Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hakkında 142 yıl hapis cezası istemiyle tutuklu yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava duruşması, verilen öğlen arasının ardından devam etti.

Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı davada mütalaasını sunan savcı, tutukluluğun devamını istedi.

Mütalaaya tepki gösteren Demirtaş, tecavüzle suçlanıp, 37 yıl hapsi istenen profesörün bile tahliye edildiğine işaret edip, “Dışarıda tecavüzcüler, hırsızlar, talancılar, soyguncular yargılanıp dolaşırken, ben yüksek güvenlikli bir hücrede kendimi daha onurlu ve haysiyetli hissediyorum” dedi.

Demirtaş,  bu oturumda hakkında düzenlenen 27 nolu fezlekeye dair savunmasıyla başladı.

Tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim (SEGBİS) sistemiyle savunma yapan Demirtaş, “Şimdi bu fezleke 3 kişi hakkında düzenlenmiş. Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız. ‘2911 sayılı yasaya muhalefet’, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ olarak düzenlenmiş. Söz konusu konuşmanın yapıldığı tarih ise 20 Mart 2014. Şırnak kent merkezinde yapılmış bir açık hava toplantısında, daha doğrusu Newroz kutlamasında yapılmış bir konuşma hakkında hazırlanmış bir fezleke. Yine mahkemenizin dikkatini çekmek istiyorum ki söz konusu konuşma yapıldıktan 22 ay sonra yani neredeyse 2 yıl sonra fezleke hazırlanmıştır. Konuşma yapıldıktan kısa bir süre sonra hazırlanmış bir fezleke yok. Aradan geçen iki yıla rağmen hiç bir soruşturma yürütülmemiş bizim hakkımızda fakat 2016 yılında siyasi ortam değiştiğinde fezleke hazırlama ihtiyacı duymuşlar” dedi.

Fezlekeyi okuyan Demirtaş, savunmasını şöyle sürdürdü:

“Şimdi buradan yola çıkarak şunu söyleyeyim. Eğer savcılığın elinde ya da heyetinizin elinde ne soruşturma ne de kovuşturma aşamasında bir görüntü kaydı CD çözüm tutanağı konuşmanın neden ibaret olduğu yoksa savcı bu fezlekeyi neye dayanarak hazırladı? Bu cümleleri kullandığıma dair nasıl bir konuşmada kullandığıma dair nasıl bir delil üzerinden ulaşıldı. Bunun öncelikle bulunması lazım. O nedenle ben bu fezlekenin savunmasının burada yazılı olan cümlelerin üzerinden yapılmasını doğru bulmuyorum kabul etmiyorum.

Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’na ya da Emniyet Müdürlüğü’ne yeniden yazılsın ve mümkünse sorulsun. Bu deliller arasında da çözüm tutanaklarından söz ediyoruz. Neden çözüm tutanakları dosyada bulunmuyor. Konuşmam bir bütün olarak dosyaya geldikten sonra da savunmamı yaparım. Bu haliyle eğer çözüm tutanağı yoksa mahkemeniz yeniden bir yazı yazmayı doğru ve gerekli görmüyorsa fezlekede geçen haliyle konuşmayı kabul etmiyorum, böyle bir konuşma olamaz.

Parçalı, kopyala yapıştır yöntemi ile oradan buradan alınmış cümlelerle oluşturulmuş konuşma metni olmaz, böyle bir konuşma da hani bağlamından koparılmış bir şekilde konuşma olarak tariflenemez. Mahkemeniz yenide yazı yazmayı uygun görüyorsa daha sonra savunmamı yapacağım. Yok eğer mahkemeniz yazı yazmayı uygun görmüyorsa savunmam bundan ibarettir.

Suçlamayı ve konuşmayı kabul etmiyorum. Bu konuşma bana ait değildir, fezlekeye alındığı şekilde bana ait değildir, fezlekede ifade edildiği gibi yaptığım bir konuşma yoktur. Zaten konuşma da değildir. Kopyala yapıştır yoluyla nereden kimden nasıl alındığı belli olmayan cümlelerdir. Bunu içerik itibariyle tartışmayı da doğru bulmuyorum. Bunun olup olmadığı ne fezleke ne iddianame de ne de hali hazırda bilirkişi raporuyla kesinleşmemiştir.

Dolayısıyla bu aşamalı savunma gibi algılanabilir. Fezleke bu haliyle bırakılacaksa savunmam bundan ibarettir. Yeniden yazı yazılma talebimiz kabul edilecekse bir sonraki celse de detaylı bir şekilde konuşmamı okuduktan veya çözüm tutanağını okuduktan sonra savunmamı yapabilirim. Aksi takdirde 27 nolu fezleke ile ilgili savunmam budur.”

Demirtaş, devamında Mukaddes Çelik isimli kişinin üzerinden çıkan hafıza kartına dair savunma yaptı.

Demirtaş, şöyle devam etti:

 “Özellikle delil olarak dosyama sunulmuş olan Mukaddes Çelik’in üzerinde yakalandığı iddia edilen delil ile ilgili olarak Yargıtay bozma kararının 1’inci maddesi şöyle; ‘Sanıktan ele geçirilen hafıza kartındaki bir kısım delilin oluşturma tarihinin son yazma tarihinden sonra olduğu nazara alınarak, TÜBİTAK veya Adli Tıp gibi uzman kuruluşlardan bu hususu açıklayıcı mahiyette rapor aldırılması gözetilmemesi bozulma nedeni sayılmıştır’.

Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi, 2017/2093 esas 2018/359 karar ve 19.02.2018 tarihli bozma ilamı. Belli ki Yargıtay şunu tespit etmiş; Bu sanıkta yakalanan delil yani hafıza kartında sonradan oynama yapılmış. ‘Sen neden bunun için bilirkişi raporu aldırmadan hüküm kuruyorsun’ diye mahkemenin kararını bozmuş. Şimdi dikkatinizi çekiyorum. Benim aleyhime olduğu iddia edilip de bu dosyaya sunulan delil nedir peki? Benim ismimin hiçbir yerde geçmediği, kaç sayfa olduğunu hatırlamıyorum, örgütsel bir değerlendirme raporu olduğu iddia edilen bir belge delil olarak sunuldu.

Peki neden sunuldu. Niye Selahattin Demirtaş dosyasına sunuldu? Çünkü belgenin birkaç yerinde ‘eşbaşkanlar diye bir kavram geçiyor. Benim ismim geçmiyor. Partimin ismi de geçmiyor. HDP eşbaşkanları da demiyor. Diyorsa bile belgede yok çünkü neden benim dosyama gönderildiğine dair hiçbir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerekçesi yok. 

Şimdi avukatlar araştırdılar. Türkiye’deki tek Eş Genel Başkan ben olmadığıma göre; Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Selma Irmak, hatta DTK Eşbaşkanları Hatip Dicle, Leyla Güven de yani Eş Genel Başkan. Eş Genel Başkan da demiyor belgede eşbaşkan diyor.

Belediye eşbaşkanı, parti eşbaşkanı yüzlerce eşbaşkan var. Fakat eş genel başkanların dosyalarına baktırdım. Benim dışımda hiç kimsenin dosyasına da gönderilmemiş bu sözde delil. Bakın siz bunu son bir yıldır tutukluluk halinin gerekçesi için önemli bir delil olarak ara kararınıza yazıyorsunuz. İsmimin geçmediği ve benim dışımda hiçbir eşbaşkanının da dosyasına sunulmayan ve ben tutuklandıktan iki yıl sonra mahkemenize delil olarak sunulan bu belgenin de sahte olduğu Yargıtay kararınca tespit edildi.

Peki Muş Ağır Ceza Mahkemesine siz yazı yazıyorsunuz, Muş Ağır Ceza Mahkemesi neden bu Yargıtay ilamını göndermiyor da bizim dosyamız efendim Malatya ile birleştiriliyor. Çünkü hiçbir yargı mensubu bürokraside İçişleri Bakanlığının, Adalet Bakanlığının hiçbir mensubu Selahattin Demirtaş dosyasının işini kolaylaştıracak tek bir adil, doğru düzgün bilgi vermeyi göze alamıyor. Ya korkudan ya da art niyetli olarak. Suç işliyorlar.

Dolayısıyla dosyaya sunulan ve Mukaddes Çelik’ten elde edildiği iddia edilen hafıza kartından çıktığı belirtilen belgenin ne benimle alakası var ne de ismim geçiyor. Yargıtay kararı ile son yazma tarihinden sonra oluşturulan belge tespitine rağmen bilirkişi raporu aldırmadığınız gerekçesiyle bozduğuna göre demek ki o belgede bir kumpas belgesi olarak o dosyaya girmiş.

Peki, o dosya da Mukaddes Çelik’e yargılanırken sorguda soruşturmada yargılama esnasında hiçbir şekilde benimle ilgili bir soru sorulmuş mu? Hayır. Çünkü Selahattin Demirtaş dosya da yok. O yüzden Mukaddes Çelik’e de sen Selahattin Demirtaş ile ilgili ne biliyorsun, bu belge ile Selahattin Demirtaş ile ilgili ne söyleyeceksin diye sormamışlar.

Sorulamaz, çünkü dediğim gibi dava benimle alakalı değil. Yakalanan hiçbir belge benimle alakalı değil. Mukaddes Çelik yargılanmış, ceza almış, Yargıtay bozmuş. Sonra Malatya’ya birleştirmeye gitmiş ve sonucu ne ise takip edeceğiz. Bu delil budur. Dolayısıyla siz de bunu ciddiye alıp tutukluluğun gerekçesi yaptınız. Bir başka delil ise Bingöl 07 BVL bilmem kaç plakalı araçta yakalandığı iddia edilen delil. Bu delil de ben tutuklandıktan 2 yıl sonra dosyaya sunuldu.”

‘NE HİKMETSE OPERASYONU YAPAN SAVCILIK DEĞİL DİYARBAKIR SAVCILIĞI GÖNDERİYOR’

Savunmasına dosyasına eklenen başka bir delil ile devam eden Demirtaş, şöyle konuştu:

“Bir başka delil ise Bingöl’de 07 BVL bilmem kaç plakalı araçta yakalandığı iddia edilen delil. Bu delil de ben tutuklandıktan 2 yıl sonra dosyaya sunuldu. Fakat ben tutuklandıktan 3 ay sonra elde edilmiş olduğu iddia edilen bir delil. Bu delil peki nasıl elde edilmiş.

Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet güçlerinin yaptığı bir operasyonda işte silahlı örgüt militanlarının bulunduğu bir araç durdurulmuş, silahlı olanlar gecenin karanlığından yararlanarak kaçmış. 2 kişi silahlı olan sivil olan da bir kişi varmış onu da yakalamışlar. Ve araçta yapılan incelemede bir sürü örgütsel doküman belge vs. Tutanakta yazıyor hepsi.

Fakat ne hikmetse operasyonu yapan soruşturmayı yürüten Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı değil, 2 yıl sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bu dosyaya delil olarak bir belge gönderiyor ki bu belgede Demirtaş’ın Hatip Dicle’nin ismi geçiyor. Belge okunamıyor bana gelen fotokopide. UYAP çıktılarında da okunamıyor. Avukatlarım her duruşmada altını çizerek size belirtiyorlar.

UYAP’ta belge şu şekilde görünüyor, bakın. UYAP çıktısı bu. Ekranda da böyle görünüyor çıktı alınca da. Simsiyah. Biz son bir yıldır Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin benim dosyamla ilgili UYAP’ta doğru dürüst hiçbir bilgi ve belgesini göremiyoruz. Bizatihi avukatlarım gelip orada dosyayı incelemeye çalışıyorlar.

Tamam siz başkan olarak bu konuda engel çıkarmıyorsunuz, fakat siz ayın bilmem kaç günü Sincan’dasınız. Kabine görevlileri de Demirtaş dosyası özgün bir dosya olduğu için her gelen avukata inceletemiyorlar, bunu da anlayışla karşılıyorum. Ama avukatlarım fiilen dosyaya ulaşmaya çalıştıklarında bile zorlanıyorlar. Kaldı ki fiilen takip etmek çok zor. Ben Edirne’de avukatlarımın bir kısmı Diyarbakır’da bir kısmı Ankara’da, İstanbul’da, Mardin’de. Her taraftan gelen avukat arkadaşlarım var. Dosyaya ne giriyor, ne çıkıyor takip edemiyoruz.

HDP, EŞBAŞKAN GEÇEN HERŞEY DEMİRTAŞ DOSYASINA GÖNDERİLİYOR

Anlayabildiğim kadarıyla o el yazısı belgede, eğer gerçekçe ve örgüt üyeleri gerçekten birbiri arasında o belgeleri yazmışsa bile şunu diyor. Hatip Dicle ve Demirtaş, bu öz yönetim mevzusunda bizden farklı düşünüyor. Dolayısıyla onların bu çağrıları falan kadroları olumsuz etkiliyor. Yani içerik itibariyle ben ve Hatip Dicle ile ilgili istinat bu örgüt üyeleri kendi aralarında bunu yazmış. Yani öz yönetim direnişine biz katkı sunmuyormuşuz. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı bunu bir lehte delil olarak göndermişse şaşırayım buradan gözlerim yaşarsın. Ama sanıyorum kendisi de belgeyi okumamış ve analiz etmemiş.

İçinde Selahattin Demirtaş geçen Eş Başkan geçen HDP geçen, HDP Eş Başkanı geçen Türkiye genelinde ne kadar bilgi, belge varsa Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilsin diye Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın ortak, gizli talimatları siyasi müdahaleleri nedeniyle bu belgeler gelip dosyaya giriyor. Bunu ben de siz de çok iyi biliyorsunuz. Selahattin Demirtaş’la ilgili en küçük bir delil bulursanız Ankara 19’a gönderin. Niye, çünkü Ankara 19 Ağırdaki 500 küsur sayfalık iddianame de bir tane elle tutulur delil yok.

SAĞLAM DELİL İÇİN PANİKLE 3 YILDIR ÇALIŞIYORLAR

Yarın bu mahkeme buna ceza verecek. Mecbur verecek. Bu kadar tutuklu tuttuktan sonra beraat mı verecek. Tabi ki ceza verecek. Bari bu üç kişilik heyetin eline iki tane sağlam delil verelim diye panikle üç yıldır çalışıyorlar. Tarıyorlar. Arşivler taranıyor. Örgüt üyelerinden elde edilen, edilmeyen ne varsa bulmaya çalışıyorlar. Bu son gelen iki delilde bu uyduruk iki delilde budur. Tam olarak budur.

Ha mahkemenizin delil ihtiyacı varsa en azından Adalet Bakanlığı, İçişleri bakanlığı böyle düşünüyorsa mahkemenin dosyasının ne kadar zayıf olduğunu onlarda biliyorlar. Çünkü bu dosya sizlere gelmeden önce onlara gitti. Bunu da biliyorum. İncelediler, baktılar gerçekten dosya zayıf.

Ha ben sizi şu konuda temin edeyim. Sıfır delille karar verseniz sıfır delille en yüksek cezayı da hüküm olarak kursanız. Bugün ki siyasi atmosferde istinaf ve Yargıtay kesinlikle onaylayacaktır. Rahat olun. Sıfır delil. Deseniz ki cezalandırılmasına yeterli delil bulunamamıştır ama Selahattin Demirtaş’ın cezalandırılmasına karar verirdi deseniz. Kararınızı onaylayacaklar, bugün ki siyasi ortamda. Cümlemi tekrar ediyorum, bugün ki siyasi ortamda.

‘YARIN NE OLACAK BİLİNMEZ’

Yarın ki siyasi ortamda ne olacak bilinmez. Bugünün vatan haini, teröristi, bir avukat arkadaşımın yakın zamanda bana söylediği atıfla söyleyeyim. Bugünün teröristi, vatan haini yarının kahramanı olabilir. Ve bugünün kahramanı da yarının vatan haini teröristi olabilir. Bunlar hep siyasi kavramlardır. Siyasi konjonktüre göre de değişir. Bilemiyorum, mahkemeniz bu konu da delil telaşına düşmesin, gönül ister ki objektif, gönül rahatlığıyla karar verebilseydiniz. Bunu peki neye dayanarak söylüyorum. Böyle bir dosyada, aslında objektif bir hukukçu, derhal beraat kararı verebilirdi. Gerçekten, bütün deliller örgüt üyeliği ilgili kurulmuş deliller sahte kumpas geriye kalanlar ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek konuşmalar, yürüyüşler ve gösteriler. O nedenle böyle bir dosyadan bir milletvekili, bir Eş Genel Başkan bir gün bile tutuklanamaz diyebilmeydi, derdi objektif bir yargıç heyeti”

Demirtaş’ın savunmasının ardındın söz verilen iddia makamı, sunduğu mütalaasında isnat edilen suçların katalog suçlar kapsamında olması ve cezanın alt ve üst sınırı dikkate alındığında adli kontrol şartlarının yeterli olmayacağı belirtilerek Demirtaş’ın tutukluluk haline devam kararı verilmesini talep etti.

İddia makamının bu mütalaası üzerine yeniden söz alan Demirtaş:

 “3 yılı buldu 3 yılı. Ben beraattan falan söz etmiyorum. Üç yıldır yasadışı bir şekilde beni bu hücrede tutuyorsunuz ve savcı oradan, üç cümleyle katalog suç, alt sınır üst sınır dalga mı geçiyorsunuz benimle ya. Ben 12 yıl milletvekilliği, iki defa cumhurbaşkanı adayı oldum bu ülkede. Benimle ilgili mütalaa kuracaksanız. Ciddiyetle, hukukun ciddiyetine yakışır, bu davanın ciddiyetine yakışır mütalaa kuracaksınız. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı alacak önüne, satır satır inceleyecek. Varsa hukuku mütalaası yazacak savcıya verecek. Ciddi ve sağlıklı mütalaasını yapacak. Genç savcı arkadaşı tenzih ediyorum, dosyayla hiç alakası yok. Onu da oraya oturtmuşlar, ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylüyor. Ciddi bir mütalaa kuracak ki bizde cevap verelim.

ÇOCUK MAHKEMESİNDE BUNU YAPAMAZSIN!

Bir milletvekilini, Eş Genel Başkanı 3 yıl içeride tutacaksın yargılama sürerken, katalog suç bilmem alt sınır üst sınır tutukluluk halinin devamına... Sen Çocuk Mahkemesinde bunu yapamazsın ya! Uyduruk bir dosyada bunu yapamazsın. Trafik kazasıyla taksirli yaralamadan dolayı tutukluluk gerektiren bir dosya varsa bu dosyayı veremezsin. Alay mı ediyorsun? Onurumuzla oynamaya mı çalışıyorsun? Kabul etmiyorum böyle bir şeyi. Zinhar reddediyorum. Biz onurumuzla burada yargılanıyoruz. Bu ciddiyetsiz mütalaayı ve yargılamaya ciddiyetsiz yaklaşımı reddediyorum. Mütalaayı aynı şekilde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına aynı şekilde iade ediyorum. Alsın bir daha okusun. Bu mudur hukukçuluk? Bu mudur yargı faaliyeti?

TECAVÜZ SANIĞI TUTUKSUZ YARGILANSIN

Daha dün, bakın dün, Veterinerlik Fakültesinde profesör olduğu söylenen ve kendi bünyesindeki kadın asistanına tecavüzle suçlanan profesör için 37 yıl suç isnadıyla iddianame hazırlanıp duruşma günü belirlendi. Tecavüzden yargılanacak. Kadının beyanı var. Basına yansıdı takip ediyorum. İnsanın içi acıyor. Olay doğru mu değil mi bağımsız yargı, tarafsız yargı olsa anlaşılır. Fakat Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı duysun. Bu 37 yıl tecavüz suçlamasıyla hakkında iddianame düzenlenen profesör mağdur olmasın diye, tensip  beklenmeden, tensip öncesi tahliye edildi. İddianame kabulü öncesi tahliye edildi. 2 ay yatırılmadı cezaevinde 2 ay!

Yükseköğretim Kurulu derhal emekliliğini kabul etti ve emekli edildi. Emeklilik hakkı verildikten sonra meslekten ihraç edildi, emekliliği yanmasın diye. İnsanın kanı donuyor ya insanın kanı donuyor. Yahu bu nasıl bir anlayıştır! Ortalıkta bir tecavüz iddiası var. İddia boyutuyla bile çok ciddi. Biz suçlayamayız tabii ki. Masumiyet karinesi var. Nasıl bir telaşla bunu cezaevinden çıkarıp, emekli edip kurtardınız da şimdi 37 yıl iddianame hazırlayıp suçluyorsunuz. O tutuksuz yargılansın.

Tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Onun tutuksuz yargılandığı bir yerde tutuksuz yargılanmayı talep etmeyi onursuzluk kabul ediyorum. Haysiyetsizlik kabul ederim. Siz tecavüzcüleri serbest bırakın Selahattin Demirtaş’la ilgili mütalaayı verirken sakın ola ki tahliye talep etmeyin. Gidin bu taciz tecavüz mafya, katil, ne kadar bu it sürüsü varsa onların tahliyesini talep edin. Selahattin Demirtaş sizden tahliye talep etmeyecek, sizin kulaklarınız bunu duymayacak.

Mersin’de AKP Belediye Meclis üyesi iki çocuğa çarpıp öldürdü. 95 kilometre hızla gidiyordu, 50 kilometre hız sınırının olduğu yerde. Hızla yargılandı. 4,5 yıl ceza aldı. Tutukluydu. Dün istinaf mahkemesinde duruşmalı görüldü dosyası. Bakın kurnazlığa bakın! İstinaf cezayı 5 yıl 1 aya çıkardı, tahliye etti. Neden? Yargıtay’a gitsin diye dosya. Çünkü onasa tahliye edemeyecek. İstinaf yeniden yargıladı 5 yıl 1 aya çıkardı cezayı AKP belediye meclis üyesi diye. İki tane küçük çocuğun annesi babası adliyenin önünde ağlaya ağlaya çıktılar. Siz birde onları tahliye edin.

‘TAHLİYEMİ TALEP ETMİYORUM’

Selahattin Demirtaş, ‘tahliye talep ediyorum’ cümlesini kurarsa şerefsizdir. Tahliyemi talep etmiyorum. Dosyamın son gününe kadar da tutuklu da olsam tutuksuz da olsam geleceğim bu sanık kürsüsünde temsil ettiğim iradenin onurunu haysiyetini koruyacağım. Gerisi sizin bileceğiniz iştir. Sayın Başkan ve üyeler; Adalet şu saat itibariyle tahliye kararı vermeniz halinde bile katledilmiştir, bunu bilin. Dışarıda tecavüzcüler, hırsızlar, talancılar, soyguncular yargılanıp dolaşırken ben yüksek güvenlikli bir hücrede kendimi daha onurlu ve haysiyetli hissediyorum.  Söyleyeceklerim budur” ifadelerini kullandı.

Duruşma, Demirtaş’ın bu beyanlarının ardından avukatlarının savunmasıyla devam ediyor.