EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Kars’ta düzenlenen panelde siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve yurttaşlarla bir araya geldi.

Türkiye’de etkili olan kuraklığa değinen Akdeniz, temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Kars’ta üreticilerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekti.

Kuraklıktan etkilenen köylülere karşılıksız kredi verilmesi gerektiğini ifade eden Akdeniz, “Kars’ta biliyoruz, izliyoruz durum farklı değil. Kars yıllar içerisinde “ekonomiyi uçuracağız” diyen bu iktidar tarafından işsizler kenti haline getirildi. Sınır kapıları kapalı, ticaret durmuş, hayvancılık, tarım öldürülmüş durumda. Çiftçi mazot alamıyor, gübre alamıyor tohum fiyatları almış başını gidiyor. Üretici tefeciye, aracıya, tüccara mahkum edilmiş durumda. Tarım yıkım yaşıyor. Kars’ta ciddi bir kuraklık yaşandı bu dönem. Köylülerimizi derinden etkiledi. Bu durumlarda devletin yapması gereken şey; karşılıksız kredi vermek, borçları silmek ve üretici köylüleri desteklemek. Ama bu yönde de bir gelişme yok maalesef” dedi.

Kars EMEK Partisi İl Başkanlığı’nda düzenlenen etkinlikte konuşan Akdeniz’in gündeminde işsizlik, yoksulluk, enflasyon, artan gıda fiyatları, seçim ittifakları, erken seçim, kayyımlar ve Kürt sorunu vardı.

Türkiye'nin mevcut ittifaklar dışında üçüncü bir seçeneğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Akdeniz, "Bu ülkeyi yeniden Meral Akşener başbakan olarak yönetecekse, Davutoğlu dışişleri bakanı olacaksa, Ali Babacan ekonomiyi yönetecekse bu ittifak seçeneğinde bir değişim görmeyiz. Bu eski Türkiye’dir. AKP’den devşirme bir Türkiye’dir, bu olmaz. Yol yakınken halkın beklentisi bütün güçlerin biraraya toplanmasıdır.  Bölen biz değiliz, bölen sağ partilerdir. Onun fotoğrafı da verilmeye başlandı" diye  konuştu.

TÜRKİYE BİR KAYYIMLAR REJİMİ YAŞIYOR’

Kars Belediyesi’ne atanan kayyımın Kars halkının iradesine darbe olduğunu ifade eden Akdeniz, Türkiye’yi atanmışların yönettiğini söyledi.

“Türkiye bir kayyımlar rejimi yaşıyor” ifadelerini kullanan Akdeniz, “Kars ziyaretimizde çok istedik Belediye Eş Başkanları Şevin Alaca ve Ayhan Bilgen’le de görüşebilelim. Maalesef daha önce Ayhan Bilgen davet etmişti ama bu davete icabet edemeden kayyım geldi. Türkiye bir kayyımlar rejimi yaşıyor. Biz burada Kürdüyle, Türküyle, Terekemesiyle, Azerisiyle Kars halkının iradesinin çiğnendiğini düşünüyoruz, halkın iradesine ipotek konduğunu düşünüyoruz. Bu sadece Kürt halkına, Kürt halkının oylarına yapılmış bir darbe değildir, bütün Kars’a yapılmış bir darbedir” diye konuştu.

‘BU ÜLKEYİ SEÇİLMİŞLER DEĞİL ATANMIŞLAR YÖNETİYOR’

Kayyım atamalarının Türkiye demokrasinin en büyük yaralarından biri olduğunu söyleyen Akdeniz, şöyle devam etti:

“Hangi siyasi partiden olursa olsun hangi parti başkanı ya da hangi  partinin belediye başkanı olursa olsun eğer o partiye kayyım geliyorsa biz onun da karşısındayız. HDP değil bir başka parti de olabilirdi bu.  Kayyım rejimi demokrasinin temel yaralarından biridir. Üniversiteye kayyım atanıyor, bu ülkeyi seçilmişler değil atanmışlar yönetiyor. Bu ülkenin profesörleri kendi temsilcilerini seçemiyor mu? İlkokullarda birinci sınıf öğrencileri bile sınıf başkanlarını seçebiliyor. Bu ülkenin halkı kendi belediye başkanlarını seçemiyor mu? Belediye başkanı ile ilgili bir hüküm varsa belediye meclis üyeleri içerisinden bir başkan seçilemiyor mu? Niye atama yapılıyor? Kaymakamlar, valiler neden atanıyor?

“HALKIN TEMSİLCİLERİNE SAYGI GÖSTERİLMELİ BU İRADE YENİDEN TESLİM EDİLMELİDİR“

Biz Türkiye’de halk demokrasisini savunuyoruz. Doğrudan doğruya halkın temsilcilerinin Meclis’te yer aldığı bir halk egemenliğini savunuyoruz. Belediyelerde de halk egemenliğini savunuyoruz.  Açık bir biçimde ifade edelim halkın temsilcilerine saygı gösterilmeli bu irade yeniden teslim edilmelidir. Biz  Türkiye’nin düze çıkması için bu karanlık tünelden aydınlığa ulaşması için en geniş güç birliği çağrısı yapıyoruz. Bugün burada da bu çağrıyı yineliyoruz. Yarın Ardahan’da olacağım orada da güç birliği çağrısını dile getireceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomi uçtu” açıklamasını anımsatan Akdeniz, Türkiye’de resmi ekonomik verilerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Demokratik kitle örgütlerine, sendikalara ve siyasi partilere seslenen Akdeniz, “Ekonomi uçuşa geçti diyor Erdoğan, ne zaman uçuşa geçse kanatlı faturalar geliyor.  Doğalgaz, elektrik ve temel gıda maddeleri almış başını gidiyor. Bir zam yağmuru ile karşı karşıyayız. Bu kış  çok zor geçecek, çok ağır geçecek, şu ana kadar yaşadıklarımızdan daha ağırını yaşayacağız. O yüzden diyoruz ki; zamlara karşı, hayat pahalılığına karşı işsizliğe karşı gelin birleşelim. Gelin her yerde bütün Türkiye’de bütün illerimiz mitingler yapalım. Sendikalarımızla, demokratik kitle örgütlerimizle, partimizle, halkın temsilcileriyle örgütlü olmayan halk kesimleriyle, kadınlarla gençlerle el ele verelim ve bu zam yağmuruna karşı işsizliğe karşı ses çıkartalım” dedi.

‘TÜRKİYE ASGARİ ÜCRETLİLER ÜLKESİ OLDU BU UTANÇTIR BU AYIPTIR’

“Halkın iki buçuk yıl daha bekleyecek hali yok mecali yok, halk seçimi bekleyemez.  Halk bir an önce işi için ekmeği için hak ve özgürlükleri için sesini çıkartmak durumunda” diyen Akdeniz şöyle devam etti:

Geçtiğimiz ocak ayında asgari ücret belirlendi. 3 ay sürmeden eridi, enflasyona ezdirdiler. TÜİK enflasyon yüzde 19.5 diyor, bağımsız iktisatçılar yüzde 40’larda diyor. Pazara gittiğinizde, markete gittiğinizde, yumurtada yüzde 70 enflasyonu görüyorsunuz.  Veriler doğru söylemiyor ücretler eriyor. Önümüzde yeniden aralık ayı itibariyle asgari ücret görüşmeleri başlayacak, Türkiye asgari ücretliler ülkesi oldu bu utançtır bu ayıptır. Bir ülkenin refah ölçüsü asgari ücretlilerin ne kadar az olduğuyla ölçülür. Ne kadar çok olduğuyla ölçülmez.  Ülkede çalışanların yarısından fazlası asgari ücretli hale gelmişse ülke yoksul bir ülke haline gelmiştir. Peki asgari ücret rakamları nedir? TÜRK-İŞ’in açıkladığı rakam 9 bin lira bandındadır. Asgari ücret açlık sınırının da altına düştü ilk defa.  Milyonlarca asgari ücretli çalışan açlık sınırının altındadır. Ses çıkartmayacak mıyız sokaklara çıkmayacak mıyız?  Buradan Kars’tan bütün sendikalarımıza da çağrı yapıyorum: İnsan onuruna yaraşır ücret için ve ücret kayıplarının telafisi için ek zam için sokaklara çıkacağız.

‘SEÇİMİN SANDIĞIN VE DEMOKRASİSİNİN GÜVENCESİ DE HALKIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜDÜR’

Diyoruz ki; seçimi bekleme, harekete geç, ses çıkar ve birleş. Bu demokrasisinin de güvencesidir, ekonominin de, halkın ekonomisinin de güvencesidir. Eğer biz bunu yapamazsak sandık da güvencede değildir, seçim de güvencede değildir. Bu ülkede seçimin sandığın ve demokrasisinin güvencesi de halkın örgütlülüğüdür halkın hep beraber güçlü sandık üzerindeki denetimidir. Halk ne kadar örgütlüyse o kadar hızlı sonuca gideriz.

‘KÜRT HALKI VARDIR DEMEK ÇOK BİR ANLAM TAŞIMIYOR KÜRT HALKI HAKLARIYLA BİRLİKTE VARDIR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt sorununu çözdük” açıklamasını eleştiren Akdeniz,  l“Kürt sorunu ağır bir sorun bölgemizin de kanayan bir yarası bu yönde AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Kürt sorununu çözdük” açıklamasına değinmek istiyorum. Kürt sorununu nasıl çözdünüz bu bölgede onlarca belediye başkanı atanmış durumda seçilmişler yönetemiyor. Hala ana dil yasaklı anadilde eğitim yok. Bu yaklaşımların bir tıkanma bir çözümsüzlük olduğunu düşünüyoruz. Gelinen yerde yine Kürtlerin haklarını yok sayan bir çizgiye gelmiştir” dedi.

KILIÇDAROĞLU’NUN SORUNUN ADRESİ TBMM’DİR HDP MEŞRU BİR PARTİDİR DEMESİNİ ÖNEMSİYORUZ’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu ve HDP’ye yönelik açıklamasına değinen Akdeniz, “Kürt halkı vardır demek çok bir anlam taşımıyor” Kürt halkı haklarıyla birlikte vardır. O yüzden önümüzdeki gerek demokratik anayasanın yapımı sürecinde bu ihtiyaçtır.  Biz Kürt sorunun bütün halk tarafından tartışılması ve bir çözüme kavuşması gerektiğini savunuyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bu yönde yaptığı bu sorunun adresi TBMM’dir HDP meşru bir partidir demesini önemsiyoruz. Önemli doğru  bir açıklamadır ama yeterli değildir bunu ilerletmek gerekiyor. Çünkü biz göre HDP’nin de ötesinde bütün toplumun bütün halkın dahil olması gereken demokratik bir çözüme ihtiyaç vardır” diye konuştu.

Muhalefetin HDP’ye yönelik tutumunu eleştiren Akdeniz, şöyle devam etti:

“Bir yanda bunları ifade ederken bir yandan da seçim ittifaklarına geldiğinde Kürtlerin yanında durmazsanız sağ partilerle sınırlı ittifaklar kurarsanız da bu inandırıcı olmaz. Kürtlerin oyu çantada keklik değildir böyle görülmemelidir.  Eğer bir ittifak meselesi varsa “bu ittifak önce neden Kürtlerle sağlanmadı” bunu da sormak durumundayız. Çok kritik bir seçime giriyoruz. Ülke seçim sathı mahalline girmiştir. Bizim son genel yönetim kurulu toplantımızda da yaptığımız saptama budur.

‘TÜRKİYE’Yİ AYDINLIĞA ÇIKARACAK BİR HALK SEÇENEĞİNİN ORTAYA ÇIKMASI GEREKİR’

Seçim dönemindeyiz ve bu zorlu bir viraj olacak Türkiye için. Tabi burada özellikle AKP’nin dış politika da güç kaybettiğini, Libya’dan Suriye’ye kadar eski pozisyonunu kaybettiğini biliyoruz. Burada Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak bir halk seçeneğinin ortaya çıkması gerekir. Tek adam yönetiminden hep beraber kurtulmalıyız. Derdimiz bir kişi değildir bir yönetim anlayışıdır.  Ama sadece gideni değil neyin geleceğini de konuşmak zorundayız.  Eğer gelen gideni aratacaksa bu olmaz.  O yüzden ittifak  görüşmelerinin iktidar seçeneğinin halk seçeneğinin halk yönetiminin açık olması  ve ilkeli gerekir. 

Seçim ittifaklarını değerlendiren Akdeniz, Türkiye’nin Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı dışında üçüncü bir seçeneğe ihtiyacı olduğunu söyledi.

“CHP’nin yeri Deva Gelecek Saadet gibi partilerin yanı olmamalıdır” diyen Akdeniz, sağ blokla değişim sağlanamayacağını ifade etti:

‘BU ÜLKEYE NE CUMHUR İTTİFAKI NE MİLLET İTTİFAKI SEÇENEK OLABİLİR’

EMEK Partisi Genel Başkanı olarak 9. Kongremizden bu yana 10 aydır çağrı yapıyorum. Partimizin çağrısı şudur: Bu ülkeye ne cumhur ittifakı ne millet ittifakı seçenek olabilir. 3. Bir seçeneği halk seçeneği oluşturmamız gerekir. Devrimci demokratik bir halk dönüşümünü sağlayan bir cepheyi oluşturmamız gerekir.

‘CHP’NİN YERİ DEVA GELECEK SAADET GİBİ PARTİLERİN YANI OLMAMALIDIR’

CHP’nin yeri Deva Gelecek Saadet gibi partilerin yanı olmamalıdır. HDP’de burada olmalıdır. Sol demokratik ilerici sosyalist aydınlanmacı partilerin, örgütlerin ve sendikaları yan yana getirerek bir cephe oluşturalım sonra 50+1’le nasıl bir taktik çizgi izlenir, parlamentoda nasıl bir bileşen oluşturulur bunu yaparız. Ama bu olmadan sadece iktidara gelmek uğruna kendinizi sağ burjuva düzen partilerinin programlarına mahkum ederseniz ona da itiraz ederiz.

‘BU ÜLKEYİ YENİDEN MERAL AKŞENER BAŞBAKAN OLARAK YÖNETECEKSE DEĞİŞİM GÖRMEYİZ’

Bu ülkeyi yeniden Meral Akşener başbakan olarak yönetecekse, Davutoğlu dışişleri bakanı olacaksa Ali Babacan ekonomi bakanı  yönetecekse bu ittifak seçeneğinde bir değişim görmeyiz. Bu eski Türkiye’dir. AKP’den devşirme bir Türkiye’dir bu olmaz. Yol yakınken  halkın beklentisi bütün güçlerin burada toplanmasıdır.  Bölen biz değiliz bölen sağ partilerdir. Onun fotoğrafı da verilmeye başlandı.

Selda Manduz / Demokrat Haber Kars