TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, açlık grevi eylemcilerinin dikkat etmesi gereken noktalar konusunda önemli uyarılarda bulundu.

Sıvı alımına çok dikkat edilip, bol bol temiz su içilmesinin yanı sıra tuz, şeker, karbonat ve B vitamininin eksik edilmemesi gerektiğini söyleyen Fincancı, açlık grevindeki kişilerle temas konusunda da özenli davranılması gerektiğini ifade etti.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle başladığı açlık grevi 165'inci gününe ulaştı.

Aynı taleple cezaevlerinde gruplar halinde başlatılan  açlık grevleri 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayılırken, tahliye olan tutuklularla birlikte yine HDP’li 3 milletvekili dışarıda açlık grevinde.

Hem Leyla Güven hem diğer birçok eylemcinin sağlık durumu kritik eşiği aşamaya gelirken AKP hükümeti, bu eylemler karşısındaki sessizliğini sürdürüyor.

‘GÜN SAYISI DEĞİL, KİŞİNİN ÖZELLİKLERİ ÖNEMLİ’

Mezopotamya Ajansı’ndan Ferhat Çelik’in aktardığına göre, açlık grevinde olan kişilerde sağlık sorunlarının baş göstermesinin gün sayısına bağlı olarak ortaya çıkmadığını ifade eden Fincancı, gün sayısından öte kişinin yaşı, sağlık durumu ve bulunduğu fiziki ortamın önemli etkenler olduğunu ifade etti.

Bu nedenle dışarıda açlık grevi yapan insanlar için koşulların biraz daha olumlu olduğunu söyleyen Fincancı, “Çünkü dışarıda temizlik koşullarına özel önlemler alınabiliyor. Ancak özellikle binlerce insanın açlık grevinde olduğu cezaevlerinde temizlik koşulları, barınma koşulları hiç uygun değil. Bazı açlık grevcilerine hücre cezaları verildiğini duyuyoruz ve bu nedenle hücrelerde tek başlarına olmaları çok riskli bir durum oluşturuyor. Onun dışında grevcilerin temizliğini sağlayabilecek, onlara yardımcı olabilecek fazla kimse yok. Bunlar sağlık durumuyla ilgili olumsuzluklar barındırıyor” dedi.

‘YETERLİ BİLGİ ALAMIYORUZ’

Açlık grevinde olan tutukluların sağlık durumları hakkında yeterli bilgi alamadıklarını belirten Fincancı, “Hekimlerin, sağlık çalışanların üstüne çok büyük bir yük bindirilmiş durumda. Biz daha önceki açlık grevlerinde bağımsız hekimler aracılığıyla cezaevi hekimi arkadaşlarımıza destek olma görevini üstleniyorduk. Bağımsız hekimler, özellikle Tabip Odası aracılığıyla belirlenmiş gönüllü hekimlerle ziyaretler gerçekleştirdiklerinde onlarla iletişim daha kolay oluyordu” diye konuştu.

TEMİZLİK KOŞULLARININ ÖNEMİ

Kişilerde hastalıkların baş gösterme ölçülerinden birisinin de beden kitle endeksi olduğunu ifade eden Fincancı, bu konuda şunları söyledi:

“Beden kitle endeksi yüzde 15’in altına indiğinde bu ciddi riskler barındırıyor demektir. Çünkü bu yalnızca kas dokusu yıkımı tek değil, organlarda da hasarlar meydana gelmesi demektir. Özellikle normal beslenme olmayan uzamış açlık dönemlerinde kişi enfeksiyon hastalıkları ve bulaşıcı hastalıklara açık hale geliyor. Bunun için temizlik koşullarına özen gösterilmeli ki cezaevlerinde bunlar zorluklar taşıyabilir. Çünkü cezaevlerinde su sınırlamaları olduğunu, koşulların çok kötü olduğunu biliyoruz. Bunlar da gene kişilerin bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya kalmasına ve bu nedenle ciddi sağlık sorunları yaşamasına neden olabilir.”

‘SU, TUZ, ŞEKER, KARBONAT VE B1 ALIMINA DİKKAT!’

Keza açlık grevindeki kişilerle temas konusunda da özenli davranılması gerektiğini ve mümkünse maskeyle dolaşılması gerektiğinin altını çizen Fincancı, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Hastalık meydana getirmeyen mikroplar uzatılmış açlık grevinde olan insanlarda kolaylıkla hastalık meydana getirebilir. Grevcilerin cilt kurulukları olabilir. Cilt kurulukları nedeniyle oluşan çatlaklarda mikrop alınması söz konusu olabilir. O nedenle mümkün olduğunca cildin nemli tutulması yani kremler ve benzeri cildi nemlendirecek bir takım araçların kullanılması gerekiyor. Sıvı alımına çok dikkat edilmelidir. Mutlaka temiz su içilmeli. Bunun yanı sıra tuz, şeker, karbonatın ve B vitamininin eksik edilmemesi gerekiyor. Tuz tabi sadece sodyumlu bildiğimiz alışık olduğumuz sofra tuzu değil, mümkünse kan değerlerine bakılıp potasyum düşüklüğü varsa potasyumdan zenginleştirilmiş tuzlar alınmalı.

Özellikle tansiyon hastaları sodyumu azaltılmış potasyumu zenginleştirilmiş tuzlar kullanabilir. Ama bunların hekimler tarafından değerlerine göre kararlaştırılması gerekiyor. Grevcilerde magnezyum eksikliğine bağlı kas krampları meydana gelebilir. Bütün bunlar açlık grevinde mutlaka alınmasında yararı olan açlık grevi sürecini sıkıntılarını azaltabilecek, sakatlıkların ya da ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engelleyebilecek önlemler olarak açlık grevcileri ve onlara bakan kişiler tarafından bilinmesi gerekenlerdir.”

GÖRME BOZUKLUKLARI

Prof. Fincancı açlık grevi eylemcilerinde baş göstermeye başlayan görme bozuklukların ise göz kaslarının zayıflamasıyla ilgili olduğunu kaydetti.

Ancak bu tür bozuklukların yaşanması durumda mutlaka nörolojik muayeneyle bunun tespit edilmesi gerektiğini de yine ekledi.

Görme bozukluklarının genellikle 200’lü günlerden sonra başladığını kaydeden Fincancı, “Bizim bildiğimiz kadarıyla açlık grevcilerinin B vitamini kullandığı yönünde. Yani günlük 500 gram B1 vitamini kullandıkları zaman bu sinir hasarlarını erken dönemlerde beklemiyoruz. Ama tabi kişiye göre çok değişkenlik gösterebilir. Hani mümkün olduğunca gün söylemekten kaçınıyorum. Daha 50’nci gününde bile riskler taşıyabilir ama erken dönem görme bozuklukları ağırlıklı kas dokusundaki zayıflamayla ilişkilidir. O nedenle göz kaslarını zayıflamasını engelleyecek göz hareketleri düzenli yapılabilir. Göz kaslarını hareketlendirilebilir” diye belirtti.

‘BEDEN KENDİYLE BESLENMEYE BAŞLAR’

Bazı açlık grevcilerinin artık kan kusmaya başladığını da hatırlatan Fincancı, “Dokular yeterli besini alamadığında kendi kendiyle beslenmeye başlıyor. Dolayısıyla bunun etkisiyle bir takım kanamalar çıkabilir. Bu çok riskli bir durum. Bunların açlık grevcileri tarafından iyi değerlendirilmesi gerekir. Mutlaka hekimler tarafından da değerlendirilmeli. Kişi bu noktaya gelmişse, grevini yeniden gözden geçirilmeli. Çünkü biliyoruz ki açlık grevleri insanların sesini duyurma çabasıdır. İntihar eylemi değil, ölme gibi bir talep yok. Dolayısıyla böyle ağır sağlık sorunlarına yol açabilecek durumlarda yeniden gözden geçirilmeli ve devam edip etmeyeceğine de karar vermesi gerekiyor. Çünkü uzamış açlık ölümlere neden olabiliyor. O yüzden bu konuda özenli davranması gerekiyor. Kararı tabi ki kendileri verecekler ama biz hekimler onların yaşamasını isteriz” dedi.

TECRİT BİR İŞKENCEDİR’

Açlık grevcilerine toplumun artık ses vermesi gerektiğini söyleyen Fincancı, son olarak şunları dile getirdi:

“Ortada son derece açık bir talep var. Açlık grevi yapanlar Abdullah Öcalan’ın tecridine karşı bir ses getirme çabasında oldukları beyan ettiler. Şimdi bu yalnızca Abdullah Öcalan’la da sınırlı diye düşünülmemeli. Türkiye cezaevlerinde çok ciddi bir tecrit sorunu vardır. Çünkü 2 kişi ya da 3 kişi bir aradalar. Burada tecrit dediğimiz zaman çeşitliliğin, değişkenliğin de ortadan kalkması ve yeterli uyaranın kişilerin ulaşamaması anlamına geliyor. Yeterli uyarana ulaşamamak bir sağlık sorunudur aslında. Çünkü yeterli uyarana ulaşamayan organizma kendini kapatır. Bütün risklere karşı kendini kapattığı için korumasız hale gelir. Bu da insanların çok ciddi sağlı sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına neden olur. O nedenle tecrit bir işkencedir aslında. Bunu böyle görerek bütün tecrit uygulamalarına karşı toplumun ses vermesi gerekiyor.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı