Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı, koronavirüs salgınından dolayı yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği ve cezaevlerindeki on binlerce mahkumun da ciddi risk altında olduğunu söyledi.

Fincancı, Silivri Cezaevi’nde suların düzenli olarak akmadığı bilgisini aldıklarını aktardı.

Salgına karşı en etkili yolun su ve sabunla yapılan el temizliği olduğunu, cezaevlerinde suyun akmaması durumunda temizliğin sağlanamayacağı için salgının önlenemeyeceğini vurgulayan Fincancı, Meclis'ten geçen infaz düzenlemesine dikkati çekerek infazda eşitliğin sağlanması gerektiği görüşünü yineledi.

Fincancı, 'Suyun olmaması demek temizliğin olmaması demek, temizliğin olmaması mahpusların kendisini koruyamaması demek.' dedi

ARTI TV'de yayınlanan Söz Sırası programında konuşan Şebnem Korur Fincancı şunları söyledi:

"Bildiğiniz gibi infaz yasa tasarısı ne yazık ki geçti ve özellikle de cezaevlerinde yaşanan sıkıntılarla ilgili insan hakları örgütleri olarak cezaevlerinde yaşanabilecek sıkıntılarla ilgili yaptığımız uyarılar Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklama ile doğrulanmış oldu.

Cezaevleri ile ilgili salgın durumunu Adalet Bakanı açıklarken yalnızca açık cezaevlerinde 17 Covid-19 bulaşmış mahsus olduğunu bunların üçünün öldüğünü paylaştı.

Adalet Bakanlığı tarafından cezaevlerinde görevli 79 infaz koruma memurunun da Covid-19 pozitif olduğu açıklandı.

Yalnızca açık cezaevlerinde değil F Tipi'nde de virüs kaynaklı ölümün olduğunu sosyal medyadan öğreniyoruz. Ceza infaz kurumlarında salgının hızla yayılabileceğini biliyoruz. Cezaevlerinde önlemlerinin yeterince alınamayacağını da biliyoruz. Yalnızca avukatlarla yaptığımız görüşmelerde iki gündür Silivri'de suların verilmediğini öğrendik. Suyun olmaması demek aslında temizliğin olmaması demek, temizliğin olmaması mahpusların kendisini koruyamaması demek. Sadece mahpuslar değil şimdi infaz koruma memurları da cezaevlerinde kaldıkları için onların da kendini koruma durumu olmaz. Su verilmezse bu ciddi anlamda bir risk oluşturur. Ceza infaz yasası tartışılırken Mecliste gazetecilerin, düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde olanların çıkması gerektiği söylendiğinde "Ölsünler" diyebilen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Mahpusların düşmanlaştırılması kabul edilebilir bir tutum değil. Yaşam hakkını savunmak gerekiyor."

Kaynak: Artı Gerçek