Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bugün İstanbul İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi.

Tüm yurttaşların yeni yılını kutlayan Baş; sağlık, başarı ve mutluluk diledi.

Sinan Ateş suikastına ilişkin açıklamada bulunan Baş, "Kendisi dışında herkesi terörist diye yaftalayanlar bu işin olağan şüphelileri durumundalar. Kimin çanak tuttuğu, kimin azmettirdiği ortada" dedi.

ANKA'nın aktardığına göre 2023 yılının saray rejimi açısından özel bir anlamı olduğunu söyleyen Baş, şöyle konuştu:

‘HEDEF 2023’ DİYE YOLA ÇIKMIŞ BİR İKTİDAR VARDI’

Hepimiz hatırlayacağız. 10 yıl, belki de daha fazla; 12 yıl kadar önce, ‘Türkiye hazır, hedef 2023’ diye yola çıkmış bir iktidar vardı. Bugünlerde elime iki sayfalık bir metin ulaştı. Bu, AKP’nin 4. Kongresi'nde, Eylül 2012 tarihli, 2023 hedeflerini anlatan bir metin. 63 madde, kongreye katılan tüm basın emekçilerine sunulmuş, AKP imzalı, mührü olan bir metin. Bu 63 maddede neler demişler? 2023’ün ilk basın toplantısında bunları hatırlatmak istiyorum. Örneğin; şöyle başlıyor: ‘Parti kapatmalarının tamamen kaldırılması, parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümlerin kaldırılması, partilerde tek tipleştirici yükümlerin kaldırılması, parti kapatmalarının kaldırılması, partiye değil, gerçek kişilere ceza, siyasetin katılımının önündeki tüm engellerin kaldırılması, seçimlerle ilgili mevzuatların tümden yenilenmesi, işte barajın kaldırılması, temsilde adaletin sağlanması’ diye başlamış.

‘AKP'Yİ YÜZYILIN YALANCISI OLARAK İLAN EDİYORUZ’

Yani ben açık bir şey söyleyeceğim. Şu belge arkadaşlar, bu belge tarihe ‘yalanın belgesi’ olarak geçer. Buradan AKP'yi 2023 yılında, yüzyılın yalancısı olarak ilan ediyoruz. Yüzyılın yalancısı, en büyük yalanları söyleyen parti olma unvanını ele geçirmiş durumdalar. ‘İşsizlik, yüzde 5’e düşecek, enflasyon, tek haneli rakamlara gelecek’ diyorlar. Bugün memlekette ne yaşıyorsak hepsinin tam tersini önlerine hedef olarak koymuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu belge ancak ve ancak ‘yüzyılın yalancısı’ olarak anılması için akıllarda tutulması gereken, arşivlerden bulup çıkarılması gereken, her yurttaşımızın mutlaka okuması gereken bir belgedir. Hedefledikleri ülke ortada, yarattıkları ülke ortada. Adaletsizlik yaşamın her alanına sirayet etmiş, ülkenin yarısı asgari ücretle açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmiş, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin alıp başını gittiği, partilerin hem kapatıldığı hem kurdurulmadığı, dillerin, cinsel yönelimlerin yasaklandığı, ayrımcılığın kol gezdiği, eğitim sisteminin paramparça edilip yurttaşların özel okullara mecbur edildiği kapkaranlık bir ülke hâline getirdi AK Parti, 2023’e girerken Türkiye’yi.

‘TÜİK’İN RAKAMLARI, CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK HIRSIZLIĞINA ZEMİN HAZIRLAMIŞ DURUMDADIR’

Son derece önemli bir hırsızlık vakasıyla, bir dolandırıcılık vakasıyla karşı karşıyayız. Bakın, dün artık sokakta insanların ‘Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’ diye adlandırdığı TÜİK, yine enflasyon rakamlarını açıkladı.

Ya bu kurum sadece Tayyip Erdoğan’ın hoşuna giden rakamları açıklamak üzere yapılanmış durumda. Bu acıklı bir durumdur, bu üzüntü veren bir durumdur ama daha önemlisi, bu rakamla cumhuriyet tarihi, bakın, çok iddialı konuşuyorum. Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık, dolandırıcılık ve yolsuzluk suçlarından birisine zemin hazırlamış durumdadır.

SİNAN ATEŞ CİNAYETİNDE, HERKESİ TERÖRİST DİYE YAFTALAYANLAR OLAĞAN ŞÜPHELİLER DURUMUNDALAR’

Geçtiğimiz cuma günü Ankara’nın göbeğinde bir siyasi cinayet işlendi. Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş sokak ortasında öldürüldü. Ailesi konunun konuşulmaması, üzerine gidilmemesini kamuoyundan talep ediyor ancak ülkenin başkentinde bir siyasi cinayetin tüm ayrıntılarıyla açığa çıkarılmaması kabul edilebilir bir şey değildir. Bu ülkenin yurttaşlarına karşı yapılacak çok büyük bir haksızlık olur. Olay son derece karanlık, karanlıkta tutmak isteyenler, karanlıkta kalmasını arzulayanlar var. Ben burada bütün zorluklara rağmen gazetecilikte ısrar eden gazeteci arkadaşlarımızın çabaları için bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bu çabalar sayesinde faillerin nereden geldiği artık az çok belli olmuş durumda. Kendisi dışında herkesi terörist diye yaftalayanlar bu işin olağan şüphelileri durumundalar. Şüphelilerin, milletvekilleriyle yan yana yine fotoroman gibi boy boy fotoğrafları çıkmış. Kimin çanak tuttuğu, kimin azmettirdiği ortada. Bu çağ dışı, bu insanlık dışı zihniyet Türkiye için bir güvenlik sorunudur, bunu ifade etmemiz lazım.

‘BİRLİKTE YAŞAMA İRADESİNE KARŞI BİR TEHDİTTİR BU ZİHNİYET’

Türkiye’de yurttaşların birlikte yaşama iradesine, barışa, mutluluğa, kardeşliğe karşı bir tehdittir bu zihniyet. Sokaklarda daha önce başlayan şiddet gösterileri, buna başvuran zihniyetin ne olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Bunlar, üzülerek ifade ediyorum, bu ülkenin yönetiminde söz sahibidirler aynı zamanda. Saray rejiminin en büyük destekçileridir. Biz bu anlayışa karşı, bu siyasete karşı her zaman her yerde karşı durduk, tam karşısında durduk, duruyoruz ve durmaya devam edeceğiz. En büyük güvencemiz yalnız olmadığımızı biliyoruz. Türkiye’de gündüz gözüyle sokak ortasında bir insanı öldürmekten çekinmeyen, resmen bu ülkenin kanunlarına, kurallarına kafa tutan bu zihniyete toplumumuzun da büyük bir bölümünün karşı olduğundan eminiz bunu biliyoruz.

‘HANGİ PLANLARIN AMAÇLARI OLARAK BU CİNAYETİN İŞLENDİĞİ ORTAYA ÇIKARTILMALI’

Bir kez daha yineliyoruz. Saray rejiminde bu siyasi parti görünümlü ama esasen siyasetle, halkla hiçbir ilgisi olmayan yaklaşımların egemen olduğu bir Türkiye yaratılmıştır ama bunların Türkiye’nin geleceğinde yeri yoktur. Bu karanlık aşılmak durumundadır. Bu karanlığı el ele, yürek yüreğe birlikte aşabiliriz. Türkiye ancak bu kanunsuzluğun üzerine giderek düze çıkabilir, yaşanabilir bir ülke hâline gelebilir. Biz Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetinin tüm ayrıntılarıyla açığa çıkması hangi hesapların, hangi planların amaçları olarak sonucu olarak bu cinayetin işlendiğinin ortaya çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda takipçisi olacağımızı, bu suç şebekelerinin bütün ayrıntılarıyla kamuoyu tarafından bilinmesinin en temel yurttaşlık hakkı olduğunu söylüyoruz.

‘LÖSEMİ HASTALIĞININ SON AŞAMASINDA KULLANILAN BİR İLACIN SAHTE OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI’

 AKP nasıl bir partidir, nasıl çalışır? Mesela siyasal İslamcılık nedir, görevi nedir, işi nedir falan bunları sorsanız, al işte budur, diyebileceğimiz bir örnekle daha karşı karşıyayız. Sevgili gazeteci Murat Ağırel’in ortaya çıkardığı bir haberi burada kamuoyunun dikkatine bir kez de ben sunmak istiyorum. Gerçekten yeni ve dehşet verici bir rezillik olarak değerlendirmek gerekiyor. Ağırel’in aktardığına göre; 2018 yılında lösemi hastalığının son aşamasında kullanılan bir ilacın sahte olduğu ortaya çıktı. Bir SGK kaynağı, firmaya başvuruyor, firma 'Bu ilaçlar sahte' diyor. İlaçların sahte olduğu SGK’ya bildiriliyor ve bu ilaçları incelemek için istiyorlar. SGK ise ‘Biz Sağlık Bakanlığı’ndaki laboratuvarlarda analizi yaptıracağız, ilaçları zaten karantinaya aldık’ yanıtı veriyor ve bu sahte ilaçları firmaya iade etmiyor. Sonra ne oluyor peki? Önce İsveç, sonra İsviçre’deki bir firmaya bu ilaçlar satılıyor. İlaçlar hakkında şikâyet olunca inceleme başlatılıyor ve ilaçların, bakın löseminin son aşamasında kullanılan, kullanıldığı, kullanılması gerektiği söylenen ilaçların aslında basit birer ağrı kesici olduğu ortaya çıkıyor.

‘SAHTE KANSER İLACI SATACAK KADAR CANAVARLIĞI BESLEYEN İNSANLAR, SOKAKLARDA SERBESTÇE GEZİYORLAR’

Gerçekten bakın, buna yolsuzluk falan denilemez. Buna alçaklık denir, buna namussuzluk denir, buna şerefsizlik denir, buna insanların sağlığıyla oynamak falan da diyemeyiz; bu bayağı bildiğiniz cinayete teşebbüs. Buna göz yumanlar, dur demeyenler, kafasını çevirenler, hepsi de cinayete yardım ve yataklık etmişlerdir. Toplu cinayetlere yardım ve yataklıktır. Hem halkın cebinden parasını çalıyorlar hem belki de sayısız kanser hastasının hayatını kaybetmesine neden oluyorlar. İnsanlara sahte kanser ilacı satacak kadar canavarlığı besleyen insanlar, bugün Türkiye’de, sokaklarda serbestçe geziyorlar. Yani bırakın her şeyi, bu temel hukuk kurallarına, temel insan haklarına aykırı bir durum ve görüyoruz ki bunların üzeri kapatılıyor. Aslında hepimiz de biliyoruz bu kaçakçılığa göz yumanlar da konuyu kapamaya çalışanlar da bütün bunların sonunda ceplerini dolduruyorlar. Para için insan hayatının hiçe sayıldığı acı bir örnekle daha karşı karşıyayız. İnsan hayatına kastediyorlar, insanların en çaresiz zamanında onların çaresizliği üzerinden servetlerine servet katıyorlar ve sonra olayın üzerini kapatıp o kazandıkları parayla mutlu mesut hayatlarına devam etmek istiyorlar.

‘İNSAN HAYATINI HİÇE SAYANLARLA, BU ŞEREFSİZLERLE HESAPLAŞACAĞIZ’

Biz bu yüzden ‘hesaplaşacağız’ diyoruz. Bu yüzden bu zihniyetle, bu eylemlerin altına imza atanlarla, insan hayatını hiçe sayanlarla bu şerefsizlerle hesaplaşacağız. Yani kanser hastasının hayatını tedavisini hiçe sayan, sağlık sistemini hiç eden, yolsuzluğun dibine vuran bu insanlara ya bir daha yapma, unutalım gitsin deyip geçemeyeceğimize göre mutlaka mücadele etmemiz ve bu canilerle görülecek hesabımız var dememiz lazım. İşte tam bu yüzden AKP’nin, saray rejiminin sülale devrinin üzerine gideceğiz diyoruz.”

Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 15 Ocak’ta İstanbul’un Kartal ilçesinde yapacağı miting için de yurttaşlara katılım çağrısı yaptı.