Anlaşılan o ki, anayasa refarandumunun yapıldığı tarihten itibaren Türkiye'de yaşanan ve yaşanacak olan bütün antidemokratik uygulamaların ve akla gelebilecek her nevi istenmeyen vaziyetin sorumlusu refarandumda "evet" diyenler olacak.

Polis, öğrenci eylemine saldırdığında, polisten çok "evet" diyenler sorumlu tutuluyorsa durum garip bir hal almış demektir.

Refarandumdan önce hatta AKP iktidarından önce polis şiddeti diye bir şeyden bihaber olan medeni bir ülke olduğumuz için, polisin şiddete meyletmiş olmasını olsa olsa refarandumdan çıkan "evet" sonuca bağlıyoruz, haklı olarak!

Son dalga tutuklamalarda da gelenek bozulmadan devam ediyor tabii ki.

Hakkında yazılan eleştiriye "sifonu çekmeyi unuttuk" diye cevap verebilenleri okuduktan sonra bu gözler, "yetmez ama allah belanızı versin" başlığıyla haber yayınlanmasına çok şaşırmadı diyebilirim.

"Bu kadar da olmaz" deme limitimi çoktan doldurdum çünkü!

Bir haber duyuyorsunuz. Hakikatli, adalet arayışçısı olarak bildiğiniz gazeteciler tutuklanmış. İlk tepkiniz sahip çıkmak, kol kanat germek olması gerekirken, siz önce "yetmez ama allah belanızı versin" diyorsunuz.

Nasıl bir ruh hali bu?

Hayır o değil insanı şüpheye de düşüyorlar, acaba anayasa değişikliği paketinde polisin yetkilerini arttıran bir madde falan vardı da bizim gözümüzden mi kaçtı diye.

İyi ki vakt-i zamanında hatim etmişiz yoksa inanacağız.

Akşam haberlerini izliyorum, gözaltıları protesto eden basın emekçileri basın açıklamalarını okuyor. Etrafında çember oluşturulmuş büyük bir Türk bayrağı görüyorum, şaşırıyorum.

Havaya kaldırılmış bol miktarda Aydınlık gazetesi görünce geçiyor şaşkınlığım.

Ahmet Şık ve Nedim Şener bu görüntüleri izlemişlerse tepkileri ne olmuştur diye merak ediyorum.

Sonra izleyememe ihtimalleri olduğu gerçeğini idrak ediyorum ve bu canımı sıkıyor.

Son gözaltıları normal göremiyorum.

Türkan Saylan'ın göz altına alınması, büyük bir hataydı. Ergenekon üyesi olduğuna ve darbe planları kurduğuna kimsenin inanmayacağı bir isim. Nitekim kimse de inanmadı.

İkinci hata ise Ahmet Şık ve Nedim Şener oldu.

Bana kalırsa operasyonları düzenleyen "güç", Türkan Saylan'ın gözaltına alınmasına toplumun her kesiminden yükselen itirazı görünce ne büyük bir taktiksel hata yaptıklarını gördü.

O zaman ikinci hatayı neden yaptılar?

İkinci bir hata yapmayı ve kamuoyunun her kesiminden gelecek olan tepkiyi göze alacak kadar korktukları şeyler olabilir.

Ya da artık hata yapmaktan korkmuyor olabilirler.

Bilmiyorum.

Tek bildiğim bu sefer sert kayaya çarptıkları.