Financial Times gazetesi, İmralı süreci ile ilgili bir yazıda, Abdullah Öcalan'ın Türkiye hükümetiyle doğrudan görüşmelerde bulunduğunu yazdı.

Daniel Dombey imzalı yazıda, "Ortadaki mesele acaba Türkiye son 30 yılda ya kentlerde bombalarla, ya askeri karakollara yapılan baskınlarla ya da ülkenin güneydoğusunda açık alandaki çatışmalarda toplam 35 bin kişinin  öldürüldüğü  bu en büyük tarihi sorunu çözebilecek mi?" denildi.

Yazıda sadece savaşın sona erdirilmesinin sağlayacağı yararlardan daha fazlasının söz konusu olduğu da söylendi.

Yazıda şu ifadelere yer veriliyor:

"Kürtlerle yapılacak bir anlaşma, Ankara'nın değişim sancıları çeken Ortadoğu'da diplomatik ağırlığı olan bir ülke olma yolundaki iddiasını destekleyecektir. Aynı zamanda Türkiye'nin siyasi yapısını değiştirecek yeni bir anayasanın yolunun da açacaktır."

Yazıya göre tüm bunlar iki adama bağlı: Öcalan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Yazı şöyle devam ediyor:

"Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru başlayan beklenmedik temaslardan bu yana, konuşmaya istekli olduklarını gösterdiler. Ama hala tarihi bir anlaşma yapıp destekçilerini de peşleri ardı sıra götürebileceklerine dair şüpheler var."

ERDOĞAN BAŞKANLIK MAKAMI YARATMAYA ÇALIŞIYOR

Yazıya göre, Türkiye'nin asker döneminden kalan anayasasını yeniden yazmak için çok partili görüşmelerin yapıldığı bir sırada Erdoğan tek bir amaca odaklanmış durumda olup kendisi için yetkilerle donatılmış bir başkanlık makamı yaratmaya çalışıyor.

Başbakanın böyle bir öneriyi kanunlaştırabilmek için yeterli sayıda sadık milletvekiline sahip olmadığının da belirtildiği yazıda, Erdoğan'ın son haftalarda bir alternatif ayarlamaya çalıştığı ileri sürülüyor. Buna göre Erdoğan BDP ile yeni bir metin üzerinde anlaşmaya varacak ve önümüzdeki yıl bu metni referanduma sunacak.

YENİ ANAYASA

Yazıya göre, Öcalan'ın yandaşlarına ve PKK'ye işte bu seçenek sunulacak:

"Türk etnisitesi ile vatandaşlığı birbirinden ayıran bir anayasa artık erişilebilir hale geldi ve  bu da hareketin (PKK'nin) tarihi hedeflerinden birçoğunun gerçekleşiyor olması anlamına geliyor. Ancak bunun bedeli Erdoğan için özel olarak hazırlanmış yetkilerin bir merkezde toplandığı bir makam olabilir. Erdoğan'ın müttefikleri bunun çok daha etkin bir yönetim biçimi olacağını söylüyorlar ama karşı olanlar bunun onu (Erdoğan'ı) modern bir sultan haline getireceğini savunuyor."

Yazıda, bu arada hükümetin bir yandan da terörizmin geniş tanımını daraltmak gibi PKK'nin taleplerini karşılayacak olan yargı reformları üzerinde çalıştığını ve sanıkların mahkemelerde Kürtçe dilini kullanmalarına izin veren yasaların çıkarıldığı da belirtiliyor.

KIŞANAK'IN 'YETKİLERİN YERELE DEVRİ' TEKLİFİ DEVRİM NİTELİĞİNDE

Yazıda, BDP milletvekili Gülten Kışanak'ın "dış ilişkiler, yargı ve savunma dışında" yetkilerin tamamen ulusal düzeyden yerel düzeye transfer edilmesi yönündeki çağrısı da hatırlatılıyor ve bunun Türkiye gibi güçlü bir merkezi devlet sistemi için devrim niteliğinde bir teklif olduğu belirtiliyor.

'TÜRK KAMUOYUNU KAZANMAK KÜRTLERLE ANLAŞMAYA VARMAKTAN DAHA ZOR OLABİLİR'

Erdoğan'ın Öcalan ile anlaşmaya varması durumunda bile Başbakan için her şeyin bunu takip edecek referanduma bağlı olduğunun savunulduğu yazıda şu ifadelere yer veriliyor:

"Erdoğan'ın durumu sadece başkanlık sitemine değil, Türkiye gibi yoğun milliyetçi bir ülkede halkın şeytani bir figür olarak gördüğü bir adamla yapılan görüşmeler sonrasında kabul edilen Kürtlerin haklarının genişletilmesi için de oy verecekleri bir referanduma bağlı olacak. Türk kamuoyunu kazanmak Kürtlerle anlaşmaya varmaktan daha zor olabilir."

Erdoğan'ın sonuna kadar yetkili başkanlıkta ısrar edip etmeyeceğinin kritik bir soru olduğunu da belirten yazar şöyle devam ediyor:

"Bir başka soru da dağlardaki Kürt militanların Öcalan'ın sözüyle silah bırakıp bırakmayacakları. Birçok Kürt hala sonunda İran, Irak ve Suriye'deki benzerleriyle birlikte büyük Kürdistan'ın hayalini kuruyor."

Yazı şu sözlerle son buluyor:

"Kuşkusuz ki bir şeyler yerinden oynuyor. Şimdilik cevap aranan soru iki adamın anlaşmaya varıp varamayacağı. Biri başkanlık sarayına zıplarken, diğeri de cezaevi hücresinin korunağında."