HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, 2 gün süren MYK toplantısının ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

AKP ile HDP’nin görüştüğü iddialarını yalanlayan Oluç, “Bizim bugün çeşitli çevrelerde AKP ile gizli müzakere yürüttüğümüzü ifade edenler oluyor. Bizim gizli görüşme yaptığımızı iddia edenlere diyoruz ki, “Kimin görüşme yaptığını merak ediyorsanız, evinizdeki aynaya bakın, karşınızda kimi görüyorsanız gizli görüşmeyi o yapıyordur”. Biz açık ve şeffaf, ilkeli politikamızı sürdürmeye devam ediyoruz, bundan da asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Oluç’un açıklaması şu şekilde:

İki gündür sürmekte olan Merkez Yürütme Kurulu toplantımızın ardından bazı konulara değinmek istiyorum.

İlk konu yargı ile ilgili. Geçtiğimiz günlerde Antep Milletvekilimiz ve Meclis İdare Amirimiz Mahmut Toğrul hakkında sürdürülen bir  yargılamada 2 yıl 6 ay ceza verildi. Yargının yasama hakkı ve özgürlüğü üzerindeki ağır baskısı sürmektedir. Bu karar siyasallaşmış bir yargı örneğidir. Siyasi iktidarın ve Saray’ın direktifleri doğrultusunda bir yargı kararıdır.

Mahmut Toğrul vekilimiz 24  Haziran’da tekrardan dokunulmazlık kazanmasına rağmen yargılaması durdurulmamıştır. Yargının siyasete müdahalesi, demokratik siyaset alanını gittikçe daraltmaktadır. Bu kararın istinaf mahkemesinden mutlaka geri dönmesi gereklidir. Yargıya bir kez daha görevini ve demokratik hukuk ilkelerini, hukukun üstünlüğü ilkesini hatırlatıyoruz. Diğer örnek de yine yargı ile ilgilidir.

Leyla Güven 24 Haziran'da Hakkari’de seçilmiştir ve halkın tercihi bu yönde tecelli etmiştir. Ancak vekilimiz Leyla Güven dokunulmazlık kazanmasına rağmen rehin tutulmaya devam edilmektedir. Benzer bir konumda olan Enis Berberoğlu tahliye edilmiştir, ancak Leyla Güven halen rehin tutulmaktadır.

Bu durumu kınıyoruz ve değişmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Meclis’i yasama görevine ve hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz, Meclis Başkanı'na görevlerini yeniden hatırlatıyoruz. Leyla Güven’i haksız ve hukuksuz bir şeklide, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası demokratik sözleşmelere ve anayasal dokunulmazlığına rağmen rehin tutan mahkeme heyetine hukuk ilkelerini bir kez daha hatırlatıyoruz.

‘GÜVEN’İN KARARINI SAYGIYLA KARŞILIYORUZ’

Leyla Güven, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinde görevlerini hakkıyla yerine getirmiş bir arkadaşımızdır. Leyla Güven, barış mücadelesinde tecritin ne anlama geldiğini iyi bilen bir kişidir. Nisan 2015 tarihinden bu yana İmralı'da uygulanan insanlık dışı ağır tecridin barış mücadelesine nasıl bir darbe vurduğunu bilen bir kişidir. İmralı’daki tecridin aynı zamanda Kürt halkına yönelik bir tecrit olduğunu bilen bir kişidir.

Bu durumun değişmesi için kendi kişisel kararı ve vicdanı ile açlık grevine başlamıştır. Son derece ağır bir yükü tek başına üstlenmiştir. Bizler bu yükün sadece Leyla Güven tarafından üstlenilmesinin büyük bir haksızlık olduğunun farkındayız. Ancak kendi kişisel kararını elbette saygı ile karşılıyoruz. Cezaevi dışında hem hukuki ve fiili hem de uluslararası alanda gereken her türlü desteği koşulsuz sunacağımızı ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi söylüyoruz.

‘SİSÊ ANA’NIN CEZAEVİNDE TUTULMASI İNTİKAM AMAÇLIDIR’

Yargı öyle bir hale geldi ki, artık Türkiye’deki her türlü haksızlık ve hukuksuzluğun temeli oldu. Sisê Ana, günlerce rapor alınması için hastanede tutuldu ve şimdi tekrar cezaevine gönderildi. 80 yaşını aşan Sisê Ana’yı cezaevinde tutan yargı kararı ne insanidir ne de evrensel hukuk kurallarına uygundur. Bu adımın tek amacı intikam almaktır. Hiç değilse insani değerlere saygı gösterilmesini ve Sisê Ana’nın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz.

‘YEREL SEÇİMLERE İLİŞKİN ÖNERİLERİMİZİ TAMAMLADIK, PM’YE SUNACAĞIZ’

İki günlük MYK toplantımızın önemli gündemlerinden biri de yerel seçim hazırlıklarıydı. Hazırlıklarımızın ilk aşaması büyük ölçüde tamamladık. 40’ı aşkın ilde ve 500’ü aşkın ilçede fizibilite çalışmalarımızı tamamladık. Yüzlerce STK, sendika, yöre derneği, yurttaş girişimi, meslek birliği ile görüşmeler yaptık, fizibilite raporlarımızı hazırladık ve bu raporları MYK’da değerlendirdik. Hem yerel seçim stratejimizi ve bildirgemizi hem de yerel ortaklıklar ve ittifaklar konusunda değerlendirmelerimizi yaptık.

MYK’da bir seçim takvim oluşturuldu ve Pazartesi günü bu takvim ve öneriler Parti Meclisi toplantımıza iletilecek. Bu takvimin içinde adaylık başvuru tarihleri, adaylık başvuru ücretleri, adaylık kriterlerimiz ve ilkelerimiz yer alıyor. Bunları netleştirdik ve bu konudaki önerilerimizi Pazartesi günü PM’ye karar alması için sunacağız.

Pazartesi'den sonra çalışmalarımızın ikinci aşamasına geçeceğiz. Bu aşamada adaylık başvuruları, bu başvuruların değerlendirilmesi,  yerellerde ortaklık görüşmeleri ve adaylıkların netleştirilmesi olacak. Bütün illerde, ilçelerde bu çalışmalarımıza devam ediyoruz. Alacağımız sonuçların demokratik siyaset açısından da, Türkiye demokrasisi güçleri açısından da, yerelden ve yerinden yönetim, yerel demokrasi açısından da, Türkiye halkları ve Kürt halkı açısından önemli olacağını, değişimler yaratacağını hep birlikte göreceğiz.

‘İKTİDAR YEREL SEÇİM ÇALIŞMALARINI GÖZALTILARLA SÜRDÜRÜYOR’

Biz bu çalışmalarımıza devam ederken, iktidar da kendi çalışmalarını sürdürüyor. Bizim çalışmalarımızı engellemek için çeşitli illerde ve ilçelerde gözaltı ve tutuklamaları sürdürüyor. Bize karşı seçim çalışmalarını fikirlerle ve politikalarla demokratik bir yarış anlamında sürdürmüyor. Bizim yerel seçim çalışmalarımızı sürdüren üyelerimizi ve yöneticilerimizi gözaltına alıp tutuklamak şeklinde  sürdürüyor.

‘YILDIRIM, ALBAYRAK, SOYLU VAN’DAN, DİYARBAKIR’DAN, ŞIRNAK’TAN ADAY OLSUN’

Siz, bütün Kürt illerinde tek bir HDP’li kalmayana dek herkesi tutuklasanız da, 31 Mart’taki yerel seçimlerde Kürt illerinde asla ama  asla istediğiniz sonuçları elde edemeyeceksiniz. Bunu net olarak ifade edelim. Kendinize güveniyorsanız, demokratik siyaset çabanıza güveniyorsanız, en ağır toplarınız kimlerse, Binali Yıldırım, Süleyman Soylu, Berat Albayrak; buyurun gelin Van’da, Hakkari’de, Diyarbakır’da, Mardin'de, Şırnak’ta onları aday yapın. Buyurun gelin bizimle yarışın. Bakalım başarı mı elde edecekler başarısızlık mı? Büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kalacaklarını biliyoruz. Çünkü AKP’nin Kürt halkına acı ve zulümden başka verebileceği bir şey yoktur.

‘KAYYUMLARIN YOLSUZLUKLARI SAYIŞTAY RAPORLARIYLA NETLEŞTİ’

İki örnek söylemek istiyorum. Yaptığımız çalışmalarda kayyum raporlarımızı da tamamladık. Tek tek kayyumların yaptıklarını raporlaştırdık. Bunları peyderpey kamuoyuna açıklayacağız. Biz söylediğimizde inanmayanlar için Sayıştay raporlarını salık veririz. Sayıştay raporlarında kayyumların hangi hukuksuzluk ve yolsuzlukları, usulsüzlükleri yaptıkları belgelendi. Kayyumların atandıkları yerlerde kendi ailelerine ve AKP yandaşlarına hangi hileli yollarla yardım ettikleri, onları nemalandırdıkları açığa çıktı. Bu raporların her birini hukuki yollardan hesap sorulması için elbette değerlendireceğiz. Meclis'teki bütçe tartışmalarında kayyumların yaptıkları usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili gerçekleri tartışmaya devam edeceğiz. Bu raporların ortaya koyduğu gerçekleri yerel seçim çalışmalarında teker teker anlatacağız.

‘SUR GİRİŞİMİ BELEKSİZLEŞTİRME GİRİŞİMİDİR’

Bu nedenle AKP iktidarının, AKP-MHP ittifakının Kürt halkına vereceği acı, yolsuzluk, zulüm ve baskıdan başka bir şey yoktur diyoruz. Hangi çabayı gösterirseniz gösterin, yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarında da görüyoruz ki, kayyum politikaları halk tarafından asla benimsenmiyor. Siz de bunun farkındasınız ve bunun üstünü örtmek için uğraşıyorsunuz.

Geçen gün Danıştay, Sur ile ilgili bir karar aldı. Sur ilçesindeki acele kamulaştırmaların hukuka aykırılığını çok net olarak o dönemde ifade etmiştik. Bu acele kamulaştırmaların bir amacının da Kürt halkının tarihsel ve kültürel hafızasını yok etmek olduğunu özellikle Sur örneğinde anlatmıştık. Danıştay karar verdi. Dengbêj Evi'nde yapılan acele kamulaştırmanın nasıl hukuksuz olduğu ortaya çıktı. Biz bunu söylemiştik, haklı çıktık.

‘SALDIRILARINIZ SONUÇSUZ KALACAK’

Halk, demokratik siyasete karşı yaptığınız düşmanca saldırıyı gördüğü ölçüde sandıklarda size cevabını verecektir. 4 Kasım’dan bu yana, yani demokratik siyasete yönelik siyasi darbeyi yaptığınız Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da içinde yer aldığı 15 vekilimizi tutuklamanızın üzerinden 2 yıl geçti. Temmuz 2015'ten bu yana 3.5 yıl geçti. O tarihten bu yana 12 bin civarında üyemiz gözaltına alındı, 6 bin kişi tutuklandı.

‘TASFİYEYİ BOŞA ÇIKARACAK BİR SONUÇ ORTAYA ÇIKARACAĞIZ’

Bu ağır saldırı karşısında HDP demokratik siyaset konusundaki ilkeli ve kararlı mücadelesini sürdürdü ve bunun sonunda 24 Haziran’da bu ağır tasfiye operasyonunun sonuçsuz kalmasını sağladı. Şimdi 31 Mart seçimlerinde HDP halkın iradesinin gasp edilmesi ve demokratik siyasetin yerel ayağının tasfiye edilmesi çabalarını da sonuçsuz bırakacak bir seçim sonucunu ortaya çıkaracaktır.

‘BAŞKA BİR PARTİ UN UFAK OLURDU’

Bu ağır saldırılarla karşı karşıya kaldığımız sürede herhangi bir siyasi parti, ki bunu kimse için dilemeyiz, bu saldırılarla karşı karşıya kalsaydı un ufak olurdu. Ama bizler direndik, asla boyun eğmedik. Çöktürme Planı karşısında asla diz çökmedik, onurlu bir direnç gösterdik. Halkın onurlu desteği ile ayakta kaldık.

Direnmeye de devam ediyoruz.

‘BİZİM AKP İLE GİZLİ MÜZAKERE YÜRÜTTÜĞÜMÜZÜ SÖYLEYENLER AYNAYA BAKSIN’

Bizim bugün çeşitli çevrelerde AKP ile gizli müzakere yürüttüğümüzü ifade edenler oluyor. Bizim gizli görüşme yaptığımızı iddia edenlere diyoruz ki, “Kimin görüşme yaptığını merak ediyorsanız, evinizdeki aynaya bakın, karşınızda kimi görüyorsanız gizli görüşmeyi o yapıyordur”. Biz açık ve şeffaf, ilkeli politikamızı sürdürmeye devam ediyoruz, bundan da asla vazgeçmeyeceğiz.

‘NE KÜRESEL GÜÇLER NE DE BÖLGESEL GÜÇLER ÇÖZÜM ÜRETTİ’

Dış politikayı ve Ortadoğu'daki son gelişmeleri de değerlendirdik MYK’da. Suriye’de yeni bir dönemin eşiğindeyiz. İç savaş hiçbir ülkede ilanihaye sürmez. Savaşın olduğu yerde, savaşı sürdürenler masa başına otururlar ve karşılıklı konuşarak, diplomasi yoluyla sorunlarını çözerler. Bu yeni eşikteyken, ısrarla savunduğumuz çözüm yolunu, demokratik müzakere yolunu bir kez daha vurgulayalım.

Bütün tarafların masada buluştuğu, demokratik bir rejim için, demokratik bir anayasa üzerinde buluştuğu yoldur esas yol. Ortadoğu’ya hem Suriye hem de Irak açısından baktığımızda, 20’inci yüzyılın son 50 yılına, 21. yüzyılın ilk dönemine baktığımızda, Ortadoğu’da var olan demokrasisizlik ve otoriter rejimler karşısında demokratik çözüm önerisi ne küresel güçler ne de bölgesel güçler tarafından üretilmemiştir. O yüzden Ortadoğu bir paylaşım savaşı coğrafyası haline gelmiştir, kan ve gözyaşı ile toplumlara ağır bedeller ödetilmiştir.

‘KUZEY SURİYE MODELİ DEMOKRATİK ÇÖZÜM MODELİDİR’

Bugün Kuzey Suriye’de nüveleri görülen demokratik çözüm önerisidir. Bütün halkların ve inançların eşit ve demokratik koşullarda bir arada yaşamasının önerisidir. Üniter yapıyı ve toprak bütünlüğünü bozmadan, ortak ve demokratik yaşamın önerisidir. Kuzey Suriye’de görülen bunun nüveleridir.

‘KOBANİ'YE YÖNELİK IŞİD VE TÜREVLERİNE ALAN AÇMAYA YÖNELİKTİR’

Küresel ve bölgesel güçler işte bu demokratik önerinin, aslında tartışılması ve geliştirilmesi gereken bu projenin bu nedenle karşısındadır. İlk kez bütün halkların, inançların, anadillerin ve kültürlerin eşit ve demokratik bir arada yaşamasını sağlayacak bir öneri ortaya çıkmıştır. Kuzey Suriye’de ortaya çıkmış olan bu öneriler, demokratik ve çoğulcu bir Suriye rejiminin oluşması için çok değerli katkılardır ve bunların değerlendirilmesi gerekiyor. Kuzey Suriye’ye yönelik saldırılar demokratik bir Suriye’nin gerçekleşmemesi içindir. Kobani’ye yönelik saldırılar bu yönlü saldırılardır. Ya IŞİD’i yeniden üretmenin ya da farklı isimlerle El Kaide'nin türevi olan çetelerin yeniden mevzi kazanmasına yöneliktir. Bu kabul edilebilir değildir.

‘YAPILMASI GEREKEN SALDIRMAK DEĞİL, İLİŞKİLERİN GELİŞTİRİLMESİDİR’

AKP’nin 7 yıllık bir fiyasko ile sonuçlanan dış politikası bir kez daha masaya yatırılmalıdır. Bu dış politikanın yanlış olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit, tehlike ve saldırı söz konusu değildir. Farklı halkların bir arada barış içinde yaşaması için yapılması gereken Kuzey Suriye’ye saldırmak değil, orasıyla ticari, kültürel, ekonomik ve insani ilişkilerin geliştirilmesi için adım atmaktır.

Bakın Afrin’de yaşananlar da bunu çok net bir şekilde bize gösteriyor. Bugün uluslararası alanda da konuşulmaya başlanan raporlar neye işaret ediyor? Çetelerin kadınları nasıl kaçırdığına, çetelerin Afrin’i nasıl talan ettiğine işaret ediyor. Zeytin talanı bunun sadece bir göstergesidir.

‘1999’DA YAŞANANDAN DERS ÇIKARMAK GEREKİR’

Çözüm ancak demokratik yollarla ve karşılıklı konuşmakla mümkün olabilir. Evrensel ve tarihsel bir kuraldır; bir ülke kendi iç sorunlarını konuşarak, müzakare ederek çözemezse, ortaya çıkan zaaflı durum her ülkede ve her tarihte uluslararası güçlerin müdahalelerine imkan sağlar. Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerin arkasında bu gerçeklik yatıyor. Demokratik siyaset, konuşmak, müzakere etmek en doğru yoldur sorunların çözümü açısından.

Küresel güçler, ABD de dahil olmak üzere, savaşları ve çözümsüzlüğü sürdürmeye, her zaman kan ve gözyaşı dökülmesine hizmet etmiştir. Küresel güçlerin politikaları buna hizmet etmiştir. 1999 yılında Sayın Öcalan teslim edildiği zaman dönemin Başbakanı Ecevit, “anlamadım bize niye teslim ettiler” demişti. Şimdi ortaya çıkmıştır. Asıl neden barışın, çözümün gelişmemesidir. Bundan ders çıkarmak gerekir.

Bölge insanı küresel güçlerin oyunlarına heba edilmemelidir. Farklı halkların, kültürlerin, inançları ortak, eşit ve demokratik yaşamlarını kurmak için konuşmak ve müzakere etmek esas çözüm yoludur. Suriye için de bunu bir kez daha vurguluyoruz.

KÜRDİSTANİ PARTİLERLE YAPTIĞINIZ GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR MU? 

Kürt partileri ve STK’larla yaptığımız görüşmeler devam ediyor. Olumlu sonuç alacağımıza dair bizim inancımız var. Kürt halkının, tarihsel ve kültürel değer ve kazanımlarının bu kadar ağır bir saldırı altında olduğu bir dönemde, Kürt siyasi partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının birlikte hareket etmesi, ortaklaşması son derece önemlidir. Bu konuda çabalarımız devam ediyor. Uzun sürmeyecek bir tarihte bu konudaki olumlu gelişmeleri halkımızla paylaşacağız.

PKK YÖNETİCİLERİNİN BAŞINA PARA ÖDÜLÜ KONULMASI

Çözümsüzlüğün derinleştirilmesi, gerginliklerin halklar arası büyütülmesi küresel güçlerin ve bölgesel güçlerin çıkarına olan adımlardır. ABD’nin politikalarının genel olarak buna hizmet ettiğini görüyoruz. Savaş ve çatışma karşısında barış, çözümsüzlük karşısında demokratik çözüm bizim temel politikamızdır.

‘AKP İLE HDP GÖRÜŞÜYOR’ İDDİASI

AKP ile görüşme yaptığımız yönündeki iddialar doğru değildir. Milliyetçilik yarışı yapan partiler, bu yarışı bizim üzerimizden sürdürmesinler.Kim ki böyle bir görüşme yaptığımızı söylüyorsa, aynaya baksın, aynadaki surette görecektir kimin müzakere yaptığını. Bu konuda politikamız çok nettir. Herhangi bir görüşme yapıyor olsaydık, bunu ilk olarak biz açıklardık. Gizli, kapalı siyaset yürütmüyoruz.

Meşru ve demokratik bir iktidar olsa karşımızda, elbette görüşürdük, ancak bugün demokratik meşruiyeti tartışmalı olan bir iktidarla, demokratik siyasete ve demokratik muhalefete düşman olan bir iktidarla böyle bir adım atmak mümkün değildir.

Demokrat Haber/Ankara