Survivor’ kelimesi, ‘kurtulan’, ‘hayatta kalan’ anlamına geliyor. Türkiye bu kelimeyi popüler bir televizyon yarışmasından tanıyor. Yarışmacılar zor koşullara karşı mücadele ediyor ve en büyük direnci gösteren hayatta, yani oyunda kalıyor. Tüm zorluklarına rağmen sonuçta her şey bir oyun.

Bu topraklarda yüzlerce yıldır yaşadıkları tüm zor koşullara rağmen ‘Survivor’ olmayı başaran bir halk da var: Ermeniler.

Çok azı her şeye rağmen ‘Survivor’ kalabildi.

Hrant Dink Vakfı tarafından 11-13 Ekim 2013 tarihleri arasında “Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler” konulu bir konferans düzenlenecek ve bu konuda tebliğler sunulacak.

Osmanlı coğrafyasında önemli siyasal ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başında Osmanlı Ermenileri içinde meydana gelen Müslümanlaşma/Müslümanlaştırma hadiselerinin birçok açıdan irdeleneceği konferans için 20 Mart’a kadar bildiri teklifi sunulabilecek. Konferans, hem 1915’e dair tarihsel araştırmalara, hem de güncel etnik/milli aidiyet, toplumsal cinsiyet, sorumluluk ve adalet tartışmalarına katkıda bulunmayı amaçlıyor.

19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başı Osmanlı coğrafyasında önemli siyasal ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönüşümlerden bazıları bireysel ve kitlesel din değiştirme deneyimlerini içermiş, çeşitli zamanlarda ve süreçler sonucunda Müslümanlaş(tırıl)an çok sayıda Ermeni olmuştur. Özellikle de 1915-16 yıllarında Müslümanlaş(tırıl)an Ermenilerin sayısında önemli bir artış yaşanmıştır. Tam sayılarını bilememekle birlikte, Müslüman aileler tarafından evlat edinilen bazı Ermeni çocukları ve gençlerinin 1915 ölüm yürüyüşü ve katliamlarından bu yolla kurtulduklarını biliyoruz. Yetişkinler arasından da Müslümanlarla evlenerek kurtulan kadınların ve, daha az sayıda olmakla birlikte, erkeklerin olduğunu; daha istisnai durumlarda ise, bir ailedeki, mahalledeki, veya köydeki Ermenilerin önemli bir kısmının Müslümanlaşma yoluyla hayatta kaldığını da biliyoruz. Bu şekilde hayatta kalan Ermenilerin bir kısmı – özellikle de erkekler – ilerleyen yıllarda Ermeni aileleriyle tekrar bir araya gelmiş olsalar da pek çoğu Türk, Kürt, Arap isimleri alarak/verilerek hayatlarının kalanını 'Müslüman' olarak geçirdiler, hikâyeleri kendilerinde saklı kaldı. Yakın zamana kadar hiçbir tarih anlatısı Müslümanlaş(tırıl)arak hayatta kalan Ermenilerin hikayelerine yer vermezken, son yıllarda bu suskunluk perdesi artan sayıda roman, hayat hikayesi, tanıklık ve tarihsel araştırma ile aralanmaya başlandı. Bu konferans, bir yandan Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin yaşadıklarını ve bugünkü toplumsal yansımalarını, bir yandan da bu konu etrafındaki suskunluk katmanlarını ve bu suskunluğun kırılma sürecini anlamayı, araştırmayı, tartışmayı amaçlamaktadır.

Konferansla ilgili Hrant Dink Vakfı’ndan yapılan açıklamada , “Yakın zamana kadar hiçbir tarih anlatısı Müslümanlaş(tırıl)arak hayatta kalan Ermenilerin hikâyelerine yer vermezken, son yıllarda bu suskunluk perdesi artan sayıda roman, hayat hikayesi, tanıklık ve tarihsel araştırma ile aralanmaya başlandı. Bu konferans, bir yandan Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin yaşadıklarını ve bugünkü toplumsal yansımalarını, bir yandan da bu konu etrafındaki suskunluk katmanlarını ve bu suskunluğun kırılma sürecini anlamayı, araştırmayı, tartışmayı amaçlamaktadır” denildi.

PEK ÇOK SORUYA YANIT ARANACAK

Konferansta şu sorulara yanıtlar aranacak:

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler neler yaşadılar? Yaşadıkları zor deneyimlerle nasıl başa çıktılar? Yaşadıklarını kimlerle ve nasıl paylaştılar? Onların deneyimleri çocuklarına ve torunlarına nasıl yansıdı? Yaşadıkları mekânları, yerellikleri nasıl etkiledi?

Farklı yerelliklerde Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin deneyimleri nasıl hatırlanıyor ve anlatılıyor? Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin “torunlar”ı büyükanne ve büyükbabalarının hikâyelerine nasıl yaklaşıyorlar? Kendi kimlik ve aidiyet anlayışları nasıl şekilleniyor? Yaşanan siyasal gelişmeler ve gerilimler onları ve hayatlarını nasıl etkiliyor? Bu süreç farklı yerel deneyimlere nasıl yansıyor?

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin hayatlarının etrafındaki suskunluk katmanlarını nasıl anlayabiliriz? Neden Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin hikâyelerinden bu kadar geç haberdar olabildik ve onlara dair bildiklerimiz neden hâlâ bu kadar sınırlı? Bu suskunluğun toplumsal cinsiyet anlayışıyla; kadınlar, erkekler ve “neslin devamı”na dair inanışlarla nasıl bir ilişkisi var?

Son yıllarda bu konuya ilginin artmasını nelere bağlayabiliriz? Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin hikâyeleri soykırımlara, özellikle de 1915 soykırımına dair akademik literatüre nasıl bir katkıda bulunuyor veya bu literatürün sınırlarını ve varsayımlarını ne açıdan zorluyor?

“Survivor”/”hayatta kalan” kavramsallaştırmalarını nasıl zorluyor veya dönüştürüyor?

Bu tarihsel deneyimi anlamaya çalışırken başka yerlerde yaşanan savaş, soykırım veya siyasal şiddet deneyimlerinden (Holokost, Avustralya’da Aborijin çocukların beyaz aileler tarafından zorla evlat edinilmeleri, Şili’de solcu ailelerin çocuklarının darbeyi yapan subayların aileleri tarafından evlat edinilmeleri gibi) ve onlar üzerine yapılan çalışmalardan neler öğrenebiliriz?

Osmanlı coğrafyasında geçmiş yüzyıllarda yaşanan Müslümanlaş(tırıl)ma deneyimleri ile geçmiş yüzyılda yaşanan deneyim arasında ne tür ilişkiler ve farklar var?

Bu ve benzeri soruların ele alınacağı bu konferans, hem 1915’e dair tarihsel araştırmalara, hem de güncel etnik/milli aidiyet, toplumsal cinsiyet, sorumluluk ve adalet tartışmalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Konferansın bir diğer amacı da tarihsel ve güncel şiddet, ayrımcılık ve adaletsizlik deneyimleriyle yüzleşme sürecinin zorlu dönemeçlerinde akademik araştırmaların oynadığı veya oynayabileceği rolü tartışmak.

Ayrıntılar için: http://www.hrantdink.org/?Detail=645