Prof. Slavoj Zizek’in Ocak 2012’de İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Konferans konuşmasını aşağıdan 3 bölüm halinde izleyebilirsiniz.

 

Türkçe altyazı için film karesinin altındaki "cc" tuşuna tıklayın.

 

Ayrıca  filmlerin altında da Gündüz Vassaf’ın ‘Zizek'e not, Auster'e dipnot’ başlıklı Radikal’deki yazısını bulacaksınız…

 

İlginize, bilginize:

 

 

 

 

Zizek'e not, Auster'e dipnot

 

GÜNDÜZ VASSAF

 

Zizek, yeni bir dünya oluşturmak yerine, her şeyi olumsuzlaştırma ezberinin düşünce karmaşasında.

 

Filozoflar peygamberler gibi algılanabilir.
Kendinden emindir. Alışılmışın tersi şeyler söyler. Yol gösterir. Bildik yollardan uzaklaştırır. Şu iyi bu kötüdür der. Kendisini dinlettirmesini bilir. Müritleri vardır.
Geçen hafta en meşhuru geldi İstanbul’a. Her ülkede takipçileri, kitapları var. Pop şarkıcıları gibi popüler. Gazeteler duyurdu. Televizyon gösterdi. Üniversitede konuştu. Salon tıklım tıklım doldu.
Zizek konuştu. Dinlendi. Gitti.
Teker teker sıraladı bildik, tanıdık hedefleri: Kapitalizm, sömürü, totalitarizm.
İktidarları, rejimleri yerden yere vurdu. Genç dinleyicilerine hitabetinde, müstehcensimsi el kol hareketleriyle, fıkralarıyla, küçük burjuva normlarını yıktı.
Dünyanın halinden şikâyetçiydi.
Ama en az dünyanın hali kadar, dünyayı değiştirmek isteyenlerden de şikâyet etti.
Kendisini solcu ve komünist olarak tanımlayan Zizek sade düzene değil düzene başkaldıranlara da karşı.
“Atina’da beni linç edeceklerdi” dedi.
Yunanistan, finans kapitalin kıskacında. Başbakan Papandreau, dayatmalar karşısında referanduma gitmek isteyince post-modern darbeyle devrildi. Avrupa Birliği bu ülkeye Duyun-u Umumiye türünden bir sömürge valisi atama peşinde. Ülke grevlerle çalkalanıyor. Zizek grevcilere karşı çıkıyor, sizin derdiniz burjuvalaşmak diye.
‘Biz %99’uz Occupy Wall Street’ hareketi karşısında dünya başkentleri panikte. Önce ciddiye almadıkları bu hareketin üstüne devlet şiddetiyle gittiler. Sesini kıstılar. Susturamadılar. Hareket, yolunu arayarak, yeni eylem yöntemleri keşfederek küreselleşiyor. ’68 ruhu yayılıyor. “Olmaz” diyor Zizek, “Programları yok. Planları yok. Karşıyım.”
Zizek yakınıyor, “Dünya kötüye gidiyor. Totalitarizm kapıda. Daha da kötü olacak”. “Ya da” diyor, “Komünizm! Çin’deki, Sovyetler’deki gibi değil. Yeni tür bir komünizm.”
Nasıl mı?
Anlatmıyor. Bilmiyor. Ne partisi var. Ne programı. Ne de çağrısı.
Gençleri, müritlerini eylemsizleştiriyor. Edilgenleştiriyor. Kötümserlik aşılıyor. Yeni bir dünya oluşturmak yerine, her şeyi olumsuzlaştırma ezberinin düşünce karmaşasında, dengesini kaybetmeyen ip cambazının karizmatik ustalığıyla bir uçtan öteki uca gidip geliyor.
Konuşması boyunca ne dedi, ne demek istedi, onu mu dedi, bunu mu dedi labirentlerinin derinliklerine dinleyicilerini sürükleyen Zizek, müridi olduğunu iddia ettiği Karl Marx’ın 11. Tezi’nden bihabermişçesine, egemen düzeni, eğlendirici fıkralarıyla eleştirirken koruyor.
Ama zaten Türkiye’ye geliş nedeni, bizi dünya meselelerinden uzaklaştırarak davranışlarımızın ince ayarını yapanların, Türkiyeli reklamcıların, daveti üzerine. Gelmişken, üniversiteli gençlere de seslenmek ihtiyacını hissetmiş.
Marx’ın 11. Tezi: Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, aslolan dünyayı değiştirmektir.


*Auster-Bir yandan kendisinin Türkiye’ye gelmesine ambargo koyarak popülizm, bir yandan da kitaplarını burada pazarlayarak oportünizm. Oryantalist insan hakları savunuculuğu da çabası.
ABD’de geçen ay yürürlüğe giren, istediği kişiyi, dünyanın herhangi bir yerinde yakalayıp, hâkim önüne de çıkarmadan, ömür boyu hapiste tutabilme yasasından habersiz olamaz. Sesini duymadık. Bilmiyorum Auster meslektaşlarının Amerika’yı boykot etmesini ister mi? Tabii ki başkalarına boykot çağrıları doğru olmaz. Son kertede, herkesin vicdanı kendisine. Ben şahsen meslektaşlarımın her yere gitmesinden yanayım. Düzeysiz polemiklere laf yetiştirmek, boykot yerine de değer verdiklerimi ziyaret. Dünya bizim.