Yazar Doğan Akhanlı, tutuklu gazeteci yazar Ragıp Zarakolu'yu ziyaret etmek için Almanya'dan gelerek, Zarakolu'nun serbest bırakılmasını istedi.

Akhanlı, 20 yıl sonra döndüğü Türkiye'de havaalanında 1989'da bir silahlı soygun teşebbüs olayına karıştığı iddiasıyla tutuklanmış, ilk duruşmada tahliye edilmişti.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde (TGC) basın toplantısı düzenleyen Akhanlı, Türkiye'de tahliye olduktan sonraki ruh halini şöyle anlattı:

TÜRKİYE, VİCDAN VE RAGIP ZARAKOLU
"2010 yılı Ağustos’unda , 20 yıl ayrı kaldığım İstanbul’a adım atıp tutuklandığımda, Ragıp Zarakolu ve Dr. Büşra Ersanlı dışarıda, çevirmen Suzan Zengin hasta ve hapisteydi. Tutuklanan gazetecilerin sayısı 100’ü aşmamıştı. KCK Davası olarak adlandırılan binlerce sanıklı tuhaf yargılamalar süreci başlamamıştı. Referandum günleriydi. Başbakan Erdoğan ve hükümet sözcülerinin konuşmalarında “demokrasi”, “insan hakları”, “Kürt hakları” “hukuk devleti” gibi kulağa hoş gelen kelimeler daha sık sarf ediliyordu.

Dört ay sonra, özellikle Almanya ve Türkiye’deki kamuoyunun tepki ve desteği ile çıkarıldığım ilk mahkemede serbest bırakıldığımda, Ragıp Zarakolu ve Dr. Büşra Ersanlı halen dışarıda, çevirmen Suzan Zengin halen hasta ve hapisteydi. Tutuklanan gazetecilerin sayısı halen 100’ü aşmamıştı. KCK Davası olarak adlandırılan binlerce sanıklı tuhaf yargılama başlamıştı. Onca tepki ve uluslararası desteğe rağmen tek bir sanık bile tahliye edilmemişti. Ergenekon Davası olarak adlandırılan ve Türkiye’nin sivilleşmesine önemli bir katkısı olacağı izlemini veren davalarda da gariplikler, anlaşılmaz, keyfî uygulamalarda bir hayli artış baş göstermişti.

Tahliyemi Alman Vatandaşı olmama borçlu olduğum şüphesini hiçbir zaman tam atamadım içimden ve bu bana Türkiye modern tarihinin özeti gibi göründü. Bu ülke 100 yıldır, sadece Türkçe konuşan insanlardan, sadece Müslüman-Sünnilerden oluşan bir toplum-devlet projesini hayata geçirebilmek için, milyonlarca vatandaşını canından etti. Farklı dönemlerde, toplumun farklı etnik, dinsel, siyasî grup ve oluşumları keyfî devlet şiddetinin hedefi haline geldi. Devlet, Ermenilerin, Süryanilerin soyunu kuruttu, Rumları yurtlarından attı, Kürtleri inkar etti, Musevileri suskun bir hayata mahkum etti; hemen her biri uluslararası halklar hukukunda “insanlığa karşı suçlar” çerçevesinde yargılanabilecek suçlarını “dış güçler” ve “iç odaklar” propagandasıyla haklı çıkarmaya çalıştı.

Türkiye’ye giriş yasağımın sürdüğü bir yıl boyunca, kendi öfkem ve kırgınlığımla uğraşırken ben, tahliye edilen ve hapishanede başladığı “Osmanlı İmparatorluğu’nda 1912-1922 Arası Hıristiyanlara Yönelik Takibat, Tehcir ve İmhalar” başlıklı çeviriyi bitiren Suzan Zengin vefat etti. Tutuklanan gazetecilerin sayısı 100’ü aştı. Dr. Büşra Ersanlı ve yazarı ve çevirmeni olduğum, Dünya Yazarlar Günü münasebetiyle, yaşadığım Köln şehrindeki toplantıya davet edilen Ragıp Zarakolu tutuklandılar. PEN ve başka kuruluşların düzenlediği bu toplantıda Ragıp Zarakolu’nun sandalyesinde kendisini fotoğrafı temsil etti.

Ragıp Zarakolu hakkındaki soruşturma, savcılık tutanağı ve tutuklama karar ve gerekçesi, hemen bütün dünya dillerinde, yazar, gazeteci ve insan hakları kuruluşlarının dosyalarına girmiş durumda. Bu türden karar ve gerekçeler, ardı arkası gelmeyen ve özellikle Kürtleri hedef alan keyfi tutuklamalar Türkiye ve Hükümeti hakkında endişeleri artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Buradayım, çünkü Türkiye’ye ilişkin öfke ve kırgınlığımı yerli yerine oturtmak istiyorum.

Dayanışma sayesinde özgür kalmış birinin, kendi yayıncısıyla dayanışmasından, daha insanî başka bir neden ne olabilir?"

105 GAZETECİ İÇERİDE
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Başkanı Necati Abay, şu an Türkiye'de çoğunluğu Kürt medyasından 105 tutuklu gazeteci olduğunu belirterek Türkiye tarihinde 20 Aralık'ta yaşandığı gibi toplu gazeteci tutuklamalarının ilk kez yaşandığını söyledi.

Abay, tüm gazetecilerin Terörle Mücadele Kanunu'ndan (TMK), Özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde uzun süre neyle suçlandıklarını bilmeden yargılandıklarını belirterek bu yasa ve mahkemelerin kaldırılmasını talep etti.

"TESADÜFEN DIŞARIDAYIM"
20 Aralık'taki KCK operasyonunda gözaltına alınan Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Arzu Demir, kendisinin Fırat Haber Ajansı (ANF) ve Roj TV’ye haber geçtiği için gözaltına alındığını söyledi.

"Bana sadece yaptığım haberler soruldu. Mesela Haluk Gerger ile Suriye üzerine yaptığım bir röportaj için 'Bunu niye yaptın' dediler. Benim serbest bırakılmam tamamen tesadüf. Çünkü diğer arkadaşların dosyasında benimkinden daha fazla bir şey yoktu. Geçmişte gazeteci tutuklamaları başka suçlamalar üzerinden yapılıyordu; şimdi ise gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanıyorlar; fark bu." (Nilay VARDAR / BİA)