Soner Aydın / Demokrat Haber

12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren 98 yaşında öldü. Darbe döneminde yaşanan hukuksuzluklar, şiddet ve kayıplar ise gündemini koruyor. 12 Eylül darbesinde tutuklanan ve hapis yatan tanıklardan Necati Emgili ve Nizamettin Tekçe o günleri anlattı.

EMGİLİ: EVREN VE CUNYASI HAYATIMDAN 6 YIL ALDI

12 Eylül askeri darbesinin ardından 16 yaşında tutuklanan ve 6 yıl cezaevinde kalan defalarca işkence gören  Necati Emgili o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Ben hapse girdim, 2 ağabeyim idamla yargılandı, biri idamın eşiğinden döndü. 12  Eylül darbesi ve Kenan Evren saatlerce, günlerce konuşulacak bir konu.

Darbeden kısa süre önce cezaevinden çıkmıştım. O zamanlar Mersin’in Karacailyas köyünde yaşıyorduk. Köyde bir askeri batarya vardı. Oradaki devrimci subaylarla irtibatımız vardı. 11 Eylül gecesi bir subay arkadaşımız ‘Mersin’de ne kadar polis varsa bataryada misafir ediliyor’ dedi. Tarsus’taki ağabeyimin yanına gittik. ‘Cunta geliyor ‘ yorumunda bulundu. Tarsus’tan Mersin’e gelirken onlarca askeri aracı gördüm. Sabah annem uyandırdı, ‘Oğlum kalk, cunta oldu’ dedi.  Cezaevinden yeni çıkmışım. Beni de alırlar diyorum ama gözaltı süresi olsun olsun 15 gün olur diyorum. Sabah 8’de, dönemin 1. Şube Müdürü Hanefi Avcı geldi evimize. Beni dışarı çıkardıklarında köy halkını meydanda dizdiklerini gördüm. ‘Beni niye alıyorsunuz’ dedim. Bir astsubay ‘sakalın var’ dedi. Yaşım daha 16, sakalım çıkmamış daha. Mağazalar Karakolu’na götürüldüm. Sorguydu, şuydu buydu derken gözaltı süresi oldu 90 gün. Beni getiren polis nezarethaneden çıkarırken tanıyamadı beni. Oradan askeri cezaevine gönderildim. Ben hep şunu düşündüm yıllardır: 11 Eylül’e kadar biz devrimcilerle birlikte olan halk nasıl oldu da bir günde cuntacıların, güçlünün yanına geçti? Demirtaş Mahallesi’nin bir muhtarı vardı. Bize her ay para verirdi, biz istemediğimiz halde. Darbeden sonra o muhtar polis muhbiri oldu. Şaban Dayanan 12 yaşındaydı, dayanamadı bu muhtarın muhbirliklerine dayanamadı, bacağından vurdu" dedi.

"MECLİS İŞKENCEYİ GÖRMEDİ"

1986 yılında cezaevinden çıktıktan sonra askere alındığı anlatan Emgili, şöyle devam etti:

"Gözaltına alındığım süreçte tesadüfen aldığım bir işkence raporu vardı. Bir karmaşa sonucu almıştım raporu. Cezaevinden çıkınca dönemin  Halkçı Parti Mersin Milletvekili Fikri Sağlar aracılığıyla konuyu meclise taşıdık. Sağlar, gensoru verdi. O dönemde milletvekillerinin basın toplantısı yapmasına kısıtlamalar vardı. Hava değişimi iznindeyken meclise gittim ve işkence gerçeğini anlattım. 12 Eylül döneminde işkence gerçeğini mecliste dile getiren ilk isim ben oldum. Dönemin İçişleri Bakanı mecliste ‘Necati Emgili’ye işkence yapılmamıştır' dedi. Gönül isterdi ki Kenan Evren zamanında yargılansın, cezalandırılsın. Bu önemliydi. Ama halkın gözünde insanları katleden bir isim olarak kaldı. Evren ve cuntası benim hayatımdan 6 yıl aldı. Pişman mıyım? Hayır. Şu an haykırmak istediğim ama söyleyemediğim çok şey var."

TEKÇE: ALLAH O DÖNEMİ BİR DAHA GÖSTERMESİN

12 Eylül döneminde 'demokrat ve solcu polisler'in örgütlendiği Pol-Der’in Şube Başkanlığı'nı yürüten ve ASALA'ya yardım etmek suçundan tutuklanan Nizamettin Tekçe ise, o dönemki şahitliklerine ilişkin şunları söyledi:

"Pol-Der’in taşra şubelerini ilk defa Siirt’te kurdum. Daha sonra Mersin’e tayin oldu, Pol-Der’in ikinci şubesini Mersin’de açtım. Mersin’de 420 emniyetçi vardı o zaman, bunların 250’si bizim derneğinize üyeydi. 1977 ya da 1978 1 Mayıs kutlamalarında, üniformalı polisler, işçilerle beraber yürümüştük. Türkiye’de ilk defa oluyordu bu. Ecevit başbakan olunca Burdur’a tayin edildim. CHP’li vekillerin de araya girmesiyle sürgün durduruldu. Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde yeniden Burdur’a sürgün edildim. 11 Eylül 1980 günü Pol-Der yönetim kurulu toplantısı için Ankara’daydım. Sabaha karşı Mersin’deki evime geldim. Sabah uyandım, üniformamı giyinip sokağa çıktım. Balkondan bir hanım ‘Memur bey, fırına ne zaman gidebiliriz’ diye sordu. ‘Dilediğiniz zaman gidin’ dedim. ‘Haberiniz yok mu, darbe oldu’ dedi. O sırada bir araç geldi, memur arkadaşlar, ‘Başkanım senin Ankara’da olduğunu biliyorduk. Evine de girmek istemedik. Sabaha kadar bekledik. Evinde kitap filan varsa topla’ dediler. Eve gittim. Ev sahibimiz bir hacı beydi. ‘Benim evi aramazlar’ dedi. Kitapları, dergileri onun evine taşıdım. Sonra arkadaşlar geldiler, evi aradılar, bir şey bulamadık diye tutanak tuttular. 3 gün gözaltında kaldım."

Kendisinin siyasi partiye üyelik ve ASALA’ya yardım etmekle suçlandığını kaydeden Tekçe, "Nereden çıktı bu derseniz… Bir CHP yöneticisi vardı. Eşi Ermeni imiş. Sasonlu. Ailece görüşürdük. Beni de ASALA’ya yardım ediyor diye, şahsen tanıdığım bir yüzbaşı fişlemiş. 9 ay sonra ceza almadan mahkemeler bitti. Sicilimdeki sıkıntılar nedeniyle 1989’da emekli oldum. O dönemi Allah bir daha göstermesin. Atatürkçülük adına insanlık dışı şeyler yapıldı. En büyük darbeyi Atatürkçülük yedi. Kenan Evren’i insan olarak sevmem. Arkasından iyi bir şey konuşamam ama dinimiz gereği Allah rahmet eylesin diyorum," diye konuştu.