Yazar İsmail Beşikçi, Kürt sorunu üzerine yaptığı araştırmaları nedeniyle bir kez daha hapis cezası aldı. Daha önce de 8 kez cezaevine girip çıkan, yaşamının 17 yılını cezaevinde geçiren, hakkında toplam 100 yıl hapis cezası ve 10 bin lira para cezası olan Beşikçi'nin cezasına 1 yıl 3 ay hapis cezası daha eklendi. Ceza, Mahkeme Başkanı'nın "sosyal gelişmeler tarih süreci içerisinde irdelenmiş ve çözümler belirtilmiştir" diyerek koyduğu şerhe rağmen verildi. Beşikçi, yeni kararı gülümseyerek karşıladı…
İSTANBUL- Kürt sorunundaki araştırma ve incelemelerinde "örgüt propagandası" yaptığı gerekçe gösterilen toplum bilimci İsmail Beşikçi, hapis cezasını gülümseyerek karşıladı.
Kararı "sürpriz" bulmadığını söyleyen Beşikçi, duruşmanın ardından, adliye önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Türkiye'nin siyasal hayatında düşünce özgürlüğü çok önemli bir konudur. Resmi ideoloji özgür düşüncenin önünde bir engeldir. Bu engelin, resmi ideolojinin, bilimin kavramları ile eleştirilmesi gerekir. Eleştirdiğiniz zaman da böylesi cezalar söz konusu oluyor ama buna rağmen resmi ideolojinin bilimin kavramlarıyla eleştirilmesi gerekir. Resmi ideolojinin bugün en önemli sorunu Kürt sorunudur. Kürt sorununda daha demokratik bir tutum benimsenmesi gerekiyor. Devletin, hükümetin daha demokratik bir tutum benimsemesi gerekiyor. Resmi ideoloji kavramıyla bilimin, sanatın ilerlemesi mümkün değildir."
BEŞİKÇİ'NİN SAVUNMASI
Yazar İsmail Beşikçi, mahkemedeki son savunmasında ise şöyle konuştu: "Çağdaşlığın en önemli göstergesi o toplumun siyasal sisteminde düşün özgürlüğünün olması ve özgürce eleştiri yapılabilmesidir. Bu bakımdan düşün özgürlüğü o toplumun ilerlemesinde çok önemlidir. Bilimin, sanatın birinci kuralı düşün özgürlüğünün olmasıdır. Demokrasinin şartı da budur. Düşünce özgürlüğünün olmadığı toplumlarda demokrasi de olmaz. Örneğin Afganistan'da düşün özgürlüğü olmadığı için yolsuzluklar, rüşvet olayları, adam kayırma ve haksızlıklar yaygındır.
ÖZGÜR DÜŞÜNCE EGEMEN OLMALI
Kürt sorunu Türkiye'nin bir numaralı sorunudur. Artık bunu devleti yönetenler ve siyasi iktidar sahipleri de söylüyor. Bu konu, devletin, toplumun iç politikasını, dış politikasını, ekonomik ilişkilerini belirliyor. Devlet bu sorunun üstesinden gelmelidir. Devletin iki kurumuna yakından bakmak gerekiyor: Yargı ve üniversiteler. 1940 ve 60'larda üniversitelerde ya da akademisyenlerin yargıladığı dergilerde 'millet', 'milliyet', 'milliyetçilik' gibi konularda yazılar yazıldı. Ulusların tayin hakkı, sömürgecilik üzerine tespitler yapıldı. Örneğin Afrika ve diğer dünya ülkelerindeki gelişmelerle ilgili pek çok yazı bulabilirsiniz. Bu yazılarda Kürt adına rastlamak mümkün değil. Buna karşı, Kürtler neden gündeme alınmıyor denildiğinde 'böyle bir konu yok' cevabı veriliyordu. Ortadoğu'da sayıları 40 milyona ulaşan nüfusa sahip, devletleri olmayan Kürtlerle ilgili araştırmalar yaptım. Avrupa'da 30 bin nüfusa sahip ulusların tanındığı ve devlet olabildiklerini gördüm. Kürtlerle ilgi yaptığım araştırmalarla ilgili yazılarımdan bir de burada dava konusu oldu. Halbuki üniversitelerde, özgür düşüncenin egemen olması gerekir. Yargı da üniversitelerde özgür düşüncenin ifade edilebilmesi bakımından önlemler almalıdır. Düşün ve eleştiri özgürlüğünün önünü açmalıdır. Üniversitelerin daha özgür olması ve resmi ideolojinin görüşlerinden arınması gerekiyor.
ANADİL HAKKI DAHİ TANINMIYOR
Kürtler, şu kadar milyon nüfus ama en ufak bir siyasal statüsü yok. Bunu sormak bir meraktır. Bugün Türkiye'de Kıbrıs'ın bağımsız bir devlet olarak tanınması istenir ama Kürtlere sıra geldiği zaman en ufak bir adım atılmıyor. Anadil hakkı için bile Başbakan, 'Böyle bir düzenleme yapılmayacaktır' diyor. Özgür eleştiri kurumsallaşabilmelidir.
BERAAT İSTEMEDİ!
Avukatlar, 'beraat'ten söz etti. Bu konuda kendilerine katılmıyorum. Beraat suç kavramı ile ilişkilidir. Ben suç işlemedim. Araştırma ve incelemelerde bulundum, bunlar suç ile aynı şeyler değildir. Avukatların, iki sanık için beraat istiyoruz sözlerini anlamak mümkün değil. Araştırıyorsunuz, yazıyorsunuz büyük emek harcıyorsunuz bunların idari yaptırımla karşılaşmaması gerekiyor.
Yargıçlar hükmü karar verirken Anayasa, yasalar ve vicdani kanaatlerine göre karar veriyorlar. Biz vicdani kanaatlerine göre karar vermelerini istiyoruz."
ŞİMŞEK: EZİLENLERİN TALEPLERİNİ YAZINCA YARGILANIYORUZ
İsmail Beşikçi'nin yazısını Çağımızda Toplum ve Hukuk Dergisi'nde yayınladığı için yargılanan derginin sahibi Avukat Zeycan Balcı Şimşek ise savunmasında, "Siyasal iktidarın talepleri doğrultusunda yazsaydık şimdi ihya edilecektik. Ancak, siyasal iktidarın talepleri doğrultusunda değil; halkın, ezilenlerin, sömürülenlerin talepleri doğrultusunda yazınca yargılanıyoruz" dedi.
BAŞKAN'IN ŞERHİNE RAĞMEN CEZA
Yazar İsmail Beşikçi'ye 1 yıl 3 ay hapis cezası, Avukat Zeycan Balcı Şimşek'in 16 bin 660 lira para cezası oy çokluğu ile kabul edilirken, Mahkeme Heyeti Başkanı Şeref Akçay karara muhalefet şerhi koydu. Akçay, şerhe ilişkin, "Yazı içeriğinde Türkiye'de ve diğer ülkelerdeki sosyal gelişmeler tarih süreci içerisinde irdelenmiş ve yazara göre çözümler belirtilmiştir" dedi.
ETHA