Hüseyin Aygün kaçırıldı.

 

Ne hissettiriyor bu bize?

 

Ya da ne hissettirmeli?

 

Ne hissettirmelisi mi var?

 

İnsansın işte, bir şeyler düşer yüreğine duygusal tonda ister istemez.

 

Bir milletvekili diye değil de…

 

Bir adam diye, bir eş diye, bir baba diye, belki de bir evlat diye, daha da önemlisi insan diye…

 

E malum kaçıranların ellerinde silah var diye…

 

Ve tabii söz konusu kişi can taşıyor diye…

 

Üzülüverir insan. Ömrüne acır, çoluk çocuğuna acır, eşine acır.

 

Ruhen bendeki yansıması bu…

 

Fakat bana öyle geliyor ki, Ovacık’ta kaçırılan eğer Hüseyin Aygün değil de bir başka milletvekili olsaydı (illa ki CHP’li demiyorum, herhangi bir başka partiden de olabilir) herhalde hem siyasi çevrede, hem Twitter’da! hem de toplumun geniş tabanında daha farklı bir algı oluşurdu. Hüseyin Aygün ki kendine özgü demokrasi anlayışı ve hümanist tutumuyla ne tam olarak CHP’li ne de zaten BDP’liydi. Sonuç olarak ne İsa’ya yarandı ne de Şamil’e. Yok hayır, pardon ne İsa’ya yarandı ne de Musa’ya.

 

Kaçırma olayının sanal alemde flaş bir şaka malzemesi olarak gündem yapması da ayrı bir travmatik olaydı. Hele ki az önce, yazımda çok köklü bir aforizmayı anarken yanlışlıkla! ismini andığım Twitter müdavimi AKP Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar’ın tutumu da dikkate değerdi doğrusu. Az daha mevkidaşının kaçırılması durumunu “Antep’in hamamları” türküsü eşliğinde oynayarak karşılayacaktı. Kim bilir belki de aynen bunu yapmıştır. Orasını kendi bilir.

 

Sanal alem demişken, bazı sosyal paylaşım siteleri de bir süredir (hem Twitter hem de Facebook) ciddi biçimde ırkçı-şiddetsever-faşizan eğilimlerin yuvası oldu çıktı. Bazen Türk bazen Kürt şovenizminin maksimum düzeye çıktığı, bazen diyalektik mezhep karşıtlarının taraftar topladığı, bazen “benim gibi olmayan yansın” anarko-anlayışının yükseldiği tipik nefretçi bir platforma dönüştü.

 

Var olan mefhumu yazımın öznesi üzerinden değerlendirecek olursak, meşum hadise yani Hüseyin Aygün’ün kaçırılması da her türlü anti-hümanist mottoyu cezp etti.

 

Son olarak bir de meseleye kendi kanaatimi eklemem elzem. Haliyle bende de bir tesiri oldu. CHP asla ve asla temel dinamikleri baz alındığında aynı ideolojik görüşleri benimsemediğim bir parti olsa da, Hüseyin Aygün saygı duyduğum, değer verdiğim ve söylem ve eylemlerini desteklediğim birkaç kurmayından biridir. Hoş kendisini sevmeseydim de içinde bulunduğu duruma üzülürdüm. İçselleştirilmiş nefret eğilimine karşı şahsımda yer etmiş hümanist anlayış bunu gerektirir çünkü. Acı ki, erdem sahibi olmak toplumumuzda pek az bir kimseye hasıl olmuş. Öyle ki bazı kimseler henüz “human” olma şerefine nail olamamışlar, kaldı ki “hümanist” olmak.