Yazar Yekta Kopan’ıın yeni romanı ‘Sıradan Bir Gün’ ile okurla buluştu.

Takma adla kişisel gelişim kitapları yazan bir yazarın romanını yazan Kopan “Hepimiz sahte kimliklerin ardında başka hayatlar yaşıyoruz” diyor.

Cumhuriyet’ten Emrah Kolukısa’ya konuşan Kopan’ın kitabıyla ilgili açıklamalarından bir kısım şöyle:

Önceklikle şunu sormalıyım: Yekta Kopan, hiç takma bir adla kişisel gelişim kitapları yazdın mı?

Yazmadım.

Yazmış olsan söyler miydin peki?

Söylerdim. Hele ki bu kitaptan sonra, çok net bir şekilde söylerdim, o oyunu itiraf ederdim. Bu bir oyun olurdu elbette ve o oyunu da itiraf ederdim. Hem dost olarak sana itiraf ederdim hem de senden öte herkese de söylerdim. Hatta şunu da söyleyeyim, açıkçası bu kitabın kafamda dolaştığı zaman dilimi içinde daha önce kişisel gelişim kitabı da okumamıştım. Burada şöyle bir şey var tabii, kişisel gelişim denilen alan aslında bir kitapçı rafı düzenlemesi başlığı. Kişisel gelişim kitapları tarihine bakınca elbette ki o tarihin içinde çok nitelikli akademik kitaplardan referans almış çalışmalar, bugüne kadar etkisi sürmüş bazı kitaplar da var. Ve fakat benim burada kitapta kurguladığım o kişisel gelişim fırtınasına, o rüzgâra binip o rüzgârdan faydalanmaya çaslışan bir sahte kimlik.

Aslında bitmeyen ve kitapta da yazdığın gibi değişen, modası geçince farklı bir biçime bürünen bir şey kişisel gelişim furyası dediğimiz şey. Senin aklına ne zaman düştü bununla ilgili bir şey yazmak?

Aslında bu kitapta benim için önemli olan sahte kimlik ve o sahte kimlikle bu evrenin içinde, bu dünyanın, bu coğrafyanın içinde bir yolculuktu. O sahte kimliği neyle en iyi yansıtırım diye arama sürecinde bu fikir zihnime düştü. Yoksa ben, dur şu kişisel gelişim kitaplarıyla hesaplaşma yaşayacak bir karakter yaratayım demedim.

Kitabındaki Mert Güriz, daha doğrusu Armağan Gündoğdu, Platon’dan Schopenhauer’e birçok büyük filozofun sözlerini alıp biraz eğip bükerek kendi lafları gibi pazarlıyor. Bundan bir kaç ay önce, ilginç bir tesadüf, bir yazarın Anne Frank’ın sözlerini alıp kendi sözüymüş gibi kitabında kullandığna şahit olduk. Tam da bu roman çıkmadan önce bu skandal patlayınca ne düşündün?

Roman bitmişti o sırada. Hatta ben de roman bittiği sırada şöyle düşünüyordum; acaba Armağan Gündoğdu’nun Kerkegaard, Platon, Nietzsche gibi filozoflardan aldığı ve evire çevire yeni bir form kazandırarak insanlara umut cümlesi olarak sunduğu bu cümleler biraz abartılı mı oldu, yoksa böyle bir şey yok ve ben bunu birazcık da vehm ederek mi yazıyorum dediğim anlar olmuştu. Bu sözünü ettiğin olay olduğunda da tabii ki güldüm, gülümsedim, kendi halime gülümsedim; bana o haliyle bile sert gelen şeyin çok daha sertinin, çok daha uçlardaki örneklerinin hali hazırda, bugün, tam da şimdi yaşanmakta olduğunu gördüm ve bayağı güldüm...

 Bu kitapta da belirgin bir şekilde yer alan kimlik meselesine gelelim. Senin sevdiğin temalardan biri. Bunu hiç düşündün mü, neden kimlik meselesi senin için önemli?

Kimlik meselesi bugün dünyada da çokça konuşulan bir şey. Her şey anonim çünkü. Bugün iletişim ağları, sosyal medya üzerinden gerçekleşen iletişimler, bu iletişimlerdeki bireylerin kim olduğunu bilmemiz-bilmememiz, hatta kimi zaman çok yakından tanıdığımız bireyi bile tanıyamayacak hale gelmemiz hepimizin tanık olduğu bir durum. Bugün herkes kendini dünyaya nasıl göstermek istiyorsa gösterebiliyor. Bugün herkes dünyaya hangi cümleyi sarfetmek istiyorsa -kah adıyla kah takma bir adla- istediği anda, istediği şekilde ve hatta istediği kişiye ulaşarak bunu söyleyebiliyor. Bu evet, bir yandan çok demokratik bir durum ama bir yandan da gerçek kimliklerin konuşamadığı, tartışamadığı ve gerçek bir diyaloğun kurulamadığı bir durum. Tam da bunları çokça düşünmeye başladığım bir zamanda, bu sahte kimlikler, varolmayan bir kimliğin arkasına sığınmak, oradan kimi zaman ekonomik bir murat elde etmeye çalışmak, kimi zaman bir fikir sunmaya çalışmak dünyaya, kimi zaman o sahte kimliklerin arkasında, romandaki başka karakterlerde olduğu gibi, dünyayla başka bir hesaplaşma yaşarken kendi gerçeğinde başka bir şey yaşamak, diyelim ki hayat gailesi yaşamak benim çokça zihnimi kurcalayan bir meseleydi belki de son dört-beş yıldır, bütün bunlar üst üste binince böyle bir roman ortaya çıktı.