Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü mü, yoksa Birleşmiş Milletler'in 21 Eylül'ü mü? En iyisi biz size 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nden verelim.. De hadi canım içlerinden birini seçin, seçemediyseniz size biraz yardımcı olayım. De hadi buyrun aşağıya:

Naziler Polonya'ya girdi, takvim 1 Eylül 1939'u gösteriyordu, Naziler'in terbiyesizliği haddini aşmış ve 2. Dünya savaşı başlamış bulunmaktaydı. 2. Dünya savaşında neler olmadı ki, en büyük felaketi yaşayan ülke ise Japonya oldu. Derken bu savaşın başladığı 1 Eylül günü, Dünya Barış Günü olarak kutlanmaya başlandı; birileri ya insanlıkla dalga geçiyordu ya da iyi niyetli ve çok zeki birileri burda ciddi bir ironi oluşturuyordu. Ancak. İyi niyetli olduğu kadar da zeki olan insanların ne 1 Eylül'deki Savaşta, ne de 1 Eylül'de kutlanmaya başlanan Barış’ta pay sahibi olduğunu pek düşünmüyorum, samimiyetimde yalanım varsa ekmek su çarpsın..

Derken bütün dünya 1 Eylül'de birbirinin serçe parmağına girip, en ortak olan oyun 'Şemamê' olduğu için, Şemamê oynamaya başladı. Ne zaman takvim 1 Eylül'ü gösterse davulcunun başı havaya, karnına hava dolduran zurnacın başı ise yere döndü.

İkinci Dünya Savaşı sıralarında büyük mü büyük ulu devletler birbirlerini görüp beğendiler, bunlara ABD ve Sovyetler de dahildir, dediler ki Amerika'nın çekirdek olacağı sevimli bir örgüt kuralım. Sovyetler burun kıvırsa da 'Bir şey olmaz be, ne olacak oğlum' dedikten sonra o da razı oldu. İçlerine de birkaç gariban ülke katıp heterojenleşecek ve bütün dünyada barışın bekçiliği için mesai yapacaklardı. Allah onlara zeval vermesin, örgütlerini kurup, yapacaklarını da yaptılar..

Örgütün Adı: Birleşmiş Milletler..

Dünyada birçok şubesi olan bu örgütün karargâhını da bizim köylü Misto'nun deyimiyle 'Niyorki'de' kurdular, anlayacağınız 'Newyork' örgütün ana şubesi oldu. Madem örgütleri vardı, o zaman Dünya İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni hazırlamalarında bir sıkıntı yoktu. Dünya İnsan Hakları Günü kutlamaları da bu şekilde başlamış oldu. Böyle güzel şeyler zaten modaydı, neden mi? Alman Anayasası’ndaki ilk madde aşağı yukarı şuydu: 'İnsan Onuru Mühimdir..' İnsan Onuru için anayasalarında 1. sıra protokol hazırlayan o Naziler'den neleri eksikti?

Dünya dediğin bir fakirhane değil de koca bir pansiyondu ve pansiyonun sahibi olan kocakarılar da bunlardı.

Yıllar yılları devirdi, 1 Eylül de Dünya Barış Günü olarak elini kolunu sallayarak, İnsan Hakları Bildirgesiyle beraber dolandı. O dolanmaya devam ederken, Sovyetlerle ABD arasında kimi anlaşmazlıklar ortaya çıktı, sonuçta onlar dünyanın iki kızgın horozuydu ve horoz severler(!) bunu çok iyi bilirler: 'Kızgın olsun ya da olmasın; horozlar er ya da geç kavga ederler..' Zaman 1980'leri gösterdiğinde, Türkiye'deki kahraman rütbeli kart Mehmetçikler, Birleşmiş Milletlerin çekirdeği olan ABD'nin yanak okşamasıyla darbe yaparken, tam da o sıralarda Birleşmiş Milletler Sovyetlerin Dünya Barış Günü'nü yetersiz bulup, kendisine yeni bir Barış Günü tahsis etti. Bu Barış'ın kutlanacağı tarih olarak da 2. Dünya Savaşının Bittiği Tarih kabul edildi.

ABD 2. dünya savaşında Hiroşima ve Nagazaki kentlerini ölümle doldurmuştu, ama ne acı ironidir ki bu Barış Gününün en anlamlı koltuğuna Japonya'yı oturttular. Ona bir de görev verdiler. Barış için Japon kardeşlerimiz çok iyi bir çan yapacaktı ve bu çan her 'Dünya Barış Gününde' çalınacaktı, yaptılar da, peki çan nasıl yapıldı? İşte ironinin cehennemi de orada yatıyor, parayla yapıldı. Dünyadaki birçok ülkenin çocukları hizaya çekildi ve harçlıkları olan bozuk paralarını  -hani şu kumbaralara attığımız metal paralardan- evet metal paralarını gönderdiler ve o metal paralar eritilip o çan yapıldı.

Ulan çocukların harçlıklarını neden eritirsiniz ki, sıkıysa gidip hisse senetlerinizle yapsanız ya, yemiyor değil mi? Zaten kağıttan da çan yapılmaz, çocuklara karşı yaptıkları bu terbiyesizliği mecburiyetten de yapmış olabilirler. Belki de mümkünü olsa onların harçlıklarına el konulmazdı. Çanın üzerine ise, "Çok Yaşa Mutlak Barış" yazısı kazındı.

Kıssasa kıssas, Barış Günü sidik yarışına dönmüştü. ABD ile Rusya sokakta bilye oynarken, aralarında bir husumet çıktığında ağızlarından şu cümleler dökülüyordu: 'Benim Barış Günüm senin Barış Gününü döver..' Allah onlara zeval vermesin, kolunu sallasan her an bir barış gününe denk gelebilirdi, yani dünya 'barış' diye yanıp tutuşuyordu. Her yerde darbe, her yerde ölüm vardı; Allah Barış Günlerine zeval vermesin, iyi ki de vardılar, ya hiç olmasalardı? Büyükleri yaptı diye dünyanın ikinci sınıf ülkeleri de Küçük Barış Günleri yaptı, müteahhit büyükleriydi, onlar ise kendi Barış Günlerinin ancak taşeronları oldular.. Sorsanız onlara:

-'Oğlum büyüdüğünde ne olacaksın?' Alacağınız cevap şudur:

'Abê Allah nesip ederse büyüdüğümde meteahhit olacağım..'

Sonradan çok ama çok kötü bir şey oldu, şu an ağlamamak için kendimi gıdıklıyorum, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği bozuldu, dağıldı, perişan oldu, sahipsiz kaldı, kedileri bile nankörlükten vazgeçip yas oruçları tuttu. 90'lı yıllardı, Sovyet'lerin başına gelen düşman başına gelmesin, bu felaketten sonra bile 1 Eylül'ü kutlamaya devam ettiler. Zaten onlardan gayrı kimsecikler 1 Eylül'ü ciddiye almadı, ha unutmadan belirtmemde fayda var: 'Bir buçuk ülke dışında.. Bunlardan birisi KKTC, bir diğeri ise Türkiye..'

Türkiye hep şaşkın bir asker olmuştur. Büyük abi ABD'nin Barış Günü dururken onlar Ruslar'la devam etmiş. Oysa Türkiye, ülke Rusyalaşmasın diye kaç gencini asmıştır. Mesela çoğumuzun ezbere bildiği 'Şirinler' dizisi.. Türkiye'nin şaşkın askerliğine bir başka örnek de budur. Şirinler Çizgi Filmini anlatmama gerek var mı, ne olur ne olmaz, ben yine de anlatayım. Hani oradaki Şirin Baba Karl Marx'ı, Gargamel ABD'yi, Azman denilen haydut kedi de ABD yalakası olan ülkeleri temsil ediyor.. Dizideki sevimli Şirinlerin her biri ise mutlu ve mesut yaşayan Komünistleri temsil eder. Bu çizgi dizi, Komünizm propagandası yapıyor diye ABD'de yasaklıyken, Türkiye'nin ilk ve tek televizyonu olan TRT'de sürekli çıkıyordu. Ve o sıralar Türkiye'de sosyalist avı yaşanıyordu. Sosyalist öldüren bir devlet, sürekli izlettirdiği sosyalist bir çizgi film olduğundan bihaberdi, ahan da böyle enteresan, şaşkın bir askerdir benim de kayıtlı olduğum ülkenin organizatörü; Türkiye Cumhuriyeti..

-Gel abi geeelll... Gell abi, abla sen de gell!! Seç al alavere dalavere... 1 Eylül Dünya Barış Günü mü? 21 Eylül Dünya Barış Günü mü? Yoksa en iyisi size 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nden verelim! Gel abiiii gelll, abla sen de gelll, barış pazarlıyoruz gelinn!!

Hangi gün size çekici geliyor, hangisi size daha çekici geliyorsa buyrun seçtiğiniz günün üstüne parmak basın, zira artık parmağı bastığınız oradaki iki günden birini 'Dünya Barış Günü' ve bir tanesini de 'İnsan Hakları Günü' olarak kutlamaya başlayabilirsiniz. Şaşkın askerlik yapıp da 3'ünü birden tercih etmeyin ha, zira hesaplar karışır..

-Şarap vereyim miii abii, belki kutlama yaparken sarhoş da olmak istersiniz. Tamam kızma abi, abla abiye söyle bana kızmasın:( Kaçak çay da var, ayran da ve hatta su da..