Boğaziçi Üniversitesi'ndeki 'Kabe fotoğrafı' soruşturmasında tutuklu Doğu Demirtaş ve Selahattin Uğuzeş'in de aralarında olduğu 7 öğrenci hâkim karşısına çıkıyor.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP Milletvekili Hüda Kaya, SOL Partili Alper Taş ve Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık gibi isimler de yargılanan Boğaziçi öğrencilerine destek vermek amacıyla adliye önüne geldi.

BASIN AÇIKLAMASINA YASAK

İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülen duruşma öncesi Boğaziçi Dayanışması'nın çağrısıyla basın açıklaması gerçekleştirmek istedi.

Basın açıklamasının pandemi koşulları gerekçe gösterilerek yasaklandığı öğrenildi.

Müdahaleye rağmen basın açıklaması gerçekleştiren öğrenciler, "Bu tutuklamalar hukuksuzdur, arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Mücadelemiz her türlü baskı girişimine rağmen devam ediyor. Cumhurbaşkanı'na 'Yüreğimiz yetiyor' demiştik. Bizi size koşulsuz itaat edenlerle karıştırmayın. Bugün o mektupta dediklerimizi aynen tekrarlıyoruz. Size kulluk etmiyoruz. Hukuksuzca tutukladığınız her arkadaşımızı alacağız. Mücadelemizi durduracak kudretiniz olmadığı gibi demokratik hakkımızı gasp eden ucuz siyasetinizin arkasına sığınamazsınız. Sanmayın ki hukuk reformunuzla ezilenleri safınıza katabilirsiniz. Safımız emekçilerin ve ezilenlerin safıdır. Demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız. Tüm kayyımları gönderene, tüm arkadaşlarımızı alana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Yüreğimiz yetiyor!" ifadesini kullandı.

AKADEMİSYENLER: "ÖĞRENCİLERİMİZİ SERBEST BIRAKIN"

Evrensel’den Eylam Nazlıer’in haberine göre, Melih Bulu'yu rektörlük binası önünde her gün sırtlarını dönerek protesto eden öğretim üyeleri de adliye önünde açıklama yaptı. Akademisyen Zeynep Gambetti'nin okuduğu açıklamada, "Bugün burada Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan gayrimeşru rektör atamasını protesto ettikleri için 29 Ocak’ta gözaltına alınan ve sonrasında tutuklu ve tutuksuz yargılanmakta olan 7 öğrencimizin duruşmasına destek vermek için bulunuyoruz. 30 Ocak’tan bu yana 2 öğrencimiz Metris Cezaevi’nde tutuklu, 2’si de ev hapsinde olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumdalar. Kamuoyuna öğrencilerimizin yanında olduğumuzu bir defa daha ilan etmek isteriz. Boğaziçi Üniversitesi hocaları olarak 4 Ocak’tan beri 'Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz' diyoruz. Dayanağımız özgürlükçü ve katılımcı geleneğimizi açıklayan Boğaziçi Üniversitesi temel ilkeleridir" dedi.

Yeni rektörlük, YÖK ve bağlı olduğu siyaset anlayışının üniversitenin evrensel, çoğulcu ve demokratik ilkelerini geçersiz kılmayı hedeflediğini dikkat çeken Gambetti, "Bu hedefe uygun olarak muhalefeti ve her tür toplumsal meseleyi bir asayiş sorunu olarak tanımlayıp, güvenlikçi politikalar uygulamaktadır. Ortada bir asayiş sorunu yoktur. Üniversite bileşenlerinin, birlikte veya ayrı, Boğaziçi Üniversitesi’ne uygulanan politikaları eleştirme hakları anayasa ile güvence altına alınmıştır. Öğrencilerimiz topluma suçlu ve zanlı olarak gösterilmektedir. Bu şekilde Türkiye genelinde olduğu gibi Boğaziçi Üniversitesi'nde de zor ve baskıcı yöntemler meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Eleştiri ve protesto haktır. Bu haklarını kullanan öğrencilerimize yöneltilen suçlamaları kabul etmiyoruz. Öğrencilerimizin derhal serbest bırakılmasını ve yarın başlayan yeni öğrenim dönemine daha fazla vakit kaybetmeden başlamalarını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.

İDDİANAMEDEN: KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK EDİCİ NİTELİKTE OLDUĞU...

Boğaziçili öğrencilerin "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme" suçunu işledikleri ileri sürülen iddianamede şu ifadeler yer aldı:

"Şüpheliler Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş isimli şahısların Güney Kampüs Rektörlük binası karşısında bulunan taşınabilir pano üzerinde İslam Dininin kutsal saydığı Kabe fotoğrafı üzerine Şahmeran ibareli ve köşelerinde LGBTİ+ olarak tabir edilen topluluğu temsil eden amblemlerin asılı olduğu suça konu resmi astıklarının görüldüğü, amblemlerin yapıştırıldığı, dosya kapsamında yer alan görüntülerde bahse konu resmin bu haliyle bir süre yere de konularak sergilendiğinin anlaşıldığı,

"Bahse konu resmin İslam dini literatüründe yasak ve haram olarak kabul edilen eşcinsellik ve benzeri cinsel yönelimlere dair imgeler ile İslam'ın tek yaratıcı olan Allah inancı ve tevhid inancına aykırı olan "Şahmeran" figürünün yine İslam'ın ve Müslümanların yeryüzündeki en kutsal mekan ve yapı olarak kabul ettiği Kabe'nin tasvir edildiği bir resim üzerine yapıştırılması suretiyle oluşturulması.

"Bu resmin kamuoyu tarafından yakından takip edilen ve gündem olan Boğaziçi Üniversitesi'ne yapılan rektör atamasına ilişkin gösteriler kapsamında alenen sergilenmesi de değerlendirildiğinde, gayri muayyen kişilere yönelik alenen yapılan soruşturmaya konu eylemlerin, "LGBTİ+" olarak anılan bir sosyal kesim ve Türk toplumunun büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman vatandaşlar açısından halkın sosyal sınıf bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik edici nitelikte olduğu..."

DOĞU DEMİRTAŞ: POLİS BİZE GAZ VE PLASTİK MERMİYLE SALDIRDIĞI İÇİN BARIŞÇIL BİR EYLEM YAPMAK İSTEDİK

Avukatlar iddianamenin iade edilmesini ve müvekillerinin derhal beraat etmesini talep etti. Sanık sandalyesine ilk olarak tutuklu Doğu Demirtaş çıktı. Demirtaş yaptığı savunmada, "Hiçbir kesim ya da kitleyi nefrete sevke etmek gibi bir niyet etmedim. Polis bize gaz ve plastik mermiyle saldırdığı için barışçıl bir eylem yapmak istedik ve eylemi sergiyle devam ettirmeye karar verdik. Dava konusu resim anonim bir eser. Hiçbir kesim ve kişiyi aşağılamak, kin ve nefrete sevk etmek gibi bir amacım yok. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.

"LGBTİ BAYRAĞINI GÜVENLİK GÖREVLİSİ ASTI, TEŞHİS EDEBİLİRİM"

Mahkeme başkanı Demirtaş'a "LGBT üyeliğin var mı?" diye sordu. Demirtaş, "Yok ama tüm kesimlerinden arkadaşım var" yanıtını verdi. Demirtaş, LGBTİ bayrağını bir güvenlik görevlisinin astığını söyleyerek, "Telefonumda videosu var, incelenebilir. O güvenlik görevlisini teşhis edebilirim" diye konuştu.

"RESMİ BENİM VE DOĞU'NUN ASTIĞININ YAZILI OLDUĞU BİR TUTANAK İMZALATMAYA ÇALIŞTILAR"

Dosya kapsamında 47 gündür tutuklu olan bir diğer öğrenci olan Selahattin Uğuzeş de üzerine atılı suçlamayı reddetti:

"Sergi, rektör olayları kapsamında düzenlendi. Gelen eserler bir seçmeye tabi tutulmadı. 300-400 kadar eser geldi. Sergiden eve döndüğümde arkadaşlarım polis tarafından arandığımı söyledi. Vatan Emniyet Müdürlüğü'ne gittim. Orada resimle ilgili sorular soruldu. Sonra resmi benim ve Doğu'nun astığının yazılı olduğu bir tutanak imzalatmaya çalıştılar. Savcılıkta tutukluluğa sevk edilmeden bu haberi TRT'den öğrendik.

"Suç işleme kastım ve kötü niyetim yoktu. Sergiye gittim ve anlamadığım bir suçtan dolayı 47 gündür tutukluyum. Avukatım olmadan beyanda bulunmadığım halde bana bir tutanak getirdiler. Tutanakta resmi asan dört kişiden biri olduğumu kabul ettiğim yazıyordu. Ben bu tutanağı imzalamadım."

KAYIP ESER MAHKEMEDE ORTAYA ÇIKTI

Dosya kapsamında ev hapsi cezasına çarptırılan Sena Nur Baş, savunmasında sergide çok fazla eser olduğunu ve tek başına bu eserin yere konulmasının söz konusu olmadığını söyledi. Baş, suçlama konusu eseri kaldırması için herhangi bir uyarı almadığını belirtti. Baş, savunmasında resmin nerede olduğunu bilmediğini söylerken hâkim, "Kayıp resim bu muydu" diyerek ayağa kalktı ve dava konusu eseri gösterdi.

Baş'ın ifadesi sırasında mahkeme hâkimi, kayıp olarak bilinen eseri açarak mahkeme salonunda gösterdi. Avukatların "Eser bulunmuş mu?" sorusuna hakim, "Dosyada" diye cevap verdi. Avukatlar ise eserin dosyada olmadığını, kayıp olarak kayda geçtiğini ifade etti.