Yazar Murathan Mungan, “Bizi biz yapan şey ‘Evet’lerimizden çok ‘Hayır’larımızdır. Hayır demek bilinç ve güç gerektirir. Evetlerin çoğu itaat yatkınlığıdır” dedi.

Murathan Mungan’ın ‘Kırk Oda’ serisinin dördüncü öykü kitabı olan ‘Dokuz Anahtarlı Kırk Oda’ çıktı.

Hürriyet’ten Çağlayan Çevik’in sorularını yanıtlayan Mungan, kitabının yanısıra mücadelesinden, umudundan ve ‘Hayır’ın öneminden de bahsetti.

Murathan Mungan’ın açıklamalarının kısa bir bölümü şöyle:

"Ben yapılması gerekenin, okurun içgücünün güçlendirilmesi olduğuna inanırım. İnsanın içini daha dayanıklı kılmamız gerekir. Yalancı ışıklarla geçici umut vermek değildir doğru olan. Hayatla mücadele azmi, dayanma gücü, karanlığa bakma gücü kazandırmak daha kıymetlidir. Aydınlığı, en iyi karanlığa bakmayı bilenler görür çünkü. Gözü karanlığa alışmamış insan aydınlığın kıymetini bilmez. O gelip geçici çiğ ışığı aydınlık zanneder. Benim önemsediğim şey, her durumda hayatta ve ayakta kalabilen insana içgücü, dayanıklılık kazandırmaktır. Aslında bazılarının ümitsiz, umutsuz, karamsar sandığı insanlardır asıl gelecek vaat eden insanlar. Eğer yazmayı sürdürüyorsam, hâlâ elimde kağıt kalem varsa, dünyayı mesele ediyorsam umutsuz değilimdir. Hepimiz en iyi yaptığımız şeyi en iyi biçimde yapmayı sürdürerek muhalefet edebiliriz. Bizi biz yapan şey ‘Evet’lerimizden çok ‘Hayır’larımızdır. Hayır demek bilinç ve güç gerektirir. Evetlerin çoğu itaat yatkınlığıdır.

Sanırım verimli, üretken olmamdaki nedenlerin başında zaman kullanma becerim gelir. Zamanı iyi yöneten biriyim. Çalışkanlık yetmez, organize olmak gerekir. Yazar olarak poligamik bir yazarım. Aynı anda birkaç kitabı birden idare ederim. İster tek kitap üzerinde, ister dağınık düzen çalışayım gelen zarfları kutularına dağıtan postacı titizliğiyle yeni fikirleri, aldığım notları kendi raflarında istiflemeyi bilirim. Bütün o demlenme ve birikme süreci malzemeyi keşfetme sürecidir. Bir nokta gelir, içlerinden biri öne çıkar, o zaman bir tek ona kapanır, kitap bitene kadar yalnız onunla uğraşırım. Önceden biriktirdiklerime yenilerini eklerim. Bu da işimin monogami evresidir.

Hayat karşısında öğrenciliğimi, meraklarımı koruyan biriyim ben. Çok okurum. Özellikle işimin kuramsal yanı konusunda takipçiyimdir. Okur hakkımı asla yazar Murathan Mungan’a kaptırmam. Biri güzel bir şey yazmışsa, ben onun okuruyumdur. Takdir etmeyi de hayran olmayı da bilirim. Güzel bir kitap yazan herkesin başımın üstünde yeri vardır. Çünkü edebiyat bir güzellik yarışması değildir. Podyuma çıkıp sağa sola gülücük dağıtmanın anlamı yok. Herkesin kendi dünyası, sözü, imzası biriciktir. Dünyanın sofrasında herkese yer var. Ama tek bir koşulla: İyi edebiyat, sağlam edebiyat.

Sanırım verimli, üretken olmamdaki nedenlerin başında zaman kullanma becerim gelir. Zamanı iyi yöneten biriyim. Çalışkanlık yetmez, organize olmak gerekir. Yazar olarak poligamik bir yazarım. Aynı anda birkaç kitabı birden idare ederim. İster tek kitap üzerinde, ister dağınık düzen çalışayım gelen zarfları kutularına dağıtan postacı titizliğiyle yeni fikirleri, aldığım notları kendi raflarında istiflemeyi bilirim. Bütün o demlenme ve birikme süreci malzemeyi keşfetme sürecidir. Bir nokta gelir, içlerinden biri öne çıkar, o zaman bir tek ona kapanır, kitap bitene kadar yalnız onunla uğraşırım. Önceden biriktirdiklerime yenilerini eklerim. Bu da işimin monogami evresidir.