ETHA /Ali Koçer 

Licê, "çözüm süreci"ne rağmen devletin Kürt illerinde inşa ettiği karakollara karşı halkın yürüyüşü sırasında askerlerin açtığı ateş sonucu 17 yaşındaki Medeni Yıldırım'ın yaşamını yitirmesiyle bir kez daha gündeme geldi.

Lice'de esrar ekimini kim, nasıl yapıyor? Bu soruyu ekimi yapan Liceliler yanıtladı.

'TOHUM ATMA ZAMANINDA KOMUTAN BİZE HABER GÖNDERİR'

Adını vermek istemeyen bir Licêli yıllardır esrar ektiğini belirterek, "Asker ve emniyet yetkilileri özellikle bizi teşvik ediyorlar. Tohum atma zamanı geldiğinde Hezan (Kayacık) Karakolu komutanı bize haber gönderir işbirliği yapmak için. Açıkçası kabul ettiğimiz zamanlarda oldu. Tohumları atmadan önce karakol komutanın hissesini peşinen veriyoruz.”

'EKİNİ ONLARIN KONTROLÜNDE GÖTÜRÜYORUZ'

"İşbirliğinin" bununla kalmadığını, hasat döneminde de askerlerle olan temaslarını sürdürmek zorunda kaldıklarını kaydeden Licêli, "Ekini buradan Diyarbakır'a kadar onların kontrolünde götürüyoruz. Hatta İstanbul ve İzmir gibi metropollere gidecek olursa da, o aşamayı da onlar çözüyor. Biz bilemeyiz nasıl götürdüklerini. Ama götürüyorlar bir şekilde… Sorunsuz götürüyorlar. Yolda herhangi bir engellemeye takılmadan mal gideceği yere varıyor. Avrupa'ya kadar da götürdüklerini biliyorum" dedi.

Diyarbakır ve Bingöl'den üst düzey askerler ve polisler için kadınların getirildiğini kaydeden Licêli, "Özel arabalarla bedenini para karşılığında satan kadınlar getiriyorlar Licê'ye. Böylelikle 'Licê'de fuhuş ticareti yapılıyor' havasını yaratmaya çalışıyorlar. Hırsızlık da öyle…Yine aynı şehirlerden gençler getiriyorlar buraya hırsızlık yapmaları için. Licê tarihinde 'hırsızlık' nedir bilmezken, son dönemlerde evlere ve dükkanlara hırsızlar musallat oluyor. Birkaçını yakaladık. Licêli değillerdi. Sonuçta Licê küçük bir ilçe ve herkes birbirini tanır. Ama bunları tanıyan bir Allahın kulu çıkmadı. Karakola teslim ettik onları. Yirmi dakika sonra karakoldan bir araba onları Licê-Diyarbakır yoluna bıraktı" dedi.

Devlet yetkililerinin bunları sadece cüzdanlarını kabartmak için değil, hakı yozlaştırmak için yaptığını vurgulayan Licêli, özel olarak gençlerin politik değerlerinden koparılmaya çalışıldığını vurguladı.

'GERİLLA DEVLETTEN DAHA ÇOK ASAYİŞİ SAĞLIYOR'

İsmini vermek istemeyen başka bir Licêli D.A., devletin, "esrar operasyonu' adı altında gençlerin gerillaya katılımını engellemeye çalıştığını belirtti. D.A. şunları söyledi: "Gerilla, yıllardır köylülerin esrar ekmesine karşı. Hatta köye inip tarlalardaki esrar ağaçlarını çektiği dahi oluyor. Çok önceleri 100-200 dönüm ekenler vardı, şimdiler bu sayı 10 dönüme kadar indi. Devlet daha fazla ekmelerini dayatırken, gerilla bununla halkın apolitize edilmek için yapıldığını bildiği için önüne geçmeye çalışıyor. Çünkü bizim buralarda esrar, devlet nazarında çok yönlü bir rant imkanı. Devlet bunu, hem hissedarlık, hem köylüleri itirafçılığa sürüklemek hem de gerilla ekmiş gibi göstererek kullanıyor. Ayrıca gençlerin esrar içmelerini de sağlayarak mücadeleden soyutlamaya çalışıyor. Ama gerilla bütün bunları boşa çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Kısacası, gerilla burada devletten daha fazla asayişi sağlıyor.”

'MEDENİ YILDIRIM'IN ÖLDÜRÜLMESİ BİZE BİR GÖZDAĞI İDİ'

Medeni Yıldırım'ın öldürülmesini "gözdağı" olarak nitelendiren D.A.; şöyle konuştu: "Mart ayının sonlarında Hezan karakolundan bize bu senenin esrarı için işbirliği teklifi geldi. Tabi bizim bu işbirliğini kabul etmemiz durumunda itirafçılığı da kabul etmemiz gerekir. Biz 'ne işbirliğini nede itirafçılığı kabul etmeyiz' yanıtını gönderdik. Bunların illaki her köyde 3-5 adamları var. Bizlerle irtibata geçiyorlar. Birkaç kez haber geldi, reddettik. Ret yanıtımıza karşılık hiçbir tepki vermediler, şaşırdık. Hezan'da yeni yapılan karakol ve kalekol inşalarını protesto edeceğimiz gün, en çok katılım bizim köyden sağlamıştı. Bunu gördüler. Çünkü diplerine kadar girdik. Muhtemelen 'bunların hepsi o köyden' düşüncesiyle ateş ettiler. Ama Medeni arkadaş bizim köyden değildi. O aşağı köyden, Nenyaslıydı. Böylelikle bize gözdağı verdiler, 'ya bizimle işbirliği ve itirafçılık temelinde ilişki kurarsınız ya da işte böyle öldürürüz sizi.'"

'ŞAHSEN BEN DE RÜŞVET ÖDEMEK ZORUNDA KALDIM'

Eskiden Licê'ye bağlı olan Helhel (Çitlibahçe) köyünden M.T. de devletin kirli oyunlarına dikkat çekiyor.

M.T. yıllar önce karakol komutanı ile yaşadığı bir diyaloğu ise şöyle anlattı: "İşsizlikten evime ekmek götüremez haldeydim. Bir hata yaptım, esrar ektim. 125 tohum attım. Tam hasat döneminde artık elime birkaç kuruş geçecek diye sevinmiştim. Belki kalıcı bir iş de kurma şansım vardı. Zaten bir kere yapıp, hasadı kurtardıktan sonra artık yapmayacaktım. Tam hasadı topladım, satışa hazır hale getirdim derken yolda yakalandım. Beni Hazro'ya yakın bir asker karakoluna götürdüler. (Güvenlik nedeniyle karakolun tam adresini vermiyor) Orada beni tutuklayacaklarını söylediler. Tabii bende çok korktum. Her şeyden ziyade çevremdekilere bu kötü durumu açıklayamayacaktım. O sırada askerlerden biri yanıma geldi 'Karakol komutanı insaflı bir adamdır, aranı hoş tutarsan hakkında işlem yapmayabilir ' dedi. Bende durumu tam olarak anlayamadığım için 'Nasıl yani?' dedim. 'Üzerinde para varsa ver ona serbest bıraksın seni' dedi. 'Ne kadar mesela?' dedim. '5 milyar' dedi. 'Üzerimde sadece 300 TL var' dedim. 'Tamam. Olur. Ama yarın bir 200 daha getir. 500 olsun' dedi. Bende mecbur kabul ettim. 125 ağaç olduğu için işlem yapamıyordu zaten. Çünkü yasada 125 ağaç ticaret olarak geçmiyor. Ben parayı ödedikten sonra bunlar hakkımda işlem yapmışlar ve bende 11 bin ağaç yakaladıklarını kayıtlara geçirmişler. Tabi sonradan 125 ağaç yakaladıklarına dair tuttukları tutanak da meydana gelince o zaman komplo olduğu ortaya çıktı ve beni serbest bıraktılar."

'KORUCULAR DA EKİYOR, RÜŞVET ALIYOR'

Korucuların, üst düzey devlet yetkililerinden farklı olmadığını söyleyen M.T. korucuların esrar ektiğini, ekenlerden de rüşvet aldığını belirtti. Aynı zamanda sevkıyatta kolaylık sağladıkları içinde ayrıca pay aldıklarını da ekleyen M.T., "Anlayacağınız biz burada hem devletten çekiyoruz hemde koruculardan. Allah'tan gerillanın buradaki varlığı devletin ve korucuların daha fazla üzerimize gelmelerini engelliyor. Yoksa namusumuza bile göz dikerlerdi. Gerçi daha önce yapmadıkları şey değil ya…" dedi.

'LICÊ, İSYANIN DİĞER ADIDIR'

BDP İlçe Başkanı Harun Erkuş, 90'lı yılların başında ilçenin nüfusunun 12 binden köy yakmalar, katliamlar, göç ve sürgünlerle 4 bine indiğini belirtti. Erkuş, katliamlarla teslim alınamayan Lice'ye devletin özel bir politika olarak uyuşturucu ticaretini soktuğunu ve bundan medet umduğunu söyledi.

Erkuş, son zamanlarda "uyuşturucu operasyonlarının" amacını ise şöyle anlatıyor: "Esrar operasyonu adı altında siyasi saldırılar yapıyorlar. Özgürlük hareket ile ilişkili olan gençlerimizin ve BDP'li ailelerimizin evlerine baskınlar düzenliyorlar. Bunu da 'uyuşturucu operasyonu' olarak adlandırıyorlar. Bu siyasi saldırılara karşı geldiğimiz için, bizi ve gerillayı 'uyuşturucu yanlısı', 'uyuşturucu ticareti yapıyorlar' diye lanse ediyorlar. Başta da ana akım medya. Ama biz uyuşturucu yanlısı değiliz! Biz sadece böylesi kılıflar uydurularak örgütlü kesimlerimize yönelik geliştirilen siyasi saldırılara karşı duruyoruz. Ayrıca evlerine baskın yapılanların hiçbirinin uyuşturucu ile ilgilerinin olmadığını bizzat biz biliyoruz. "