Gazeteci Celal Başlangıç, sokağa çıkma yasağı ve operasyonlarla birlikte evsiz kalan Şırnaklıların yaşadıklarını ve basında yer bulamamasını yazdı.

Başlangıç, "Musul’da, Halep’te insanların yaşadığı açlık, acılar, ölümler, savaşlar sayfa sayfa, ekran ekran gözlerimiz önüne seriliyor. Musul’da atılan her bir mermiden haberdar olacağız da Şırnak’ta yıkılan bir çadırda yaşayan ailenin, küçücük çocukların, yaşlı insanların o gece nereye sığındıklarını, nerede uyuduklarını, ne yediklerini öğrenemeyeceğiz" dedi.

Başlangıç’ın Duvar’da yayınlanan, “Musul tamam ama Şırnak da Misak-ı Milli'ye dahil!” başlıklı yazısı şöyle:

Şırnak'ta sokağa çıkma yasağı 224 gündür sürüyor. Binlerce Şırnaklı sekiz aydır kentin çevresinde kurduğu derme çatma çadırlarda yaşıyordu. Dün bu çadırlar yıkılmaya başlandı. Musul'da atılan her mermiden haberimiz olacak ama Şırnak'ta insanların yaşadığı dramını bilemeyeceğiz.

Yönetmen Koldo Serra’nın bu yıl gösterime giren Guernica filmi, New York Herald Tribune’ün savaş muhabiri Henry üzerinden İspanya iç savaşında bir kentin bombalanmasına giden süreci anlatıyor.

Film “Guernica, İspanya’nın kuzeyinde küçük bir kasaba. Bütün yanlış sebeplerle ismini dünyaya duyurmak üzere” sözleriyle başlıyor. 26 Nisan 1937’de Alman Hava Kuvvetleri’ne bağlı 28 bombardıman uçağı, Franco muhaliflerinin elinde bulunan Guernica’yı bombalamıştı. Kimi kaynaklara göre binden fazla insan yaşamını yitirmişti bu saldırıda.

Filmde Alman komutan bombardıman talimatını “Hitler’e armağan olarak Franco’nun talebini yerine getirirler” diye veriyor. İşte Pablo Picasso da aynı yıl yaptığı ünlü eseri Guernica’da, bu kentte yaşanan acı ve ölümü resmeder.

Hatta bir sergide Alman bir generalin Picasso’ya “Bunu siz mi yaptınız?” sorusuna ünlü ressamın “Hayır, siz yaptınız” karşılığını verdiği anlatılır. En son yaklaşık 1,5 ay önce uzaktan gördüğüm Şırnak’ın durumu, kentin çeşitli bölgelerinden gelen yıkılmış bina görüntüleri aklıma tablosuyla, filmiyle Guernica’yı getiriyordu.

ŞIRNAKLILARIN ÇADIRLARI YIKILIYOR

Bu yılın Eylül ayının başıydı. Diyarbakır’ın Sur’undan yola çıkmış, son durak olarak Şırnak’a gelmiştim. Duvar için “Yasakların 1. Yılında Sur’dan Şırnak’a / Yıkılmış Kentler, Kuşatılmış Hayatlar” başlıklı yazı dizisini hazırlıyordum. Gördüğüm manzara insanın içini burkuyordu. Yedi günlük dizinin son bölümü Şırnak’a ilişkindi ve “Türkiye’nin artık 81 kenti yok; Şırnak’ı düşün” başlığıyla yayınlanmıştı. O gün karşılaştığım manzarayı anlatmıştım: “

Cizre geride kalmıştı. Bir yanına Cudi, diğer yanına Gabar dağlarını almış, aralarından Dicle’ye doğru akıp gidiyordu Botan Çayı. Hemen kıyısındaki Kasrik Boğazı’ndan geçip Şırnak’a çıkıyorduk. Ama aslında çıkamayacaktık. Çünkü Şırnak’a girmek yasaktı. Şırnak’ta yasaklar 14 Mart 2016’da başlamıştı.

Operasyonlar tam 82 gün sürdü. 3 Haziran’da bitti. Ancak o günden bu yana kentte sokağa çıkma yasakları ve yıkımlar sürüyor. 100 bine yakın nüfusu olan Şırnak’ta çatışmaların ve yıkımların olmadığı mahallelerde 10 bin kişinin kaldığı tahmin ediliyor.

Diğerleri Cizre’den Silopi’ye, Mersin’den Siirt’e ve Van’a kadar dört bir yana dağılmışlar.

Ancak üç bin aile Şırnak’ın çevresindeki Gabar ve Cudi dağlarının eteklerine yayılmış. Kendilerine bezlerden çadır yapmışlar, önlerine de meşe dallarından gölgelikler…

Şırnak’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının dün 224. günüydü. Şırnak’ın DBP’li Belediye Başkanı Serhat Kadırhan kentte yaklaşık 14 bin binanın bulunduğunu bunların yüzde 70’inin yıkıldığı bilgisini vermişti o gün bize. Yaklaşık sekiz aydır açık alanda yaşayan kadınıyla, çocuğuyla binlerce insanın derme çatma çadırları dün Afet Evleri bölgesine gelen güvenlik güçleri tarafından yıkılmaya başlandı.

Yani önce evleri yıkılmış, evlerinden olmuş insanların şimdi de kendi olanaklarıyla yaptıkları çadırlar yıkılmaya başlanmıştı.

Kendisi de Şırnak’ın çevresine kurulan çadırlardan birinde yaşayan HDP Milletvekili Leyla Birlik dün yıkımın yapıldığı bölgeye ulaşmaya çalışıyordu.

“İnsanlar, çadırlarını kendileri yıkmak istiyorlar. Çocuklarını hazırlıyorlar, eşyalarını topluyorlar” diyordu, “Yıkım yapılan bölgede 200 dolayında çadır var. İnsanlara bu akşam kalacakları yer bulmak gerekiyor.” Yasaklar başladıktan sonra belediye hizmetlerini “konuşlandığı” Kumçatı Belde Belediyesi’nden vermeye çalışan Şırnak Belediye Başkanı Kadırhan, yıkım yapılan alana ulaşmak için dün güvenlik güçlerinin engelini aşmaya çalışıyordu: “Siz döndükten sonra da yıkım sürdü Şırnak’ta. Hatta daha da şiddetlendi. Bu çadırların olduğu bölgede insanlara gelip ‘Üç gün içinde boşaltın’ tebligatı yaptılar. Şimdi o üç gün de doldu. Gelip yıkmaya başladılar çadırları. İnsanlar ortada kaldılar. Geçici de olsa bu insanları bazı evlere yerleştirerek bir imkan yaratmaya çalışıyoruz.”

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin son grup toplantısında yaşanan dramı “Şırnak haritadan silinmiş bir şehir, abartarak söylemiyorum. 81 il yok artık, 80 il var” diye anlatıyordu: “Şırnak’ın etrafında çadırlarda yaşamak zorunda kalan 400-500 aileye kentin girişinde geçici konut yapmak istedik. Bir ayda da yaparız, dedik. Kış, kar, soğukta en azından o insanlar başlarını sokabilecekleri bir ev yapsın. Valilik reddetti. Buna izin vermediler. Şırnak’taki bütün yıkılan binalarla ilgili bir şirkete ihale vermişler, yarım kalanlar tamamen yıkılacak. İhale de para karşılığı verilmemiş, ganimet karşılığı verilmiş. Yıkım karşılığı halkın özel eşyaları ganimet diye şirkete verilmiş. Halen Şırnak’ta bu saatte yaşanan barbarlıktan bahsediyorum. Utanmadan demokrasi nutukları atıyorlar. Bu insanlık suçunun hesabını vermeden, demokrasiden bahsedemezsin.”

1991’de, Türkiye’nin ilk Olağanüstü Hal sürecinde “güvenlik ili” yapılan Şırnak’tan ülkenin yaşadığı ikinci Olağanüstü Hal sürecinde geriye kent diye bir şey kalmamıştı. Evleri yıkılan, içersindeki eşyaları yağmalanan insanlar Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış, gitmemekte direnenler de Şırnak’ın çevresinde kurdukları derme çatma çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar, kentteki sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını, eğer hala yıkılmadıysa evlerine dönecekleri günü bekliyorlardı.

Ancak daha kentteki yasak kalkmadan şimdi de Şırnaklıların sığındıkları çadırları yıkmaya başladılar. En son Eylül ayının başında, yani 1,5 ay önce gittiğimiz Şırnak’ta HDP Milletvekili Birlik son aldığı bilgiyi aktarmıştı. Buna göre Kurban Bayramı’ndan sonra Şırnak’ta sokağa çıkma yasağının kaldırılmasıyla birlikte çadırlar da kaldırılacaktı.

Ancak dün başlanan uygulamayla görüldü ki, Şırnak’a girmek hala yasak ama çevresindeki çadırların kaldırılmasına başlandı. Binlerce insan başını sokacak bir yer bulamayacak. Ne Şırnak’a girebiliyorlar ne de yerel yönetimlerin kendilerine geçici barınak oluşturmasına izin veriliyor.

NUSAYBİN’DE POLİS HAVAYA ATEŞ AÇTI

Dün Şırnak’ta çadırlar yıkılırken, yine uzun süre yasaklı kalan, yakılıp yıkılan Nusaybin’de de başka bir gerginlik yaşanıyordu. Şırnak gibi Nusaybin’de de14 Mart’ta başlamıştı sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar. 25 Temmuz’da operasyonlar bitmiş ama yasak altı mahallede sürmüştü. Binlerce ev ve işyerinin olduğu altı mahallesi tel örgülerle kuşatılmıştı Nusaybin’in. İnsanlar evlerinin sağlam olduğunu görüyor ama gidip oturamıyor, hatta içeride kalan eşyalarını bile alamıyordu. DHA’nın haberine göre dün bu mahalledeki tel örgülerin bir kısmı kaldırılmaya başlanmış.

“Tellerin kaldırılması çalışmalarında bazı vatandaşlar ‘tüm mahalle etrafındaki teller niye kaldırılmıyor’ diye tepki gösterince, polis toplanan kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açtı.”

Sur’dan Nusaybin’e, İdil’e, Cizre’ye, Silopi’ye, Yüksekova’ya yayılan bir coğrafyada insanlar bu kışa evsiz, barksız, eşyasız, hatta çadırsız giriyor. Günlerdir Musul’la yatıp Cerablus’la kalkıyoruz, Kerkük’le yatıp Halep’le kalkıyoruz. Musul’da, Halep’te insanların yaşadığı açlık, acılar, ölümler, savaşlar sayfa sayfa, ekran ekran gözlerimiz önüne seriliyor.

Elbette bunları da bileceğiz ama Şırnak’ta evsiz, eşyasız kalan, kurdukları derme çatma çadırları da yıkılan insanların dramlarını öğrenemeyeceğiz. Birkaç muhalif internet sitesi ve gazetede yayınlanacak haberlerden öteye gitmeyecek Şırnaklıların yaşadıkları. Musul’da atılan her bir mermiden haberdar olacağız da Şırnak’ta yıkılan bir çadırda yaşayan ailenin, küçücük çocukların, yaşlı insanların o gece nereye sığındıklarını, nerede uyuduklarını, ne yediklerini öğrenemeyeceğiz.

Sanki bu ülkenin Şırnak adında bir kenti yokmuş, binalarının yüzde 70’i yıkılmamış, insanları evsiz, hatta çadırsız sokakta kalmamış gibi davranacağız.

İşte bunun için kapatıldı zaten İMC TV, TV 10, Azadi gibi televizyonlar, Özgür Gündem gibi gazeteler. Bir Misak-ı Milli tutturup Musul’dan giriyoruz, Kerkük’ten çıkıyoruz.

Tamam, Musul da, Kerkük de Misak-ı Milli’ye dahil de Şırnak’ı, Nusaybin’i Milli Misak’tan çıkardınız da haberimiz mi olmadı!