Muğla Köyceğiz'de Sandras dağındaki Köyceğiz'in içme suyu kaynaklarını zehirleyeceğinden endişe edilen, Efes olivin madeni için verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı açılan davada, 8 Ekim 2021 Cuma günü maden alanında keşif yapılmıştı. Bilirkişi incelemesi sonucunda dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına kesin olmak üzere 22.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sandras Koruma Platformu’nun paylaştığı bilgiye göre kararın sonuç bölümünde aşağıdaki şekilde önemli değerlendirmeler yapıldı:

“Dava konusu yerlerde çevresel etki değerlendirilmesi raporu hazırlanmasın uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna süresi içinde davalı idare ve müdahil vekillerince itiraz edilmişse de söz konusu itirazların raporda karşılanmış olduğu, bu sebeple itirazlar yerinde görülmeyerek bilirkişi raporu hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülmüştür.

Bu durumda; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile anılan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, faaliyet esnasında ve sonrasında oluşması muhtemel atık ve artıklar için planlanan projeye ilişkin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, detaylı araştırmalar yapılmadan, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan tüm mevzuat hükümlerine, ilgili yönetmeliklere uyulacağı taahhüt edilerek, çevresel etkilerinin genel geçer kabullerle belirlenen standartlar üzerine kurgulandığı, faaliyet sahası flora ve fauna açısından özel öneme sahip endemik bitki türü çeşitliliği yoğun olduğundan Sandras Dağı'nda yer aldığı faaliyet sahası ve etki alanlarına ait flora ve faunanın ayrıntılı olarak irdelenmemiş olmasından ve flora- faunaya ait somut koruma tedbirlerine yer verilmediğinden, biyolojik çeşitliliğin ve ekolojik dengenin korunması açısından kararın biyolojik açıdan uygun olmadığı, maden ocağının su kaynaklarına etkisinin bir ÇED raporu ile ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği, çalışma poligonları %60-65 değerlerine varan eğimlere sahip olduklarından özellikle yoğun yağışlarda oluşacak taşkın durumlarında ayrıntılı bir şekilde istinat yapılarının nasıl gerçekleştirileceği ve dere yatağına malzeme akmasının nasıl önleneceğinin somut veriler ve projeler ile açıklanması gerektiği, kırma ve eleme tesisinde kullanılacak günlük 20 m3 suyun nasıl temin edileceği ve nasıl tahliye edileceği ve ayrıca tahliye durumunda fiziksel ve kimyasal olarak dere yatağına karışmasında bir sorun oluşup oluşmayacağı yönünden de ÇED raporu gerekliliğinin hasıl olduğu, dava konusu yerlerde yeni orman gelişinceye kadar toprak içinde kalan köklerin sağladığı toprağı tutma özelliğinin ortadan kalkmasına ve yüzeysel, derin erozyonlara, toprağın su tutma özelliğinin azalmasına sebep olabileceği, tüm bu verilerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda; çevresel etki değerlendirme raporu hazırlanmasının uygun olacağı kanaatine varılarak, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan, hukuka aykırılığı tespit edilen işlemin uygulanmaya devam etmesi halinde, ortaya çıkacak doğal tahribatın telafisi güç ve imkansız zararlar doğurabileceği kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğuracağı anlaşılan dava konusu işlemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/2. maddesi uyarınca teminat aranmaksızın dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına, aynı Kanunun 20/A maddesinin 2. fıkrasının "e" bendi uyarınca kesin olmak üzere, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”