güvenlik. Sokaklar tekin değil. Özgürlüğün kalesi Tahrir Meydanı bile adına ‘Baltacılar’ denen eşkıyaya teslim. Aslında başıboş suç grubu olarak görmemek lazım Baltacıları. Bunlar bir yanıyla Mısır’ın JİTEM’i. Rejim ve istihbaratın kontrolündeki insanlar. Bir kısmı cezaevinden çıkanlar. İşsiz, güçsüz kişiler de var grup içinde. Temel işlevleri eylem kırıcılık. Tahrir’deki göstericilerin üzerine at ve develerle saldıran bunlardı. Tahrir’i resmen ele geçirmiş durumdalar. Ne zaman, nasıl ortaya çıktıkları belli olmuyor. Şehrin göbeğinde ellerinde bıçaklarla yol kesip, haraç alıp, adam dövebilecek kadar pervasızlar. Zaten çatışma çıkabileceği korkusuyla asker, polis Tahrir’e giremiyor. Kahire’de her yol Tahrir’e çıkıyor da Tahrir’den her yere çıkış yok. Parlamento binası gibi kritik mekânlara çıkan sokaklara beton barikatlar konmuş ki, eylemciler gidemesin. Hemen her gün küçük çaplı olan eylemler Tahrir’in çevresiyle sınırlı kalıyor.

 

Dokuz çadır ‘devlet’in

Milyonların ‘özgürlük’ çığlığı attığı Tahrir’de hüzünlü bir bekleyiş hakim. Meydanda 12 çadır kalmış. Çadırların sadece üç tanesinin gerçek aktivistlere ait olduğu biliniyor. Bunlar da solcu-liberal gençler. İslamcılar Tahrir’i terk edince meydan sayıları 60-70 civarında olan bu idealist gençlere kalmış. Mücadele bayrağını yere indirmeyen bu gençler askeri yönetim gidene kadar eyleme devam kararındalar. Demokratik bir ülkede yaşamak istiyorlar. Askerin yanı sıra Müslüman Kardeşler’e de karşılar.

Rejime karşı eylemlerin yapıldığı Tahrir’in kontrolü ne gariptir ki devlette. “Devrim yapılacaksa onu da biz yaparız” diyen devlet, 12 çadırın 9’unu kapatmış. Rejimin ‘iyi çocuklar’ı eylemcileri de kontrol ediyor, vurucu güçleri olan Baltacılarla yeri geldiği zaman halka da ‘haddini’ bildiriyor

 

Teselliyi dizilerde buldular

Mısır’da İslamcı partiler çok güçlü. AK Parti ile benzeştirilen Müslüman Kardeşler’in yüzde 50’ye yakın oyu var. İkinci sırada ise bizdeki Saadet Partisi’nden daha muhafazakâr olan Selefiler de yüzde 25’lerde. 23-24 Mayıs tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Aday sayısı şimdiden 450’yi bulmuş, 600’e çıkabileceği tahmin ediliyor. Medyanın, sokağın gündemi de seçimler ve adaylar üzerine. İhvan-ı Müslümin doğal olarak yarışın favorisi. Özel bir aday çıkarmıyor ama adaylardan birini destekleyeceğini açıklamış. Müslüman Kardeşler’in siyasi üslubunu yumuşattığı ve radikal bir görünüm vermemeye özen gösterdiği gözlerden kaçmıyor.

Arap dünyasını kasıp kavuran Türk dizileri burada da çok revaçta. Hürrem, Polat Alemdar, Fatmagül’ün popülaritesi almış başını gidiyor. Sokaklarda Beren Saat’in posterleri var. ‘Bahar’ umudu zayıflayan Mısırlılar teselliyi aşk, entrika ve macerayla dolu Türk dizilerinde arıyor.

 

Arap Baharı gazetecilere yaradı

Mübareksiz dönemden herhalde en mutlu kesim meslektaşlarımız. Gazeteciler üzerindeki baskılar kalkmış. Cezaevindeki çok sayıda gazeteci dışarı çıkmıştı. Gazeteciler çok rahat yazıp-çiziyorlar şimdilik.