Deniz Güneş / Demokrat Haber

“Kara, Maske, Zeytin ve Diğerleri” uzun metraj bir belgesel olacak. Sokaklarda, arazilerde yaşayan köpeklerin ve onları hayatta tutmaya çalışan hayvan aktivistlerinin hikayesine odaklanan belgeselin çekimleri 3 farklı şehirde yapılacak. Belgeselin 2018’in ortalarında tamamlanması bekleniyor. Yönetmen Cem Hakverdi ile projesini konuştuk…

Siz sokaklardaki, arazilerdeki köpeklerin yaşam koşulları hakkında bir belgesel yapıyorsunuz. Belgeselin çıkış noktası nedir?

Doğadaki canlıların yaşam şartları arasında büyük bir dengesizlik var. Bu konuda yürütülen tartışmalar, gündeme getirilen konular genelde insan merkezli oluyor. Diğer canlıların yaşam koşulları oldukça az sayıdaki yaşam savunucuları dışında fazla önemsenmiyor, gündeme getirilmiyor. Oysa bu durum sadece biz insanlar için değil, doğadaki diğer canlılar için de geçerli. Büyümesine izin verilmeden sofraya gelen piliçler, birkaç santimetre boyunda avlanan balıklar, yol geçecek diye kesilen ağaçlar, her türlü pisliğimizi döktüğümüz sular ve toprak. İnsanlar dünyada her şey kendileri için meydana gelmiş gibi bir tutumla, durmadan bir şeyleri katlediyor. Bir noktada en önemli olan şey bir hayvanın kürkünün rengi, derisinin parlaklığı, dişinin büyüklüğü, etinin lezzeti ya da bir ağacın kütüğündeki damarlar oluveriyor. Hepsine çok büyük haksızlık ediyoruz. Belgeselin çıkış noktası beni son derece rahatsız eden bu durum.

“Göz görmeyince gönül katlanır” diye benim çok onaylamadığım ama sanırım kabul görmüş bir düşünce var. Fok balıklarının, timsahların ya da Amazon’lardaki yağmur ormanlarının keresteciler tarafından nasıl katledildiğini görmüyorsun ve katlanabiliyorsun. Anlamamakla beraber peki diyorum. Fakat yıllardır kapının önünde yaşayan bir kedinin veya köpeğin ortadan kaybolmasına nasıl dayanabilir ki bir insan? Ya da onların aç ve susuz olduğunu bilerek nasıl uyuyabilirsin? Hele yolun bir şekilde o arazilerden veya ormanlardan birine düştüyse bir kere, bir şeyler yapmadan durabilir misin?

Filmin ön araştırma aşaması tamamlandı. Bu süreçte neler gözlemlediniz?

Birçok gözlemim var tabii. En önemlilerden bir tanesi hayvanların barınma ve beslenme ortamlarıyla ilgili aslında. Yaşam alanları kentleşme, kentsel dönüşüm ve benzeri gibi başlıklar altında büyük bir hızla başka bir şeye dönüşüyor. Ormanlar, parklar, bahçeler, yaya yolları, yeşil alanlar büyük bir hızla betonlaşıyor. Hayvanların doğal yaşam alanları büyük oranda tahrip edildi. Hayvanlara kentlerde barınacak, beslenecek alanları kalmadığını gözlemliyorum. Sokaklarda yaşamaya çalışan hayvanlar atılan çöplere, kapı önlerine koyulacak “bir kap su”ya mahkum kalmış durumda. Kediler havlamadıkları ya da köpeklere oranlara daha az “korkunç” oldukları için insan eliyle gelecek olan zararlardan daha az etkileniyor. Köpekler ise havladığı ya da “korkunç” göründüğü için zehirlenmez, araba altında kalmaz, psikopatın birine denk gelmez ya da bir şikayet üzerine yıllardır yaşadığı yerden koparılıp yerleşim yerlerinden uzakta bulunan “toplama kampları”ndan birine atılmazsa yaşamlarına iyi ya da kötü devam edebiliyor.

Sizce onların yaşam koşullarını düzeltmek için neler yapılabilir?

Ben belgesel film yapabiliyorum. Bu sayede bu hayvanların yaşam koşullarının ve onların şartlarını iyileştirmeye çalışan insanların hikayesi mümkün olduğunca fazla kişiye ulaştırabilmek gibi çok önemli bir “araca” sahibim. Bu sayede bir gündem yaratıp, kamuoyu oluşturabilirim. Bir başkası iyi yazıyordur, o bu konuda yazacak. Birisi bestekardır besteleyecek, birileri resmedecek. Öğretmenler derslerinde anlatacak, ebeveynler evlatlarına öğüt verecek. Herkes her yerde ısrarla, bu dünyada canlı olan her şeyin eşit şekilde yaşam hakkına sahip olduğunu anlatacak ve öyle yaşayacak.

Teker teker şunlar yapılabilir demek beni tek başıma aşan bir konu. Bunun için çeşitli sivil toplum kuruluşlarındaki arkadaşlarımızın çok değerli çalışmaları ve önerileri var. Bunların bir kısmı bile dikkate alınsa bir şeyler düzelmeye başlayacak aslında.

Peki belgesel ne zaman izlenebilecek?

Belgeselin ön araştırma süreci tamamlandı. Prodüksiyona başlayabilmemiz için gerekli olan bir bütçe var, o bütçeyi elde etmeye çalışıyoruz. Hemen arkasından çekimlere başlayacağız. Belgeselin çekimleri birden fazla şehirde yapılacak. Planlamıza göre 2018’in ortalarında kurguya başlayıp belgeseli sonlandıracağız. Dolayısıyla 2018’in ortalarında izlenebilir olacak.