Kıvanç Eliaçık / Bianet

Çöp soluyoruz, çöp yiyoruz, çöp içiyoruz! Ormanlarımız ve su kaynaklarımız çoktan kirlendi. Yakında hayal bile edemeyeceğimiz sağlık sorunlarıyla karşılaşacağız!” “Kokuyorsunuz” hareketinin 8 Ağustos 2015 tarihli “Ne Yapmalı?” bildirisi böyle başlıyordu. ‘Çöp krizinden sorumlu olan herkesin yargılanmasını ve kentteki çöplerin çevre dostu biçimde geri dönüştürülmesini’ talep eden hareket Beyrutluları meclis önüne davet ediyordu.

Hikâyenin gerisini sosyal medyadan okumuş, hatta paylaşmış olabilirsiniz. Lübnan’ın başkentinde 22 Ağustos günü polisin eyleme biber gazı, basınçlı su, ses bombası ve diğer silahlarla saldırması üzerine eylemci sayısı hızla arttı. Protestolar şehrin farklı noktalarına ve ülkenin farklı şehirlerine yayıldı. Gezi, Tahrir veya Wall Street benzeri manzaralar ortaya çıktı. Çöplerin toplanmamasını protesto etmek için başlayan irili ufaklı eylemler “Halk rejimin yıkılmasını istiyor” gibi iddialı sloganlarının atıldığı bir harekete dönüştü.

Mesele üç, beş teneke çöp değil… Yolsuzluk, su ve elektrik kesintileri, altyapı eksiklikleri, iç savaşın ve ardından gelen neo-liberal dalganın etkileri halkı öfkelendirmişti. Cumhurbaşkanını bir türlü seçemeyen ve kendi görev süresini sürekli uzatıp seçimleri erteleyen meclis bütün partilere yönelik bir tepki yaratmıştı.

Saatlerce süren ve yer yer çatışmaya dönüşen eylemlere daha önce Tunus, Mısır, Türkiye ve Bahreyn gibi ülkelerdeki benzer gösterileri takip etmiş, onlara özenmiş bir kitle katıldı. Polis barikatında nargile içenler, plaj malzemeleriyle yürüyenler, kameralı kasklar, Vine’lar, Selfie’ler, WhatsApp grupları…

Hükümetin eylemcileri durdurmak için inşa ettiği duvar 24 saat içinde bir iletişim ve propaganda aracına dönüştü.

Ana akım medya eylemlerin dış mihraklar tarafından kışkırtıldığını ve tekrar tekrar eylemlerin bittiğini yazdı. Devam eden eylemlere farklı toplumsal kesimlerden katılım var. Farklı mezheplerden Hıristiyanlar ve Müslümanlar beraber yürürken siyasetçilerle birlikte Müftüler ve Patrikler de istifaya davet ediyor. Çöp toplayan belediye işçileri, feministler, LGBTİ örgütleri veya bankacılar ve şirket yöneticileri birlikte yürüyor. Kortejin bir ucu polise Suriye’deki silahlı teşkilata ithafen ‘Şebbiha’ diye bağırırken diğer uçta Suriye ordusuyla birlikte savaşan Hizbullah’ın destekçileri görülüyor.

“Kokuyorsunuz” hareketine göre siyasi partiler eylemlere sızarak, hareketi birbirlerine yıpratmak için kullanıyor. Farklı mezheplerden çoğunlukla genç üyeleriyle “Kokuyorsunuz “ hareketi, bir yandan ekoloji üzerine toplantılar düzenlerken, diğer yandan laiklik, parasız eğitim, parasız sağlık ve şeffaf bir demokrasi talep ediyor. “Bazı çöpler geri dönüştürülmemeli” sloganıyla bütün siyasi partilere karşı olduklarını ortaya koyuyor.

Hizbullah, yaptığı açıklamalarda ‘Birikmiş yolsuzlukların çöp kriziyle çevresel ve sosyal olarak açığa çıktığını ve halkta bir patlama yarattığını’ söylerken, eylemlere etkin biçimde katılan Lübnan Komünist Partisi ‘Geçici hükümet yıllardır süren hırsızlık ve zorbalığın ardından ülkeyi daha da dibe götürüyor’ dedi. Farklı mezheplerden üyeleri bulunan ilerici sendikal örgüt FENASOL polis şiddetini lanetlerken, işçi sorunlarını hareketin gündemine taşıyor.

Başbakan şiddet kullanan polislere soruşturma açılacağını söyledi ama şiddet devam ediyor. Duvar kaldırdı, yerine dikenli teller konuldu. Çöp toplama ihalesi eski şirkete verildi. Ama eylemciler çöp toplama hizmetinin özelleştirilmesine karşı çıkarken bu alanda çalışan işçilerin ücretlerini de gündeme aldı.

Unutmadan ekleyelim Lübnan nüfusunun 4’te 1’i göçmen, yaklaşık 2 milyon Suriyeli bugün Lübnan’da yaşıyor. Çok sayıda Lübnanlı Suriye’de savaşıyor. Suriye’deki çatışmalar Lübnan’da iç politika konusu, savaşın ülkeye sıçramasından endişe ediliyor.

Yaşananlar sadece hükümet bileşimini mi değiştirecek ya da silahlı çatışmaları mı tetikleyecek yoksa laik ve sosyal siyasi hareketler bu süreçten güçlenerek mi çıkacak, bunu zamanla göreceğiz.

“Kokuyorsunuz” hareketi “Çöp kokusu hepimizi etkiliyor ve biriken çöpte hepimizin payı var” diyor. “O zaman sistemi dönüştürmek için kendimizi dönüştürelim” çağrısında bulunuyor.