Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü ve Kars milletvekili Ayhan Bilgen, parti genel merkezinde güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının ardından soruları cevaplayan Bilgen, Almanya'nın Ermeni Soykırımı’nı tanıyan tasarısına ilişkin olarak Türkiye'nin yaklaşımını eleştirerek, siyasi sorumluluktan kaçan ve meseleyi arşiv meselesine indirgeyen bir yaklaşımın olduğunu ifade etti.

Bilgen, ilk olarak HDP'nin "demokratik halk buluşmaları" başta olmak üzere partilerinin düzenlemek istediği etkinlik ve mitinglerin valiliklerce yasaklanmasına ilişkin konuştu. Bilgen, bunların Anayasal bir hak olduğunu ifade ederek, "Özellikle darbeye karşı demokrasi buluşmalarının keyfi şekilde engellenmesine şahit olduk. Bu yasağın kendisi darbeyi tescillemektir. Darbe ortamında bir hukukun işletildiğini bu engellemelerle tescillemektedirler. Bu ülkede darbe ortamı söz konusu değilse bir partinin bir etkinliği bir hak olarak değerlendirilmesi gerekirken, her türlü basın toplantısı dahi yasaklanıyor. Bizim muhatabımız değil. Birileri tıpkı partili Cumhurbaşkanlığı gibi partili vali, partili emniyet müdürü, partili yargı moduna girmiş olabilirler. Bazı vali ve emniyet müdürleri kendilerini iktidar partisinin il başkanları gibi görebilirler. İktidar partisinin çıkarlarını korumak için de bir muhalefet partisinin etkinliklerini engellemeyi kendilerine görev olarak biçmiş olabilirler" diye konuştu.

'SİYASİ PARTİNİN SİYASİ ÇALIŞMALARI ENGELLENİYOR'

Siyasi bir partinin siyasi çalışmalarının engellenmesi ile karşı karşıya olduklarını ifade eden Bilgen, HDP'ye dönük saldırıların hiçbirinde tedbir alınmadığını sonrasında da faillerin cezalandırılmadığını hatırlatıp, "güvenlik" konusundaki duyarlılığın bu saldırıların faillerini açığa çıkarmakla mümkün olabileceğini kaydetti.

'YASAKLARI TANIMIYORUZ'

"Partimizin etkinliklerini yasaklayan zihniyetle partimize dönük bombalı ve diğer saldırılar aynı zihniyetin ürünüdür" diyen Bilgen, keyfi yasaklamaları asla dikkate almayacaklarının altını çizerek, Adana, Amed (Diyarbakır), İstanbul ve İzmir'de engellemelere rağmen mitingleri yapacaklarını söyledi.

Bilgen, bu açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

BAŞBAKAN YILDIRIM HIZINI ALAMADI

Almanya'nın Ermeni soykırımını tanıması kararına ilişkin yöneltilen soruyu, Bilgen şöyle yanıtladı: "Aslında tarih bir kez daha gösteriyor ki yaptığınız yanlışların bedelini yüz yıl sonra bir halk ödemek zorunda kalıyor. Seçilmiş milletvekilini dışlayanlar, ya da tehcir kararını alan zihniyet bugün bizim geleceğimizi ipotek altına sokmuş oldular. Tehciri kimsenin savunmasının hakkı yok. Tehcir bir insanlık suçudur. Tehcir ceza hukukunda da bir insanlık suçu olarak tanımlanmaktadır. Milyonlarca insanı zorla yerinden ettirmenin kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Bugün Başbakan havaalanında açıklama yaparken, konuyu Ermeni lobilerine bağlıyor. Evet kimi ülkelerde Ermeni lobilerinin ciddi bir gücü var ama otuza yakın ülkenin parlamentosundan bu karar geçmiş ise Türkiye'nin kendi pozisyonu tartışmaya açılmalıdır. Türkiye hükümeti neyi savunduğunu, nasıl bir siyaset yaptığını masaya yatırmalıdır. Başbakan sabahki açıklamasında hızını alamadı, diplomatların öldürülmesinden, Ermenistan'ın payından bahsetti. Sayın Başbakan eğer bilseydi, 70'li yıllarda Ermenistan diye bir devlet yoktu. Sovyetler vardı ve bunun içerisindeki kimi ülkelerin böyle fiiller gerçekleştirmesinden bir Başbakanın söz etmemesi gerekir."

Konuyu eksik değerlendiren ve ileriye dönük hesap yapamayan bir siyasetle karşı karşıya olunduğuna işaret eden Bilgen, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın "Bu acıyı paylaşıyorum" diyen mesajını hatırlatıp hiç olmazsa bu mesajın gereğinin yapılması gerektiğini ifade etti.

'TÜRKİYE YÜZLEŞMEK İÇİN GEREKLİ MEKANİZMALARI İŞLETMELİ'

Bilgen, Türkiye'nin "tarihçilerin işi" gibi gerekçenin arkasına sığınamayacağını ifade ederek, şöyle devam etti: "Meclis'lerin bunu bir siyasi araç olarak kullanmasını doğru bulmuyoruz. Ama bununla ilgili mekanizma tarihçilerin değil, BM'nin mekanizmalarıdır. Tarihteki bir takım olaylarla ilgili olarak da bu mekanizmaların kullanılması isteniyorsa Türkiye de dahil olmak üzere bu mekanizmalar üzerinde ciddi ve adil bir yüzleşme için girişimde bulunulur. İttihatçılar asla savunulacak bir durumda değillerdir."

Bilgen, siyasi partilerin yüzleşmeyi esas alan toplumsal barışı kalıcı kılacak bir tarihi yüzleşmeyle konuyu ele alması gerektiğini ifade etti.

'BURADA SİYASİ SORUMLULUKTAN KAÇIŞ VARDIR'

Bilgen, son olarak, "Her ülke bu konuyu gündeme aldığında bu sancıyı atlatmaya çalışan bir ülke, sorunların üzerinde kuluçkaya yatma yaklaşımıyla konuyu ele alıyor demektir. Yarın da başka bir ülke konuyu gündeme alacak, gerilimler artacak. Siyasi partiler de mesaj yayınlayarak, görevini yerine getirmiş olacaklar. Biz böyle bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Hiçbir baskı altında kalmadan kendi iyiliğimiz için ciddi bir siyasi irade ortaya koyarak, topu tarihçilere atmadan meseleyi bir arşiv meselesine indirgemeden bir irade ortaya konulması gerekir. Burada siyasi sorumluluktan kaçış vardır" dedi.