Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr Şebnem Korur Fincancı, Adıyaman'daki çadır kentte incelemelerde bulundu. Birçok ilden gelen oda üyeleri ile durum değerlendirmesi yapan Fincancı, Diyarbakır Çocuk Hakları Odaklı Kriz Masası’nı da ziyaret etti.

Afet bölgelerine gelen oyuncak kolilerinden çıkan bir not üzerine duygulanan Fincancı, depremin vurduğu her ilde üyeleriyle bir koordinasyon oluşturmaya çalıştıklarını söyledi.

Şirin Bayık'ın Gazete Duvar'da yer alan haberine göre, afet bölgelerinde sağlık alanındaki eksikliği tespit etmeye ve sağlık otoritelerini uyarmaya gayret ettiğini söyleyen Şebnem Korur Fincancı, sağlık hizmetlerinin sürdürülemediği yerlerde, birinci basamak sağlık hizmetleri için destek olmaya da gayret edildiğini belirtti. 

'İNSANLAR SAĞLIK HİZMETİNE ERİŞEMİYOR'

Adıyaman’da gebe takiplerinin yapılamadığını ve bu konuda sorunlar olduğunu söyleyen Fincancı, bunun için bir birim oluşturduklarını belirtti. Birçok yerde hastanelerin şehir dışına inşa edildiğini söyleyen Fincancı, “İnsanların bu sağlık hizmetlerine ulaşım imkanının kalmadığını gözlemledik. Kentler yok olmuş. Başka illerden görevlendirmelerle bir sistem oluşturulmaya çalışılmış ama gecikmeli olarak bu adım atılmış. Ortada bir belirsizlik var ve belirsizlik en büyük travmalardan biridir. Bu kadar insan hayatını yitirmiş, geriye kalan insanlar da arayış içinde. Nerede kalacaklar, nerede yaşayacaklar, yemek bulabilecekler mi? Temiz suya erişebilecekler mi? Tüm bunlar ayrı bir sorun” diye konuştu.

'SAĞLIK EMEKÇİLERİNE 160 SAATE VARAN NÖBETLER TUTTURULUYOR'

Deprem bölgelerinin genelinde depremzede olan sağlık emekçilerinin çalıştırılmaması gerektiğini en başından beri dile getirdiklerini söyleyen Fincancı, “Ancak Adıyaman’ın kendine özgü başka bir sorunu var. Buraya diğer illerden atanan valiler ve buranın üst düzey kamu yönetimi, depremzede hekimleri ve sağlık çalışanlarını çalışmaya zorluyor. Biz defalarca uyarılarda bulunduk fakat hâlâ bu zorlama devam ediyor. Hatta 160 saate varan nöbetler yaptırılıyor. Böyle inanılmaz nöbet saatine zorlama var. İnsanların daha kendi evleri yok. Barınacak alanları yok. Yakınlarını kaybetmiş durumdalar. Bunları düzene sokma olanakları yok. Yitirmedikleri yakınlarını güvenli bir yerde konaklatma olanakları yok. Ama buna rağmen çalıştırılmaya zorlanıyorlar” ifadelerini kullandı.

Deprem yaşandığı zaman devletin hiç hazırlıklı olmadığının altını çizen Fincancı, “Devlet hiç hazırlıklı değildi. Teorik olarak UMKE diye bir birim var. Medikal arama kurtarma ekibidir ama medikal arama kurtarma ekibi ortada yoktu. Bir sağlık görevlisi olmadığı için insanlar sağ çıktığında bile onun ne tür bir sağlık sorunu olduğu, nasıl bir sağlık hizmeti gereksinimi olduğu tespit edebilme olanağı olmadı. Bizim alanlarda gezerken dile getirilen en büyük yakınmalardan biri oydu” ifadelerini dile getirdi.

Son olarak deprem bölgelerinde yaşanan ayrımcılığa dikkat çeken Fincancı, “Bu arada deprem bölgelerinde bir ayrımcılık olduğunu gözlemledik. Kamu otoritesi, siyaseten kendisine yakın olan birimlerde hastane ayakta olsa bile sağlık hizmeti sunumunu yapabilecek bir takım çadırlar oluşturmuş. Ama örneğin Hatay ilçelerinin bir kısmı, İskenderun, Samandağ, Antakya gibi çok dilli ve kültürlü olan alanlarda böyle bir hizmet sunumunun olmadığını gördük” dedi.