İnsan Hakları Derneği (İHD), TSK’nin Irak Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Gara bölgesine yönelik 10 Şubat'ta başlatılan askeri operasyonda PKK tarafından alıkonulan asker, polis ve MİT mensubu 13 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin İHD Genel Merkezi’nden basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri katıldı.

Toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, alıkonulan kişilerin yaşamını yitirmesinden kaynaklı üzgün olduğunu dile getirdi.

Savunma Bakanı’nı Hulusi Akar’ın 13 Şubat akşamı yaptığı açıklamaya değinen Türkdoğan, “Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı açıklamalarda askeri operasyonda daha önceden alıkonulan bu kişilerin kurtarılmasının da amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak hepimizi üzen bu kişilerin yaşamını yitirdiği ve bir katliam yaşandığıdır. Yaşamını yitirenlerin kederli ailelerine başsağlığı dileriz. Bu kişileri sağ salim kurtaramadığımız için de çok üzgün olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu kişilerin yaşamını yitirmesine sebep olanları kınadığımızı ve yargı önünde hesap vermesi gerektiğini belirtiriz” diye konuştu.

VARDAR’IN AKIBETİ BELLİ DEĞİL

Daha önce alıkonulan kişilerin insan hakları örgütlerinin çabaları sonucu sağ salim teslim alındığını anımsatan Türkdoğan, “PKK/HPG tarafından yolların kesilip, yol kontrolleri yapıldığı sırada alıkonulan asker, polis ve istihbarat görevlileri ise aradan geçen 6 yıla rağmen serbest bırakılmamıştır” dedi.

Alıkonulan kişilerle ilgili bilgiler paylaşan Türkdoğan,  “Alıkonulanlardan Sedat Vardar ve Ferdi Polat’ın akıbeti konusundaki belirsizlik ise sürmüş, Ferdi Polat’ın alıkonduktan hemen sonra yaşamını yitirdiği yetkililer tarafından aradan geçen 2 yıl sonra ailesine bildirilmiştir. Sedat Vardar’ın akıbeti ise hala belli değildir” diye konuştu.

AİLELER 'YANITSIZ' BIRAKILDI

Alıkonulan kişilerin aileleri ve yakınlarıyla İHD Genel Merkezi ve şubeleri ile diğer insan hakları örgütleri tarafından açıklamalar yapıldığını ifade eden Türkdoğan, şunları söyledi:

“Resmi internet sitemizde ve çeşitli basın kuruluşlarının internet sayfalarında açıklamalarımız yer almaktadır. Ailelerle birlikte basın toplantıları dışında TBMM nezdinde siyasi partilerin grup başkan vekillikleri ve çeşitli devlet görevlileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, aileler bizzat bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı ile görüşerek sorunun çözümünü dile getirmişlerdir. İHD ve diğer insan hakları örgütleri ile birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı ile görüşme taleplerimize olumlu veya olumsuz cevap verilmemiştir.”

'İNİSİYATİF ALDIK'

İHD’nin ailelerle birlikte 23 Aralık 2016 tarihinde Meclis’te grubu bulunan siyasi parti temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdiğini dile getiren Türkdoğan, “Bu görüşmelerde İHD inisiyatif alarak bu kişileri teslim alabileceğini belirtmiştir. Bu görüşmelerde sadece HDP ile görüşme basın önünde gerçekleşmiştir. Siyasi iktidarın duyarsızlığı nedeni ile bu girişim başarısız olmuştur. 22 Haziran 2017 tarihinde alıkonulan asker ve polis aileleri ile birlikte İHD Diyarbakır Şubesi’nde ortak açıklama ve çağrı yapılmıştır” hatırlatmasında bulundu.

Türkdoğan, Meclis’te yaptıkları görüşmelere dair de bilgiler paylaştı. Türkdoğan, “Ailelerden bazıları daha sonra 2020 yılından itibaren Diyarbakır’da HDP İl Binası önünde oturma eylemlerine katılmış ve evlatlarının serbest bırakılması için açıklamalar yapmışlardır. Son çağrıdan sonra bazı girişimler gerçekleştirilmiştir. Ancak bu girişimler sert güvenlik politikaları ve devam eden kesintisiz askeri operasyonlar nedeniyle istenen amaca ulaşamamış, bu konudaki tüm girişimlerimiz başarısız olmuştur” dedi.

SAVAŞ SUÇU!

Silahlı çatışmanın tarafların çatışmanın tarafı olmayanlara yönelik herhangi bir saldırı gerçekleştirilemeyeceğinin altını çizen Türkdoğan, “Söz konusu olayda hayatını kaybeden 13 kişinin çatışmaya taraf olmadığı açıktır. Bu tür eylemler sadece insancıl hukuku ihlal etmez, aynı zamanda savaş suçu niteliği taşırlar. Bu nedenle, doğrudan çatışma dışı kişilerin hedef alınıp alınmadığı bu gibi vakalarda kritik önem taşımaktadır. Öte yandan sadece devletleri bağlayan insan hakları hukuku da devletlere yapacakları operasyonlarda bazı sorumluluklar yükler. İnsan hakları hukuku uyarınca devletlerin çatışmanın tarafı olmayan kişileri tehlikeye düşürecek operasyonlardan kaçınması, bu kişilerin yaşam hakkının güvence altına alınması için gerekli önlemleri alması yükümlülüğü vardır” şeklinde konuştu.

Etkili bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulunan Türkdoğan, “Her iki hukuk alanı da ihlal gerçekleştikten sonra sorumluların ortaya çıkarılması için tarafsız ve bağımsız organlar eliyle, soruşturmayı sekteye uğratmadığı sürece başta mağdur yakınları olmak üzere kamuoyunun hakikati bilme hakkına saygı gösterilerek, etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. İHD bu yükümlülüğün sadece ölen kişilerin yakınlarına karşı bir sorumluluk olmadığını aynı zamanda benzer hak ihlallerinin tekrar etmemesi için de zorunlu bir yol olduğunu hatırlatmayı zorunlu görmektedir” ifadelerini kullandı.

PKK’YE ÇAĞRI

PKK’nin insancıl hukuk kuralları gereği alıkoyduğu kişilerin hayatından sorumlu olduğunu dile getiren Türkdoğan, “Bu olaydaki sorumluluğu açıktır. Halen elinde alıkoyduğu kişiler var ise, bu kişileri bir an önce serbest bırakmaya davet ediyoruz” dedi.

BAĞIMSIZ SORUŞTURMA

Hükümet yetkililerine seslenen Türkdoğan, devamında şunları söyledi:

“Genelkurmayın alıkonan kişilerin bulunduğu yere oldukça riskli askeri operasyon yapmasının muhtemel sonuçlarından da sorumlu tutulacağı açıktır. Hükümetin bu konuda adım atarak idari soruşturma konusu yapması gerekmektedir. Yaşamını yitiren alıkonan kişiler ile ilgili etkili soruşturma için yetkili Başsavcılığın çalışmalarının kolaylaştırılması gerekmektedir. Askeri operasyon ile ilgili eldeki tüm bilgi ve belgelerin yetkili Başsavcılık ile paylaşılması gerekmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun yapacağı otopsi ve benzeri çalışmalarda yaşamını yitirenlerin ölüm sebebini ve ölüm anını uluslararası standartlara uygun olarak ve denetime açık bir şekilde yapması gerekir. Adaletin yerini bulması açısından tüm gerçekliğin açığı çıkmasının zorunlu olduğunu, bu tip ağır yaşam hakkı ihlallerinde yukarıda belirttiğimiz gibi tarafsız ve bağımsız organlar eliyle soruşturma yürütülmesinin gerekli olduğunu belirtmek isteriz.

Olayın önemi dikkate alınarak, Meclis’in bu olayı Araştırma Komisyonu kurarak araştırması ve olayı açıklığa kavuşturması gerekmektedir. Tüm bu olup biten ağır yaşam hakkı ihlallerinin devam eden silahlı çatışmanın sonuçları olduğu ve Kürt sorununun demokratik çözümü olmadığı sürece maalesef devam edeceği unutulmamalıdır. Bizler barış savunucuları olarak savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı