HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklanmasının üzerinden 1 yıl geçti.  Geçen süre içerisinde cezaevinden avukatları ve ziyaretçileri ile mesajlar gönderdi. Öyküler, şiirler, makaleler yazdı, resimler yaptı…

Türkiye’nin en çok seçmen tercihi gören üçüncü partisinin lideri bu koşullar altında dışarıya ses vermeye çalıştı. Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş bu süreçte neler yaşadığını anlattı.

Cezaevinde herhangi bir zorluk ve engelleme ile karşılaşmadığını söyleyen Başak Demirtaş, "İlk hafta hariç... Onda da kendisi gelmemizi istememişti. İstisnasız bütün görüşlere gittim" dedi.

Demirtaş, eşinin siyasetçi kimliğiyle ilgili de, "Siyasetçi olmasından hep onur duydum. Mücadeleci kişiliği elbette ki çok önemli ve kıymetlidir. Ancak keşke milletvekili vb. seçilmiş siyasetçi olmasaydı. Ben sadece bu kısmına dair şerh düşüyorum." diye konuştu.

Gazete Duvar'dan Vecdi Erbay'ın Başak Demirtaş ile yaptığı söyleşi şöyle:

Selahattin Bey tutuklanınca çevrenizin size yaklaşımı nasıl oldu?

İlk andan itibaren büyük bir dayanışma ağı ile karşılaştık. Bu dayanışma hâlâ devam ediyor. Halkımızın bu konudaki duyarlılığını zaten biliyorduk. Pratikte de görünce bundan onur duyduk.

Tutuklandığından bu yana eşinizi her görüş gününde görmeye gittiniz mi?

İlk hafta hariç… Onda da kendisi gelmemizi istememişti. İstisnasız bütün görüşlere gittim.

Görüşe giderken ve görüş sırasında zorluklarla karşılaştınız mı?

Cezaevinde herhangi bir zorluk ve engelleme ile karşılaşmadık. Ancak havaalanında VİP’i kullanmamız ilk haftadan itibaren yasak. Bu da tutuklu siyasetçilerden bir tek bize uygulanıyor. Ama bizim için dert değil, yürüyerek gitmemiz gerekse de gideriz. Sadece bu ayrımcılığı kabul etmemek adına avukatlarımız ve milletvekillerimiz girişimde bulundu ama sonuç alamadılar. Bunu, bizi pratik bir uçak yolculuğundan mahrum bırakmak ve zorluk çıkarmak adına yaptıkları anlaşılıyor.

Görüş gününde daha çok neler konuşuyorsunuz? İçinde bulunduğu koşullar, siyaset, siyasi süreç ya da çocuklar mı?

Görüş süresi bir saat ile sınırlı olduğu için çok hızlı ve hazırlıklı olmamız gerekiyor. Siyasi, hukuki, ailevi her konuyu kısaca konuşuyoruz.

Selahattin Bey çocuklarla en çok ne konuşuyor? Tutuklanmasıyla ilgili çocukların sorduğu sorulara cevap vermekte zorlandı mı?

Kendisi çocuklarla okul, eğitim ve sosyal hayatlarıyla ilgili daha çok sohbet ediyor. Niçin tutuklu olduğunu kendisi tutuklanmadan önce çocuklarla konuşmuştu zaten. Bir gece eve polislerin geleceğini, kendisini alıp hapse atacaklarını, korkmamaları gerektiğini ve niye cezaevinde olacağını çocukların anlayabileceği şekilde anlatarak çocukları hazırlamıştı.

Seher kitabında sizi en çok etkileyen öykü hangisi oldu? Neden?

Öyküler içinde en çok “Seher” ve “Denizkızı” beni çok etkiledi. Defalarca okudum. Her seferinde aynı etkiyle sarsıldım diyebilirim. Belki de kadınlık ve annelik yönümü en çok etkileyen öyküler olduğu içindir.

Çocuklar, Seher sayesinde babalarının yazar kimliği ile de tanışmış oldular. Kitabı ellerine aldıklarında ne hissettiler? Okudular mı kitabı? Nasıl bir değerlendirme yaptılar?

Büyük kızım Delal kitabı okudu. Mesajları tam anlamasa da çok beğendiğini biliyorum. Küçük kızım Dılda ise çok fazla anlamadığından her öyküye dair ben bir özet geçtim. Onun da ilk tepkisi “öykülerde niye sürekli birileri ölüyor” oldu. Ne diyeceğimi şaşırdım doğrusu.

Seher’de annesi ve babasıyla ilgili anılarını da öyküleştirmiş Selahattin Bey. Annesi ve babasının, kendilerini öykü kahramanı olarak okuyunca tepkileri ne oldu?

Anne ve babası sadece okur-yazar olmasına rağmen kitabı okuyup çok beğendiler. Özellikle annesi kitabı okurken sürekli ağladığı için birkaç haftada ancak bitirebildi.

Selahattin Bey için, ‘keşke siyasetçi olmasaydı’ dediğiniz zamanlar oldu mu?

Siyasetçi olmasından hep onur duydum. Mücadeleci kişiliği elbette ki çok önemli ve kıymetlidir. Ancak keşke milletvekili vb. seçilmiş siyasetçi olmasaydı. Ben sadece bu kısmına dair şerh düşüyorum. Bu belki biraz bencilce oldu ama kişisel bir soru olduğu için samimiyetle ve kişisel cevap vermek istedim.

Ortadoğu’da bir şekilde başına iş gelen siyasetçilerin eşlerinin siyasete girdiği örnekler var. Siz hiç düşündünüz mü siyasetçi olmayı?

Hayır asla böyle bir niyetim yok. Hele eşimden ve onun kimliğinden yararlanarak, onun gölgesinde siyasete girmek her şeyden önce benim açımdan onur kırıcı olur. Kendimi zaten özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak görüyorum. Bu mücadelede daha fazlasını yapmak isterim ama politika yoluyla değil.

Selahattin Bey içeride çizdiği resim, yazdığı öykü ve yazılarla umutlu olmayı ve direnmeyi salık veriyor. Darbe girişimi ve sonrasında binlerce insan tutuklandı. Tutuklu yakınlarına siz ne söylemek istersiniz?

Eşimin tutukluluğu on binlerce siyasi tutsaktan daha önemli ve vahim değil. Siyasi açıdan onun durumu farklı olsa da insani ve ahlaki açıdan bütün siyasi tutsakların pozisyonları aynıdır. Bütün halkın içerideki tutsaklar ve dışarıdaki yakınları ile en güçlü dayanışmayı ortaya koyması gerekir. Tutuklu yakınlarının da içerideki tutsakların duruşuna ve mücadelesine denk onurlu bir duruşu her yerde ortaya koyması ve tabii ki örgütlü hareket etmesi gerekir. Her ziyaretimde başkan bütün tutuklu yakınlarına ve halka mutlaka selamlarını iletiyor. Bu vesile ile hem onun hem de benim selamlarımın bütün tutsak ailelere en sıcak şekilde sizlerin aracılığı ile ulaşsın istiyorum.

(Kaynak: Gazete Duvar)