HDP eski milletvekili ve hukukçu Hasip Kaplan, "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni değerlendirdi.

 “Cumhurbaşkanının meclisi fes etme yetkisi yok” açıklamalarını da doğru bulmadığını ifade eden Kaplan, “Bal gibi var. Cumhurbaşkanı isterse dudağının arasındaki iki kelime ile ‘meclis fes edilmiştir’ diyerek fes edecektir. Bu kadar basittir. Kimseyi kandırmasınlar. Bu sistem tek kişi yönetim olarak örneklendirme yapılacaksa Ortadoğu’daki Baas rejimlerine, tek kişi yönetimleri olan diktatöryal yönetim tarzlarına benzemektedir. Bu da çok tehlikelidir” dedi.

Dihaber’den Sadiye Eser’in aktardığına göre, halklara referandumda “Hayır” oyu kullanma çağrısı yapan Kaplan, “ Türkiye’ye nefes aldırabilecek bir seçime, bir tek oyu var ‘Hayır’. ‘Hayır’ dediği zaman Türkiye’de dünyalar değişir. ‘Hayır’ çıktığı zaman hiç kimse dikta hevesine kapılamaz. Halkımızı görev, sandık başına davet ediyoruz. Gitsinler sandıkta mutlaka oyunu kullansınlar ‘Hayır’da ‘Hayır’ vardır" dedi.

Anayasa değişikliği paketinde yer alan 18 maddeden “Yargı yetkisinin, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağına dair hüküm, ‘Bağımsız ve tarafsız’ mahkemelerce kullanılacağı” şeklinde değiştirileceğini belirten Kaplan, şu ifadeleri kullandı:

 “Bağımsız ve tarafsız yargıyı getirdik diyorlar, sonrası hemen 14’üncü maddede hakimler savcılar kurulu ile bağımsız ve tarafsız yargıyı tamamen bir kişiye bağlıyor. Gerçekten bu 18 madde Anayasa referandum paketi hukuk devletine, özellikle demokrasilerde güçler ayrılığına, yasama, yürütme, yargı arasındaki ayrımı tamamen ortadan kaldırmakta ve parlamenter rejimi kaldırırken, tek kişi yönetimini getiriyor. Yani başkanlık sistemini getirmiyor. Adı başkanlık sistemi gibi gözükse de aslında tek kişinin bütün yetkileri toplamı olarak görülüyor”

‘SEÇİLME YAŞININ 18'E DÜŞÜRÜLMESİ GERÇEKÇİ DEĞİL'

Teklifin 2’inci ve 3’üncü maddesinde yer alan milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkarılmasını ve seçilme yaşını 25'ten 18'e indirilmesi konusuna ilişkin Kaplan, Şimdi milletvekili seçilme yaşını 18 indiriyorlar. Oysaki 18 yaşındaki gençler yeni yeni üniversiteye başlamış olacak. Bu gençler özgür üniversitelerde kendilerini ifade edemiyorlar. En ufak bir olayda üniversiteden atılıyorlar. Gençlerin ifade hürriyeti, düşünce örgütleme özgürlüğünü, bilim özgürlüğünü sağlayacaklarına, milletvekili seçme hakkını getiriyorlar” dedi.

Kaplan şöyle konuştu:

 “Milletvekili sayısının 600’ya çıkarıyorlar. Bütün başkanlık sistemi olan ülkelerde senato var. Türkiye’de senato vardı kaldırdılar, şuan yok. Ama sayı artırıyorlar. Milletvekili sayısını 600’ye çıkartırken ne yapıyorlar, meclisin yetkilerini kaldırıyorlar. Şimdi milletvekili seçilme yaşını 18 indiriyorlar. Oysaki 18 yaşındaki gençler yeni yeni üniversiteye başlamış olacak. Bu gençler özgür üniversitelerde kendilerini ifade edemiyorlar. En ufak bir olayda üniversiteden atılıyorlar. Gençlerin ifade hürriyeti, düşünce örgütleme özgürlüğünü, bilim özgürlüğünü sağlayacaklarına, milletvekili seçme hakkını getiriyorlar. Daha önce milletvekili yaşı 25 idi. Daha önce 2 dönem mecliste bulundum, 2 tane 25 yaşında milletvekili görmedik. Yani bu reel değil”.

‘DENETLEME YETKİSİNİ KALDIRIYOR’

Seçim dönemlerini birleştiren maddeye ilişkin, Kaplan, “Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimi aynı güne koyuyorlar. İkisi ayrı şeyler. Birisi meclistir, yasamadır. Diğeri cumhurbaşkanlığı, yürütmedir. Yürütme ile yasamanın aynı mecliste aynı gün seçiminin yapılması demek, aslında meclisi belirleme çabalarını gösteriyor. Yani cumhurbaşkanı adayı olan kişi, parti içi hiç demokrasi yoksa eğer kendi istediği insanları 600 kişiyi işaretleyip milletvekili adayı olarak gösterebilir” sözleriyle değerlendirdi.

"Meclisin görev ve yetkilerinin tamamen kaldırılması" maddesine dikkat çeken Kaplan, “Çünkü Meclis en önemli fonksiyonu hükümeti ve yürütmeyi denetlemektir. Ve bunu da en önemlisi plan ve bütçe komisyonunda bütçe görüşmeleri esnasında bütçenin denetimidir. Ne yapıyor? Onu denetleme yetkisini kaldırıyor. Yani daha önce Sayıştay'ın Meclis adına olan denetim yetkisi vardı. Askeri güvenlik adı alanlarında devletin yetkisi kaldırılmıştı. Şimdi diğer bütün bakanlıklarla ilgili denetim yetkisini kaldırıyor” ifadelerini kullandı.

‘KEYFİ İSTERSE MECLİSİ FES EDECEK’

Cumhurbaşkanının yetkilerinin oldukça genişletildiğini hatırlatan Kaplan, şöyle devam etti:

“Meclisi Fes edebilir. 600 milletvekilini, 600 milletvekili mecliste dururken, Cumhurbaşkanı bir kişi. 1 kişi 600 kişiyi, yani milletin iradesini keyfi isterse fes edebilecek. Kaç yardımcısı olacak, başkanlık sistemi olan Amerika’da ve diğer ülkelerde bunlarda seçime giriyor. Burada ise cumhurbaşkanı seçecek. Yani istediğini kendine yardımcı atayacak, sayısı ve sınırı da belli değil. Bakanlarda belli değil. Bu konuda getirilen asıl değişiklik, asıl isteme nedenleri, Cumhurbaşkanı atadığı bakanların cezai sorumsuzluğunun olmasıdır. Yani bunları dokunulmaz kılıyor. 1982 darbe anayasasında 15’inci madde ile generaller Cumhurbaşkanı Kenan Evren onlar kendilerini dokunulmaz kılmışlardır. Bu getirdikleri değişiklikte ona benzer bir değişikliktir. Zaten Cumhurbaşkanlığın soruşturulabilmesi yalnız vatana ihanet suçundandır. Onun içinde en az 410 milletvekili ki bu 600 milletvekili olunca bu sayı 500 çıkacak, daha fazla bir rakam soruşturma kararı vermesi gerekiyor. Bu sorumsuzlukları aynı zamanda Cumhurbaşkanının atadığı yardımcı ve bakanlar içinde geçerli olacak. Yolsuzluk yapan veya suç işleyen bir bakan hakkında soruşturma cezai sorumluluk olmayacak”

‘KENDİNE BİR DÖNEM FAZLADAN UZATACAK’

Cumhurbaşkanının görev süresinin belli olmayacağını savunan Kaplan, “Yani 2 dönem seçilebiliyor 5+5. Şimdiki Cumhurbaşkanı görevde ve 16 Nisan seçiminden sonra 'ben meclisi fes ediyorum, seçime götürüyorum' dediği zaman geçtiğimiz süre cumhurbaşkanlığı yapmış sayılmayacak. Yani yeni bir 5+5, yeni bir 10 yıl Cumhurbaşkanı seçimi görev ve yetkileri belirlendiği için bir dönem fazladan kendine süre uzatmış olacak” dedi. OHAL’i içeren maddeyi de değerlendiren Kaplan, “OHAL’in artık hükümet olmadığı için kendi atadığı bakanlar olacağı için, meclis karar almayacak. Artık Cumhurbaşkanlığı belirleyecek, bir kişi belirleyecek” diye konuştu.

‘ÜST DÜZEY BÜROKRASİYİ CUMHURBAŞKANI BELİRLEYECEK'

Hakimler ve Savcılar Kurulu'nu (HSK) cumhurbaşkanının direkt atayacağı 14’üncü maddeye değinen Kaplan, şöyle devam etti:

“Zaten Adalet Bakanı vardı, müsteşar vardı. Şimdi ise 13 üyenin tamamını cumhurbaşkanı atayacak. Bu ne demektir? Yargıyı kendine bağlayacak. Yargıyı kendisine bağlaması Hitler dönemindeki 'Zamanı Hac Cübbesi' olan yargıçları hatırlatıyor. Bu değişiklik geçerse üst düzey görevlileri diyor ki bunların görevlerine son verilmesi ve yeniden ataması, devletin üst düzey bürokrasisini hepsini cumhurbaşkanı belirleyecek, atayabilecek.”

‘BÜTÇE DENETİMİ OLMAYACAK’

Bütçenin denetim dışına çıkacağına işaret eden Kaplan, “Vatandaşın demokrasilerde verdiği vergilerin doğru harcanıp harcanmadığını denetlenmesi, yani rüşvet, yolsuzluk, hile, ihaleye fesat karıştırma gibi en önemli konulardır. Bunu ne yapıyorlar? Bu şeffaflığı ve meclis denetimini kaldırıyorlar. Yani eskisi gibi mecliste bütçe dönemi görüşmeleri olmayacak. Çünkü direkt cumhurbaşkanı belirleyecek.”

KARARNAMELERLE TÜRKİYE'Yİ YÖNETEBİLECEK'

Teklifin 16’nci maddesini, “Torba kanun maddesi koymuşlar” diyerek özetleyen Kaplan, diğer maddelere ilişkin de şunları söyledi:

“Geçici hükümler var. Bir kısmı hemen yürürlüğe girecek. Örneğin; hakim, savcılar ve yüksek kuruluna atama yapılması hemen olacak. Seçimler 2019’da deniliyor, ama her an öne alabilecek. Çünkü cumhurbaşkanı artık yetkilidir. Ve cumhurbaşkanı en önemlisi meclisin kanun çıkarmasını beklemeden, buna gerek duymadan kararnameler ile Türkiye’yi yönetebilecek. Aslında eskiden kararnameler kişi hak ve özgürlükler söz konusu olduğu konularda çıkarılıyordu. Şimdi onu da çıkarabilecektir. Sakıncaları o kadar çok ki. Bir kere milletin iradesine saygı söz konusu ise parti içi demokrasi geliştirilsin, adayları halk, taban belirler. Yine eğer milletin iradesine saygı duyuyorsan seçim barajını kaldırırsınız. Seçim barajları zaten yüzde 10 kaldırmak yerine yükseltmeyi hedefliyor. Bütün OHAL’e ilişkin etkiler tek başına cumhurbaşkanı kullandığı gibi örneğin süresi dolan meclisin seçime gitme zamanı gelmiştir. Suriye’de müdahale oldu, El-Bab’a girildi. Benzer bir durum fiili savaş hali durumu bahane edilerek bir dönem daha meclisteki görev süreleri uzatılabilecek. En önemli kurumlar, devlet denetleme kurumu, Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, meclisin yaptığı kanunlar yerine cumhurbaşkanın kararnameleri ile düzenlenecek. Yani bir tek kişi istediği gibi belirleyecek.”

‘TOPLUMU BİR ARADA TUTAN BAĞLARI KOPARIRSINIZ’

Meclisin denetim yetkisinin de ortadan kaldırılacağını söyleyen ve sonra bakanlara da dokunulmazlık getirildikten sonra, istedikleri gibi muhalif olan herkesi susturabileceklerini dile getiren Kaplan, “Türkiye’de sistem 2 partili bir sisteme doğru mecburen evirilecektir. 2 Partili sistemde de devletin bütün olanakları bu seçim dönemlerinde, bu referandumda olduğu gibi bu anayasa geçerse cumhurbaşkanı olan şu anki iktidar kullanabilecek. Yargının fiilen cumhurbaşkanlığına bağımlı hale getirilmesi, adalet ki yurttaşın sığınacağı tek limandır. Eğer adaleti yok ederseniz, tüm toplumu bir arada tutan bağları ortadan kaldırırsınız” dedi.

'BU SİSTEM BAAS REJİMLERİNE BENZİYOR'

“Cumhurbaşkanının meclisi fes etme yetkisi yok” açıklamalarını da doğru bulmadığını ifade eden Kaplan, “Bal gibi var. Cumhurbaşkanı isterse dudağının arasındaki iki kelime ile ‘meclis fes edilmiştir’ diyerek fes edecektir. Bu kadar basittir. Kimseyi kandırmasınlar. Bu sistem tek kişi yönetim olarak örneklendirme yapılacaksa Ortadoğu’daki Baas rejimlerine, tek kişi yönetimleri olan diktatöryal yönetim tarzlarına benzemektedir. Bu da çok tehlikelidir” dedi.

 Amerika’daki başkanlık modelini ve yarı başkanlık sistemi ile yönetilen Fransa örneklerini veren Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Trump’a verilen yetkiler çok gibi gözüküyor ama değil. Orada Eyaletler var. Yüzde 80 iç işlerine onlar karar veriyor. Sadece güvenlik, dış politika ve maliye de karar veriyor. Ama bu 3 konuda o da Trump değil, kongre karar veriyor.”

’80 MİLYONLUK TÜRKİYE’Yİ NEFESSİZ BIRAKIRSINIZ’

“Meclisin denetim gücünü kaldırsanız yasamayı kendinize bağlamış olursunuz” diyen devam eden Kaplan, şunları söyledi:

“Sizde cumhurbaşkanı, yürütmenin başı olarak bütün yetkileri kendinizde oluşturursanız 80 milyon Türkiye’yi nefessiz bırakırsınız. Toplum nefes alamaz duruma gelir. Toplum içinde kutuplaşma, ırkçılık, ayrımcılık bu tür durumlar eksilmez. Şuan Türkiye, ekonomik kriz içindedir. Bu seçim nedeni ile piyasayı yatıştırıcı aspirin tarzı önlemler alınıyor. Bu da referandumdan sonra dövizin fırlaması, Türk Lirası'nın değer kaybetmesi, dış borçlanmanın artması, kredi notunun düşmesi demek olur. Türkiye’yi ekonomik olarak ciddi bir felaket beklemektedir. Bunun çaresi nedir? Baskıcı rejim karşısında demokrasiyi savunmaktır. Savaşa karşı barışı, diktatörlüğe karşı demokrasiyi, yargıyı bağımlaştıran zihniyete karşı bağımsız yargıyı savunmak gerekir. En önemlisi Türkiye’de Türkler, Kürtler, Çerkesler, Arnavutlar, Araplar, azınlıklar farklı inançlar, Aleviler...

“Bunların hepsinin özgür ve eşit yurttaş olarak yaşamasının sağlanması gerekiyor. Şu anki referandum cepheleşmesine baktığımız zaman iktidarın yanında ırkçı, aşırı sağcı, milliyetçi partiler yer alıyor. Bunların da Türkiye’nin toplumsal barışını sağlaması mümkün değil. Bizim önümüze ‘Evet’ de çıkarsa, ‘Hayır’da çıkarsa şu demek kalıyor. Biz ne 12 Eylül darbesi Anayasası'na mecburuz ne de şu gösterdikleri başkanlık modeli diye millete yutturmaya çalıştıkları ve 12 Eylül Darbe Anayasası'ndan beter tek kişilik Anayasa'ya mecburuz. Biz gerçekten parlamenter rejimin işlediği, güçler ayrılığının olduğu eşit yurttaş hukukunun işlediği, meclisin denetim görevini yaptığı bir demokrasi istiyoruz. Bunun yapılabilmesi için önümüzdeki dönem demokrasi güçlerinin çok büyük bir birlikteliğini sağlamak ve bu iktidar yapısının bir seçimde tarihin çöplüğüne atmaktan başka yolu yok.”

‘HAYIR’DA HAYIR VARDIR’

Halklara referandumda “Hayır” oyu kullanma çağrısı yapan Kaplan, sözlerini şöyle tamamladı: “Toplumun bütün kesimleri bundan çok ağır bedeller ödedi. Kürt halkı daha fazla bedel ödedi. Aleviler inançları gereği, azınlıklar öyle, farklı gruplar öyle... Bütün bunlar ve Türkiye batısı ile doğusu ile kuzeyi, güneyi ile bütün olarak bu dikta rejimine karşı demokrasinin yolunu açacak. Türkiye’ye nefes aldırabilecek bir seçime, bir tek oyu var ‘Hayır’. ‘Hayır’ dediği zaman Türkiye’de dünyalar değişir. ‘Hayır’ çıktığı zaman hiç kimse dikta hevesine kapılamaz. Halkımızı görev, sandık başına davet ediyoruz. Gitsinler sandıkta mutlaka oyunu kullansınlar ‘Hayır’da ‘Hayır’ vardır."