Gazeteci-yazar Murat Yetkin, Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme tartışmalarını ele alan bir yazı kaleme aldı.

Libya’da  Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile General Halife Hafter’in Milli Ordusu arasındaki çatışma başkent çatışmalar yaygınlaşarak sürerken, Türkiye UMH ile imzaladığı anlaşma ve verdiği destekle tartışmaların odağına yerleşmiş durumda.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Libya hükümetinden talep gelmesi halinde Türkiye’nin asker gönderebileceği açıklaması üzerine dünyanın dikkatinin Suriye’nin yanı sıra Libya krizine döndüğünü belirten gazeteci-yazar Murat Yetkin, “Bunu 14 Aralık’ta ’16 yaşından küçük ve 55 yaşından büyük’ Libya vatandaşlarına vize muafiyeti tanıyan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi izledi. Bu durum, adeta silah altına alınamayacak sivillerin tahliyesine kapı aralıyor, Suriye’den sonra Libya’dan da Türkiye’ye bir mülteci dalgasının mı geleceği sorusunu akla getiriyordu. Erdoğan’ın 15 Aralık’ta (ikiye bölünmüş Libya’nın BM tarafından tanınan) Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başı Fayez Al Sarraj ile İstanbul’da Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı imzalayıp 16 Aralık’ta Meclis’e gönderince durum ciddiye bindi” yorumunda bulundu.

Murat Yetkin, Libya krizine ilişkin ‘yetkinreport.com‘daki ‘Libya ikinci Suriye olmamalı‘ başlıklı yazısında, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye’nin yanı sıra Libya ihtilafında da kilit rolde olduğuna vurgu yaparak, şu noktalara dikkat çekti:

SADAT VE “SİVİL ORDU” TARTIŞMASI

Meclis’e sunulan anlaşmada “sivil” unsurlardan söz etmesi muhalefet sözcülerinin Erdoğan hükümetinin Türk Silahlı Kuvvetleri yerine Libya’ya gayrı resmî milis birlikleri mi göndermeyi planladığını sormasına yol açtı.

Erdoğan’ın 10 Aralık’ta Bilkent’teki bir toplantıda, “asker mi gönderileceği” sorusu üzerine Rusya’nın Libya’da özel güvenlik şirketi elemanlarının bulunduğundan, talep olursa bu tür “elemanlar” gönderilebileceğinden söz etmesi bu soruları güçlendiriyor. Erdoğan isim vermese de Irak işgali sırasında –ağır insan hakları ihlallerine yol açan- Amerikan Blackwater gibi, ya da Ukrayna krizinde görülen Rus Wanger gibi özel güvenlik şirketleri, ya da yaygın deyimle “sivil orduları” ima ettiği Ankara’da konuşuluyor.

Bu çerçevede Uluslararası Savunma ve Danışmanlık Şirketinin (SADAT) adı geçti. SADAT’ın kurucusu, halen Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı sıfatıyla, Cumhurbaşkanlığı Dış Politika ve Güvenlik Kurulunda yer alan, emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi idi. SADAT adı daha önce Suriye’de Beşar Esad rejimini yıkmak için silahlanan Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) askeri eğitim verilmesi konusunda geçmişti.

Ancak Tanrıverdi, SADAT’ın özel birlik kurmadığını, buna karşı olduğunu, sadece askeri eğitim ve danışmanlık işleri üstlendiğini söylüyor. Bununla birlikte Tanrıverdi’nin gerekirse Libya’ya bu tür özel milis güçlerinin gönderilmesinden yana olduğu hükümet yanlısı medyada yer alıyor.

Hükümetin Türkiye’yi Libya iç savaşında taraf olmaktan sakınması, Suriye’den sonra bir de Libya’dan gelecek göç dalgası ve güvenlik risklerine yol açacak adımlardan kaçınması ve sorunun diplomasi yoluyla halline odaklanmasında yarar var.