Geçen hafta Perşembe gününde küçük bir kıvılcım ile başladı her şey.. Gayet insani, gayet doğal ve tamamen kendiliğinden.. Plansız, hesapsız hatta “içgüdüsel”.. “YETER” dedi.. “HAYIR” dedi.. Çok uzun zamandır unutmuştu bunları söylemeyi.. Çünkü korkuyordu.. Müthiş vicdansız ve “AHLAKSIZ” bir baskı altında gittikçe kabuğuna çekilmişti... Karşısında ki vicdanlar körelmişti.. Umutsuzdu..

Her gün her konuşmada aşağılanıyordu.. İtilip kakılıyordu.. Sessiz kaldıkça daha da azgınlaşıyordu üzerinde tepinenler.. Sanki bitmez tükenmez bir tecavüz, bir zulüm, bir eziyet.. “CEHENNEM” gibi bir hayattı..

Ama bir anda geliverdi “HAYIR” dilinin ucuna.. Dürtüklendikçe copla, “DURDU”... Kaçmak istemiyordu bu sefer. “Ne Olursa Olsundu Artık”.. Azdı sayıları... Cılızdı sesleri.. Ama yapılan eziyet insanlık tarifinin dışında gaddarlıkta idi.. Kimse görmedi bu eziyeti ilk başta.. Hele hele halkın, milletin, toplumun gözü kulağı olan basın-medya yada artık adı her ne ise.. Sırtlarını döndüler İstanbul’un orta yerinde “Türk Polisi” yani benim halkımın, Türk Milletinin polisinin yaptığı zulme.. Eziyete.. Tarif etmek çok güç bu gaddarlığı.. Ben kendime izah edemiyorum ki size anlatabileyim.. Sadece insan olamaz bunlar diyebiliyorum kendi kendime..

Polisin bu şiddeti insanların vicdanlarını bir anda alevlerle sardı belki ama, bence en az bunun kadar gaddarca olan koca koca televizyonların bu olaylar İstanbul’un tam da göbeğinde olurken sırtlarını dönmeleriydi.

İşte esas bu yüzden facebook ve twitter bir anda yangın yerine döndü.. Çünkü oradan duyulan çığlıklar, fırtına olarak aktılar GEZİ PARKIna o andan sonra..

Kısa sürede yüzbinler dolup dolup boşalmaya başladı Taksim’e... Çağlayan nehirler gibi doldu taştı Gümüşsuyu, Barbaros, Tarlabaşı... Tıkandı dondu insan selinden Sıraselviler, Tophane, Cihangir, Fındıklı... Ama yetmedi... İnsanlar bunları kendi televizyonlarından izleyemediler... Yabancı kanallardan ajanaslardan “TAHRİR” görüntüleri gibi izlediler.. Dünya ayağa kalktı...

Bizimkiler neyin peşindeydi: “İSTİKRAR”... “PİYASA” ... “BORSA” ...

Aman düzen bozulmasın... Aman sıcak para çıkmasın... Aman böyle eylemlerle borsa düşmesin...

“KORKTULAR”... HEM DE ÇOK KORKTULAR... İKTİDAR OLDUKLARI HALDE, MUKTEDİR OLDUKLARI HALDE ÇOK KORKTULAR...

Çünkü 11 yıldır ilk kez “MEŞRUİYETLERİ” sorgulanmaya başladı...

Sandık... Oy sayısı... %50...

Tek meşruiyetleri buydu.. Yine körü körüne ona sarıldılar... Oysa yaşananlar çok ama çoook daha farklıydı.. Bunu hiçbirisi görmedi.. Göremedi... Görmezden geldi... Sadece güç sarhoşluğundan... ve gücü kaybetme korkusundan...

Yine aşağılamaya devam ettiler... ötekileştirdiler... tepeden baktılar... hor gördüler... panzerlerle, gaz bombalarıyla, tazyikli sularla defetmeye çalıştılar... Elleri yetse, yürekleri kaldırsa memleketten kovacaklardı.. Ama dünyanın gözü burada, yüreği burada olduğundan... sıcak para giderse “KÜLKEDİSİ MASALI” yerle yeksan olacağından birşey yapamadılar...

İçlerinde kaldı... Şöyle ağız tadıyla, polisle sırt sırta vererek çivili sopalarla bir dalabilselerdi aralarına bu çapulcuların... Ahhh.. olmadı işte..

Dertleri neydi bu çapulcuların... Memleket havada uçuşuyordu.. Zenginlik alayı valaaa olmuştu... Bak artık her yer jiplerden, kamyon gibi arabalardan geçilmiyordu... para desen aklını kullanana gani gani vardı.. Bu çulsuz çapulcular aynı zamanda akılsızdılar.. zaten o yüzden bu hallerde değiller miydi?

Dünyanın en büyük başbakanı olan pek muhterem başbakanımız vakti zamanında ne demişti: “TARAF OLMAYAN BİTARAF OLUR” ... ne kadar içli ve özlü bir söz değil mi?

Bu çulsuz çapulcular yanlış tarafta olduklarını hiç anlayamadılar.. anlayamayacak gibi duruyorlar da zaten.. Baksana koca koca kadınlar adamlar, çoluk çocukla beraber tencere – tava çalıyorlar... zibidiler... müstahak size... Siz kim dünyaya bedel başbakanımız kim... hadeeee...

Böyleydi bakış açısı en başından beri.. ve ne yazık ki hiç değişmedi.. hatta yüzsüzce daha da küstahlaştı... Türkiye bu halde her şehrinden kanıyorken, beyefendi atladı uçağına, şürekasıyla beraber uçtu Fas’a... Atlatmacı gazetecileri de yanında.. sıcağı sıcağına aktardılar tansiyonu geziden.. Fas gezisinden yani...

Çevreci bir eylem hattına sıkıştırmaya çalıştılar yalanlarını ve çarpıtmalarını yeniden çarpıtırken... Adını net koyamadılar, koymak istemediler..

Biz koyalım o zaman:

Bu insanların feryadı ve feveranı sadece ve doğrudan size Sayın Başbakanım.. Sizin hoyratlığınıza, ötekileştirici dilinize, kemiği olmayan ve ne yazık ki aklın süzgecinden geçmeyen, radikal, bağnaz, kapalı, haşin, gaddar, acımasız ve yıkıcı dilinize sayın başbakanım...

Bu kitlesel eylem, milyonlara varan ve 8 gündür ısrarla durmayan, virüs gibi ülkenin her yerinde apansızın patlak veren bu gönül isyanı tamamen kişisel ve sadece ve sadece size yönelik... Bunu lütfen anlayın... Bunun kurum olarak doğrudan partinizle, mesai arkadaşlarınızla, hükümet üyelerinizle yada ailenizle hiç ama hiç alakası yok.. Bu halk tamamen size karşı isyan içinde...

Neden mi?

Çünkü kötü hissettiriyorsunuz. Sizi sevmiyorlar. Yüreklerini daraltıyorsunuz.. Hayatlarını karartıyorsunuz. Bunu siz başardınız. Bundan gaddarca ve acımasızca bir zevk aldığınızı tüm Türkiye görüyor. Kendi en yakın mesai arkadaşlarınız, kadim yoldaşlarınız hep bir ağızdan sizi tekzip etmeye, düzeltmeye, sizin üzerinden silindir gibi geçtiğiniz, ezdiğiniz, kırdığınız, zalimce muamele ettiğiniz insanları teskin etmeye çalışıyorlar... Ama nafile ...

Neden mi?

Çünkü siz teksiniz... Yandaşlarınız size bu şekilde hitap ediyorlar değil mi? Dünyada eşsiz... Onun gibisi yok.. Her şeye o karar verir..

İşte bu nedenle hem bakanlarınız, hem başbakan yardımcılarınız, parti yöneticileriniz hatta ve hatta sayın cumhurbaşkanımız sizin karşınızda bir hiç değerine iniyorlar.. Çünkü pratikte hiçbir etkileri yok.. Toplamada “0”, çarpmada “1” gibi yani..

Bu insanlar sizin yoldaşlarınız.. evet biz değiliz.. hiçbir zaman da o “şerefe nail” olamayacağız belki.. Ama onlar yıllardır sizinle beraber yürüdüler ve halende yürümekteler...

Ve karşılığında aldıkları kişiliksizleşmek.. Değersizleşmek.. Etkisizleşmek.. Etkinliklerini ve yumuşak güçlerini kaybetmek.. Sadece sizin kaba gücünüze alet görevi görmek...

Size karşı isyan edenler aynı zamanda çevrenizde ki bu insanlar da acıyorlar... Böyle bir yönetim istemediklerini haykırıyorlar.. Onlar içinde isyan ediyorlar..

Siz çevrenizde bulunan herkesi küçültüyor, yok ediyor, kişiliksizleştiriyorsunuz... Arkadaşlarınıza yaptıklarınız basitçe bu kadar net..

Kendinizi kadim, erişilmez ve mutlak görüyorsunuz.. “KİBİR” aklın ve kalbin en büyük afyonu olduğu gibi en büyük zehiridir de aynı zaman da...

Biz cevabı verelim: DEĞİLSİNİZ...

Neden mi?

Çünkü bu sefer çok KORKTUNUZ... ve bu zavallı insanlar sizin korktuğunuzu gördü... Hiddetiniz ve nobranlığınız sadece ve sadece bu yüzden...

“Milyonları üzerlerine salarım” demeniz bu yüzden...

“% 50’yi zor tutuyorum evlerinde” demeniz bu yüzden...

Bunlar tamamen boş laflar.. yada aptalca... Blöf yani...

Neden mi?

Çünkü şu an ki bekaanız Türkiye’yi süt limanmış gibi göstermenize bağlı.. Bir tiyatroyu izliyor bu halk 11 yıldır.. Kendiyle alay edilen ve kendisinin aşağılandığı ama izletilmeye mecbur edildiği bir oyun bu... Düzmece yani... Dekor pespembe ama altından acının kırmızısı gittikçe daha çok sırıtmaya ve dışa vurmaya başladı bile...

Milyonları bu ezilmiş zavallıların üzerine hınçla salarak, acının kırmızısını, kanla mı değiştireceksiniz? Tabii ki hayır.. onun için bu laflar havada kaldı.. Ama sizin alnınıza öldükten sonra bile unutulmayacak şekilde yapıştı..

Bu laflar sizi “MÜBAREKLEŞTİRDİ”.... Aynen Hüsnü Mübarek gibi... Kendi halkınızı, adamlarınıza kırdırmakla tehdit eden bir zalimliğe kapıldınız.. Ve o meydanlarda ki insanlar size acıdı..

Bu sefer topyekün çuvalladınız...

Neden mi?

Çünkü size oy veren % 50 içinde bizim de arkadaşlarımız, alış veriş yaptığımız dostlarımız, her gün yüz yüze baktığımız komşularımız var... Şimdi susuyorlar... Kalpleri burkuluyor ve yutkunuyorlar...

Ama heveslenmeyin bizlere saldırmak için değil, bizlere yapılan eziyetlere ve aşağılamalara karşı dişlerini sıkıyorlar.. Onlar da bu memleketin evladı çünkü.. Onlar da insan.. Onlar biziz biz onlarız... Size ve sizin ötekileştirici, ayrıştırıcı, aşağılayıcı, onursuzlaştırıcı, gaddar, acımasız ve zalim dilinize rağmen biz dostuz, arkadaşız, akrabayız hatta kardeşiz...

Size oy veren ve gönülden destekleyen kardeşlerimin de yüreklerinin bu günlerde burkulduğunu hissediyorum. Onlarda çok seslendiremeseler de içlerinde bize acıyorlar.. Sizin demir yumruğunuz altında inim inim inleyen bizlere acıyorlar. Çünkü vicdan sahibi insanlar onlar..

Bu süreç çok uzun sürmeyecek ve bizler tamamen normal hayatımıza dönerek meydanları boşaltacağız..

Ama siz bu korkuyu artık taşıyacaksınız... Çünkü gaddarlaştığınız her an yeniden gelebiliriz..

Demokrasi sadece sandıktan çıkmak değil... Kuru oy sayısı değil...

Demokrasi defalarca inip binebileceğiniz bir tramvay değil.. Bir kere indiniz mi geri dönüşü yok..