Arzu Yıldız/T24

MİT, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili davaya, eski Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün ifadesini yolladı.

90’lı yıllarda MİT raporlarının basına sızması üzerine 24 Şubat 1995’te MİT Müsteşarlığı Teftiş ve Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan “İnceleme Raporu”nda Mehmet Eymür’ün kurum içerisinde alınan ifadesi de yer aldı.

T24'ün ulaştığı ifadesinde Eymür, teşkilattan sızan bilgiler hakkında görüşlerini aktarıyor, MİT'in yutdışındaki bazı operasyonları hakkında bilgi veriyor. "PKK, DEV-SOL ve ASALA'ya yönelik" MİT operasyonlarından söz ederken teşkilatın Alaattin Çakıcı ile temas kurduğunu belirten Eymür, bu ilişkiyi  "Gerek Ermeni-ASALA faaliyetleri sırasında, gerekse PKK faaliyetleri ile ilgili yurt dışı çalışmalarda ihtiyacımız vardı. Normal adamlara yaptırmak mümkün değil. Vurucu kırıcı adamlara ihtiyacımız var" sözleriyle gerekçelendiriyor.

Eymür, "MİT'in silahşoru", "Bay Pipo" gibi sıfatlarla da anılan, MİT'te etkin görevler aldığı yılların ardından 26 Eylül 1990'da DEV-SOL'un üstlendiği saldırıda hayatını kaybeden Hiram Abas'ın Alaattin Çakıcı ile birlikte "Beyrut'ta Ermenileri öldürdüğünü" de aktarıyor. Eymür, ifadesinin bu bölümünde Çakıcı için, "Atina’da Agop Agopyan’ı bu öldürdü ve Beyrut’ta Hiram Bey ile Ermenileri öldürmüş" diyor.

Eymür, bir dönem çok yakın olduğu Susurluk hükümlüsü emekli Yarbay ve eski MİT görevlisi Korkut Eken için, "Yapı itibariyle kimin yanındaysa onu sahiplenir. Hatta amiyane tabirle, köpek bile eski sahibine havlamaz, ama bu bize biraz fazla havlamaya başladı. Çok yanlış işlere girdiğini biliyorum. Uyuşturucu kaçakçılarıyla bir tane Oran’da ev almış. Kolombiyalı bir hostes ile yaşıyormuş. Kadın uyuşturucu kuryeliği yapıyor. Bir hırs bastı herhalde, büyük paralar dönüyormuş" ifadesini kullanıyor.

Daveti üzerine gittiği Semra Özal'ın, "kızı Zeynep Özal'ın etrafı Ermeni dolu bir davulcuya kapılmasından" yakındığını "Acaba Ermenilerle bir tertip içine mi giriyoruz" diye sorduğunu  ve istihbarat istediğini" aktaran Mehmet Eymür, daha sonra "Kızınızı çekmeniz lazım bu muhitten" yolunda görüş ilettiğini anlatıyor.

Eymür, ifadesinde 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi'yi öldürtdükten sonra Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırılan Mehmet Ali Ağca ile onu yurt dışına çıkaran Susurluk skandalının kilit ismi ülkücü Abdullah Çatlı'nın "girdiği işlerin ne kadar sakat olduğunu" belirten bir rapor hazırladığından da söz ediyor.

Mehmet Eymür’ün "Özel İstihbarat Daire Başkanı" olarak 14 Şubat 1995'te, saat 14:00'te verdiği kayda geçirilen ifadesinden bir bölümü şöyle:

"Dündar Kılıç ile benim münasebetim sadece burada bir sorgu sırasında olmuştur. O zaman Mardin’deydim. Genelkurmay’da bir toplantı yapılmış. Dündar Kılıç ile ilgili teşkilata görev verilmiş. Bu görev de bana verildi. Devlet başa çıkamıyordu. Cumhurbaşkanlığı İstanbul 1. Ordu'ya haber veriyor, bulamıyor. Polis bulamıyor, devlet üstü bir güçtü.

'SORGUDA İYİ MUAMELE YAPTIĞIMIZI SÖYLEYEMEM’

Çok gizli sorgu yaptığımız halde sızdırıldı. Bizde Hacı Ali Aslan’dan sızdı. Atilla Aytek’in akrabasından sızdı. Adam çok büyük bir infial gösterdi. Buraya gelişini hazmedemedi. Hapishanelerde gücü var. Erol Simavi, Şarık Tara buraya beni getirdi, dedi. Biz de tamamen kaçakçılık faaliyeti ile ilgili sorgu yapıyorduk. Abuzer Uğurlu, Behçet Cantürk’ü aldık. Olay büyüdü. Aracılık yapmak isteyenler en yakın arkadaşlarımı buldu. Paşalar devreye girdi. Kaçakçılık olaylarını delillendirmek lazım. Bunu tam yapamasak da dört-beş sene hapishaneye attırdık. Çok iyi tesir etti. Sorguda çok iyi muamele yaptığımızı söyleyemem. Her ne kadar iddia ettiği gibi sorguda işkence görmedi. Sorguya almak kolay değil, ezildi. Fakat müthiş yalancı bir adam. Psikolojik bozuklukları da var. Kokain içiyor, uyuşturucu kullanıyor. Neticede fezleke düzenlendi, mahkemeye gönderildi.

'BURADA HİÇBİR ŞEY GİZLİ KALMIYOR’      

Bu Atilla Aytek’le bana düşman oldu. Atilla Aytek’in fazla bir rolü yok. Biz aldık sorguya, o ikimizi birden hedef aldı. Bu yüzden çok başım  belaya girdi. Mahkemelerde bizi suçladı, hakimlere hakaret etti. Bu yüzden 2-3 yıl yerine, 4-5 yıl hapis yattı. Nuri beyin de adı karıştı Dündar Kılıç ile ilgili, Müsteşar Nuri Bey ile ilgili buraya sorguya geldi. Dinledi. Tabi o da bir rahatsızlık verdi ona. Burada hiçbir şey gizli kalmıyor, her şey herkesin kulağına gidiyor. İş görevsellikten çıkıyor.

'VURUCU, KIRICI ADAMLARA İHTİYACIMIZ VAR’     

Alaattin Çakıcı konusu şöyle:

Bu gerek Ermeni-ASALA faaliyetleri sırasında, gerekse PKK faaliyetleri ile ilgili yurt dışı çalışmalarda ihtiyacımız vardı. Normal adamlara yaptırmak mümkün değil. Vurucu kırıcı adamlara ihtiyacımız var. Güvenlik Dairesi kurulduğu için karşı operasyonlar yapmamız gerekiyordu. İstanbul’la görüşüyormuş Alaattin Çakıcı. O tarihte İstanbul’dan resmi yazı ile gönderildi. Babası ve kız kardeşi DEV-SOL tarafından öldürülmüş. Son derece müspet bir yazı geldi. Neticede biz bununla ilişkiye girdik. PKK’nın anahtarını yurt dışındaki arkadaşlarımız ele geçirmişti. Biz bunları arkadaşları ile çiftliklere yerleştirdik ve yurt dışına gönderdik. Yetiştiren Korkut vardı. Yurt dışına Yavuz Ataç ile gittiler. Alman polisi burayı bastı, arama yaptı, kapattı. Eleman pozisyonundaydı o zaman.

'HİRAM ABBAS, KAFASINA SIKIN, DEDİ’   

Güvenlik Dairesi kapandıktan sonra numaralı eleman pozisyonunda duruyor. İlişkilerini kesmemişler. O büyük bir hata bence. Ben 1988 yılında ayrıldım. Ayrılmadan önce bunun Dedeman Oteli'nde bir olayı oldu. Polis tarafından aranıyordu. Çiftlikte himaye ettik. Korkut çok bunaldı, bir gün çıkaralım, dedi. Gölbaşı'na götürdük, yemek yedik, gece kulübüne götürdük, deşarj olsun diye. Ondan sonra da Dedeman Oteli'ne gittik. Otelde kumarhanede bir adam vardı. Biz oradan hiç alakamız yok gibi çıktık ama çok tatsız bir olay oldu. O zaman rahmetli Hiram Abas bunu götürün bir yerde kafasına kurşun sıkın bırakın, dedi. Yufka yüreklilik yaptık.

'SAYIM GÜNÜ ZİYARET ETTİM, DOĞRU’        

Neticede ben 1988’de ayrıldıktan sonra bir iki kere Antalya’ya geldi. Şunu tanırsın diye birkaç kere müracaat etti. Etiler’deki evi ziyaretim sayım günü doğru. Daireden bir arkadaşım vardı. Demir Ural hasta, anjio. Bir akşam gece kulübünde olay çıkartıyor. Sezercik var, Cavit Çağlar’ın oğlu  da var. Başına şişe vuruyor, yarıyorlar.  Kafadan yaralanmış. Demir Ural kardeşim gibi çok iyi arkadaşım. Sezercik Alattin’in himayesinde olduğu için ben Alattin’in yanına gittim. Demir’in konusunu hallet, al götür dedim. Hanımı da evdeydi. Öleni ilk görüyorum. Eşofman giymiş. Bir çay içtik, bir şeyler ikram etti. Tabanca ne taşıyorsun. Brodway  bende. Kız iki tabancası varmış gösterdi. Böyle bir ziyaret var, böyle bir konuşma var. Sebep Demir’e bağlı. bak rica ediyorum, senin himayende olduğu söyleniyor, al götür, işi tatlıya bağla. Bütün görüşmem emekliyken bu.

'BU ADAMLARI BESLEMENİN YARARI OLMADIĞINI KONUŞTUK’            

İstanbul’da yemek yerken de birkaç kez karşılaştım. Gece kulüplerinde, meşhur restoranlarda. Resmi görüşme, görevsel ilişki yok. 5-10 gün evvel Selamoğlu’larda çiftlikte yemek yerken baktım o da orada. Bizim Yavuz’u bekliyormuş. Sarı Hüseyin teknikten, yeğeni Osman Bar var, babası Albay, bu da Alaattin ile beraber çalışıyorlarmış, Belçika’da. Onları gördük, geldiler masamıza oturdular. Sonra Yavuz geldi. Bizi görünce rahatsız oldu. En son gördüğüm o. Yemek yedik bir sene geçiyor. Çünkü bugün gelişimin yıldönümü, tam bir sene.

Tabii geldikten sonra dairede birtakım olumsuzluklar gördüm. Düzensizlik vardı hesaplarda. Eleman görüşmelerinde raporlar yazılmıyor. Birden bire alerjik hale gelmek istemedim. Birkaç kez Alattin konusunu Yavuz’a bahsettim. Bilmiyorum ki olumsuz konuşsam haber onlara gidiyor, rahatsızlık yaratıyor. Çekineceğim yok da. Teşkilat işinin bir alışveriş gibi olduğunu. Bundan bir menfaat sağlamamız bu adamları beslemenin ve yardım etmenin hiçbir yararı olmadığını birkaç kez konuştuk.

‘AGOPYAN’I BU ÖLDÜRDÜ VE BEYRUT’TA HİRAM BEY İLE ERMENİLERİ ÖLDÜRMÜŞ’

Ondan evvel Engin Civan’ın vurulması. Birkaç kez bu konuları konuştuk. Başka olaylar da var. (müsteşarımıza) takdim edilmiş. Bizim yardımımız olmadan da DEV-SOL’a , PKK’ya gidecek bir şeyler yapacak. Müsteşarımıza arz edilmiş, resmiyeti de yok, gönderilmiş, yollanmış. O da kendini bir göreve addetmiş basında imajını veriyor. Ama bunun bu teşkilatta yaptığı, tek yapmaya çalıştığı ve gidip boş döndüğü tek bir şey var. Atina’da Agop Agopyan’ı bu öldürdü ve Beyrut’ta Hiram Bey ile Ermenileri öldürmüş. Bu da kendi de psikolojik olarak buna inanmış.

Ben tabii bu tip insanları çok tanıdım. Ama Allah’a şükür bunlarla şahsi bir şeyim olmaz. Çünkü yapılarıyla yapım uymaz. Ben gördüğüm yerde selamlaşırım. Hiçbirinin işe yaramadığını, karakterlerinin bozuk olduğunu, hep menfaat peşinde olduğunu bilirim. Alaattin Çakıcı’ya karşı ben baştan beri bu olaylardan önce menfiyim. Çünkü bunların ne bir dostluğu dostluktur. Mesela iki üç kere rica ettim şunu hallet diye. iki üç sene önce söylediğini halen yapmış değil. Biz bittik, şimdi Yavuz ağabeyi çıktı.

Ama tabii önemli olan bu ilişkilerin teşkilata zarar vermemesi.

Haberin tamamını okumak için tıklayınız