Türk olmak, büyük bir zahmet,

Kürt olmaksa büyük bir eziyet...

Türkiye’nin bir Kürt sorunu olduğunu, Marslılar bile biliyor artık, bırak bu mavi gezegeni.

Türkiye denen bu ülkenin de, tümden Türklerden oluşmadığını da biz biliyoruz, bırak ayakları yere basmayanları.

Osmanlı’nın son zamanlarında silip süpürdüğü Ermeni ve Rumlar dışında, bu topraklarda kalan tek kadim halk Kürtlerdir. Bir yerden göç ve sürgünle gelip sığınmadılar Osmanlıya. Tarihte ne kadar geriye giderseniz gidin, Dicle ve Fırat havzasında yine Kürtlere rastlarsınız. Ama buralı, bu toprakların yerlisi olmak, Kürtler için bir ayrıcalık değil, bir zulüm olmuştur hep.

Böyle baktığımızda, Türkiye’nin bir Kürt sorunun olduğu yerde, Kürtlerin bir Türk sorunu vardır. Muhataplarının yüzde doksanı Türk kökenli olmadıkları halde, bütün icraatlarını Türkler adına yapan bir yönetici erkiyle karşı karşıyadır Kürtler. Bu meselenin bu kadar uzamasının belki de en belirgin nedenlerinden biridir, bu hal. Türk’ü bir nevi kar maskesi gibi takıp yüzlerine, ülkeyi yönetmeleridir sorun. Tersten bakıldığında, Türklüğün kullanılması gibi bir sorun da vardır, Türkiye'de.

Peki, bu kar maskesiyle bizi yönetenler kimlerdir?

Etnik kökenleri yok mudur bunların, büyürken dedeleri onlara nerden geldiklerini, kendi dil ve kültürlerinden masallar anlatmamışlar mıdır? Yoksa, bunlar kavanozda ıslak pamuğa yatırılmış fasulye taneleri gibi mi çimlendiler burada?. Yok. Elbet etnik kökenleri vardır bu zevatın ve bu yazının amacı başka etnik kökenden gelen yurdum insanını zan altında bırakmak değildir derdim.

Özellikle birinci ve ikinci dünya savaşından dolayı, Balkanlardan ve Kafkasya’dan yoğun göç almış bir ülke durumundayız. Bu anlamda, sürgün ve soykırımdan kurtulup nefes aldıkları bir yer/yurt olmuş memleketimiz bu halklara. Bu topraklarda beslenmiş, buranın şehir ve kasabalarda soy, soplarını sürdürmüşlerdir. Bir diğer anlamda, bu göçmüş azınlıkların anayurtları, anı, söylence, ve sınırların ötesinde kalmıştır. Burası onların çocuklarını doğurdukları, karınlarını doyurdukları ikinci bir vatanları olsa da, kendileri olmanın olanakları elinden alınmış, ‘Türk’ olarak yaşamaya mecbur bırakılmış halklardır.

Kırımlardan kaçan bu sürgün halklar, adeta sığınmalarının bir bedeli olarak, ülkenin yerli halklarının her türlü hak taleplerini bastırmakta kullanılmışlardır. Derdim yara kaşımak değil elbet. Köyde, kasabada, şehirde; mahalle ve sokakta birbirimizin etnik kökenine bakmadan yaşayıp geldik bu güne. Hepimizin bir Rum komşusu, Hepimizin bir Ermeni tanıdığı, hepimizin bir Çerkez meslektaşı, Hepimizin bir Boşnak dostu, faşizme karşı mücadelede, hepimizin bir azınlıktan yoldaşı olmuştur. Onlarsız olmak, çıplak kalmak kadar ayıp gelir her birimize.

Peki, bu maskenin altında kimler var ve neden durmadan Türk’ün kriminal dosyasını kabartıyorlar? Daha bundan bir ay kadar önce, sosyal medyada bütün devlet erkinin etnik kökeni dönüp durdu. Gariptir. Başbakan dahil, bir tane dahi Türk kökenli yoktu aralarında. Sanırsınız Türkiye’de değil de, bir maskeli balodayız...

Bu maskeli baloda, Türklükten feragat eden bazıları da gazeteciymiş. Bazıları orman bakım memuru, bazıları devlet demir yollarını işletirlermiş, bazıları polismiş, bazıları, asker, bazıları değil, bunların hepsi devletten beslenirlermiş. Her iktidar zenginini ve kendi zencisini de yaratırmış.

Her kim olursa olsun, devlet katında görev aldığı andan itibaren, ‘Türk’ kar maskesi takıp yüzüne, başlıyor işine. Kürt olsa bile durum değişmiyor. Polisiye olaylardan da bilindiği gibi, maske suçu gizlemek amaçlı takılır. Eşgali gizlemektir esas amaç. Çünkü yapılan iş suçtur. Ona suçüstü yapılamaz, maskenin içindeki bir hayalettir aslında. Suç işleyen bir hayalet. Cinayet yerinden değil kaçmak, cinayet yerini hiç terk etmeyen bir eden hiç maskeli bir hayalet...

Bir başkası adına suç işler.

Bir başkası adına baskın yapar, 'teslim ol' çağrısı yaparlar

Bir başkası adına iddianame hazır, yargı ve mahkum ederler.

Bir başkası adına diğer bütün etnik azınlıkları yok sayarlar.

Bir başkası adına gözaltına alır, işkence yaparlar.

Bir başkası adına cuntaya hazırlık olsun diye, çöp tenekelerine bile bomba koyarlar.

Bir başkası adına bir sağdan, bir soldan gençleri asarlar.

Bir başkası adına olağan üstü hal ilan ederek yurdun bir kısmına el koyarlar.

Bir başkası adına orman yakar, köy ve mezra boşaltır, insanları sürgüne yollarlar.

Bir başkası adına savaş yürütür, her iki taraftan gençlerin ölümüne neden olurlar...

Velhasıl, devlet erkinde bulunanlar, kendi ulusal kimliklerini bir kenara koyarak, maskeli bir hayalet gibi, başkası adına otuz yıldır hayatı Kürtlere cehennem ederler. Bütün bu yük, bu suç, bu vebal, o bir başkasının omuzuna bırakılır. Adına bunca şey yapılan, o bir başkası da Türk’ten başkası değildir. Bu büyük haksızlık(!)

Evet, Türkiye’nin çözmek durumunda olduğu bir Kürt sorununun olduğu yerde, Kürtlerin de muhattabiyet anlamında bir ‘Türk’ sorunu vardır. Türk olmak, büyük bir zahmet, Kürt olmaksa büyük bir eziyet...

www.fadilozturk.com