Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) hazırladığı "Öğretmen Performans Değerlendirme" taslak yönetmeliği, kamuoyu ve ilgili kurumların değerlendirmesine sunuldu.

Performans değerlendirme sistemine göre yaklaşık 900 bin 500 öğretmen; öğrencilerinin, velilerin, okul müdürünün ve meslektaşlarının değerlendirmesiyle bir performans puanı alacak.

Öğretmenler 4 yılda bir yapılacak merkezi sınava girecek ve mesleki açıdan yeterli olup olmadıkları ölçülecek.

Öğretmenlere verilen performans puanının yüzde 25'ini okul müdürü, yüzde 15'ini veliler, yüzde 15'ini öğrenciler, yüzde 20'sini zümre öğretmenleri, yüzde 15'ini okuldaki diğer öğretmenler ve yüzde 10'unu kendilerine verecekleri puanlar oluşturacak.

BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk’ün haberine göre, hazırladığı raporda taslağı çok sert bir biçimde eleştiren Eğitim Sen, uygulamanın yaratabileceği muhtemel sorunları şöyle sıralıyor:

"Uygulama öğretmenler, okul yöneticileri, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb. ile ilişkilerde mutlak bağımlılığı (yaranma, tabi olma, hoş görünme vb) daha da yaygınlaştıracaktır."

"Öğretmenin iktidara, işverene olan bağımlılığını artıracak; iş güvencesinin sürekli tehdit altında olmasından dolayı, öğretmenlerin istenilen ve belirlenen rolleri oynamak zorunda bırakılmasına neden olacaktır."

"Tüm öğretmenlerin merkezi sınava alınacak olmasının ardında yatan asıl neden, sınav ve buna bağlı olarak oluşacak performans notunun çeşitli alanlarda kullanılarak, siyasal iktidar açısından istenen rollere ve davranışlara sahip 'makbul öğretmen' kimliği oluşturmaktır."

Eğitim Sen'den Dr. Erdoğan Aydoğanoğlu, konuyla ilgili bir yazısında şunlara dikkat çekiyor:

"Öğretmenlerin performans notu nedeniyle sürekli birilerini (öğrenci, veli, meslektaş, okul müdürü vb) memnun etmeye çalışması ciddi bir karakter aşınmasına neden olacak, mesleki ve bilimsel değerlere olan bağlılığın yerini, kaçınılmaz olarak bireysel çıkarlar ve 'sadakat' alacak.

"Yapılmak istenen, performans değerlendirmelerinde belirleyici olması beklenen 'milli ve manevi değerler' kriteri üzerinden okullarda tam anlamıyla bağımlılık ve itaat ilişkilerini geliştirmektir.

"Görünmeyen amaçları arasında öğretmenlerin iktidara, işverene olan bağımlılığını artırmak, iş güvencelerinin sürekli tehdit altında olmasından dolayı kendisinden istenilen ve önceden belirlenen rolleri oynamak zorunda bırakılmaları yer almaktadır."

'BÜTÜN ÖĞRETMENLER ENDİŞE VE KORKU İÇİNDE'

Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi, taslağı "hukuki altyapıdan yoksun" şeklinde değerlendiriyor:

"Bu kadar genel bir uygulamanın Devlet Memurları Kanununda bir karşılığı yok, hukuki çerçevesi belli değil. MEB yetkilileri eğitimde daha iyi ne yapabiliriz diye zihinlerini yoruyor ancak yöntemi bu değil. Eğer böyle bir uygulamayla öğretmen motivasyonunu ve başarısını artırmayı hedeflerse, bir felakete imza atmış olurlar ve Eğitim Bir-Sen olarak sonuna kadar bununla mücadele ederiz."

Selvi, bu sistemde öğretmenlerin objektif kriterlerle değerlendirilemeyeceğini anlatıyor:

"Öğretmenleri değerlendirecek kişilerin gerekli yeti ve bilgiye sahip olduğundan nasıl emin olacağız? Taslakta bu değerlendirmeler için 'şeffaflık esastır' ifadesi kullanılıyor.

"Yani öğretmen bir diğer meslektaşına 'Sen bana neden düşük puan verdin' diye sorduğunda, 'Ben böyle değerlendiriyorum' demesinin ötesinde ortaya koyulacak somut bir ölçüt yok."

"Hemen hemen bütün öğretmenler ciddi bir endişe hatta bir korku içinde. Öğretmenler başarılarının tespit edilmesinden korkuyor mu? Hayır. Zaten bizim başarımız sürekli olarak ölçülüyor.

"Başarılı olmak mecburiyetindeyiz çünkü bizim ürünümüz öğrenci başarısıyla da doğrudan ilgili."

MEB MÜSTEŞARI TEKİN: HERHANGİ BİR CEZAİ YAPTIRIM OLMAYACAK

Kamuda performans değerlendirmesine dayalı istihdam sistemi, uzun süredir hükümetin gündemini oluşturuyor.

2012'de yayımlanan 10. Kalkınma Planı (2014-2018) içinde kamu istihdam rejimi ile ilgili olarak belirlenen hedefler içinde performans değerlendirmesi de yer alıyordu.

Bu bağlamda MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, "Öğretmenler için performans sistematiği nasıl geliştirilir diye çalıştık ve birbirini takip eden adımlar oluşturduk" diyor:

"Bu rastgele verilmiş bir karar değil, yaklaşık 5 yıldır yürüyen sistematik bir çalışmanın adımı. Tüm dünyada olduğu gibi, öğretmenlerin performanslarını kime sorabiliriz? Beraber hizmet verdikleri çalışan arkadaşlarına, hizmeti alan öğrencilere ve velilere sorabiliriz."

Tekin bu değerlendirme sonucu öğretmenlerin insani ilişkileriyle ve mesleki gelişimleriyle ilgili tespitlerde bulunacaklarını ve herhangi bir cezai yaptırımın olmayacağını vurguluyor:

"Değerlendirmeden sonra öğretmenin eksik olduğu başlıklar ortaya çıkacak ve o eksiklerle ilgili hizmet içi zorunlu eğitime alınacak. Buradan hareketle öğretmenlerimizin herhangi bir şekilde cezalandırılması gibi bir tasarrufumuz yok.

"Özellikle sendikalar ve bir kısım medya, sanki ölçeceğiz ve performansı iyi olmayan öğretmenleri cezalandıracağız, sistem dışına atacağız gibi sunuyor. Zinhar yanlış.

"Sendikalar tabii üye sayısını artırmaya çalışan ve popülist davranan birimler. Hemen hepsi 'Öğretmenlerin performansının ölçülmesine karşıyız' diyorlar. Tabii burada uzlaşma oluşması mümkün değil."

Tekin ayrıca, performans değerlendirme puanı yüksek olan öğretmenlerin uzman ve baş öğretmen unvanı alabileceğini ya da okul müdürü ve yurt dışı öğretmen görevlendirmelerinde yapılacak sınavlarda ek puanla ödüllendirileceklerini söylüyor.

VELİ-DER: ÖĞRETMENLERİ DEĞERLENDİRMEMİZ DOĞRU DEĞİL

Hiçbir OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkesinde, öğretmenlerin değerlendirilme sürecinde öğrenciler ve veliler yer almıyor.

Performans sistemi taslağına göre velilerin öğretmenlerle ilgili cevaplandıracağı soruları arasında şunlar yer alıyor:

Çocuğumun iyi bir insan olması konusunda çaba gösterir.

Çocuğuma not verirken adil ve objektif davranır.

Öğrencilerin milli ve manevi değerlere saygılı, evrensel değerlere açık bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunur.

Çocuğuma tutum ve davranışlarıyla örnek olur.

Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) Başkanı İlknur Kaya, veliler olarak bu değerlendirmeye katılmalarını doğru bulmadıklarını söylüyor:

"Öğretmenlerin değerlendirmesi elbette yapılır, eskiden beri yapılıyor. Ama buna velilerin ve öğrencilerin puan verecek olmasını etik açıdan doğru bulmuyoruz. Bir kere bizler eğitimci değiliz, pedagojik formasyon almış kişiler değiliz.

"Dolayısıyla objektif bir değerlendirme yapmamız söz konusu olamaz. Çocuğumuzla ilgili bir durumda tamamen duygusal tepkiler göstermek durumunda kalırız. Akla uygun bir şey değil."

Kaya, eğitim kalitesinin artırılması için ele alınması gereken başka öncelikli konular olduğunu düşünüyor:

"Öğretmen yetiştirmeye ve müfredatlara ilişkin ciddi problemler varken, öğretmenlerin sınıf içinde okul içinde otoritesi tamamen sorgulanır hale gelmişken sadece sadece öğretmenler üzerinden bir değerlendirmenin doğru olmayacağını düşünüyoruz."

Üniversiteler, sendikalar ve ilgili STK'lar taslakla ilgili görüşlerini MEB'e sunduktan sonra MEB taslağın son halini hazırlayacak ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın onayına sunacak.

Kaynak: BBC Türkçe