İngiltere'de yayınlanan Haftalık Haber Gazetesi Telgraf 2 Aralık 2015 tarihli 497. sayısında Demokrat Haber sitesinin kurucusu Mehmet Göcekli ile medyanın ve Türkiye'nin durumunu konuştu.

Türkiye kökenli göçmenlerce Türkçe-Kürtçe yayınlanan Telgraf'tan Mehmet Uçar'ın sorularını yanıtlayan Mehmet Göcekli, egemen siteme, resmi ideolojiye ve devlete karşı herkesin yalnız savaştığına dikkat çekti. Göcekli "Böyle olunca da egemenlerin tüm mağdurları, ötekileri kolayca avlaması, haklaması, etkisiz hale getirmesi mümkün olabiliyor. Tüm muhalif kesimlerin ve alternatif medya organlarının da yalnız savaşmayı bırakmasını ve dayanışma içinde olmasını önemsiyoruz" vurgusu yaptı.

Mehmet Göcekli'nin Telgraf'ta yayınlanan söyleşisi şöyle:

HERKES YALNIZ SAVAŞIYOR!

(Mehmet Uçar / Telgraf) Türkiye son yıllardaki sansür ve baskı politikaları nedeniyle uluslararası kuruluşlar tarafından basın özgürlüğünde dünyanın en kötü karnesine sahip ülkelerinden biri olarak gösteriliyor. İktidarı eleştirdiği için onlarca gazetecinin hapse atıldığı, yüzlercesinin işsiz kaldığı, binlercesinin tazminat davalarına muhatap olduğu Türkiye’de sosyal medya üzerinden hükümeti eleştirmek dahi dava konusu olup cezalandırılabiliyor. Öyle ki şu anda gazeteciler hakkında açılan davaların sayısı binlerle ifade edilir durumda. İktidarın politikaları dışında yayın yapan gazete ve televizyonlar kayyımlar aracılığıyla iktidarın ‘havuz medyası’na dahil edilebiliyor.

Basın özgürlüğü konusunda çalışmalar yapan ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House, yayınladığı yıllık raporunda Türkiye’yi yine 'basının özgür olmadığı ülkeler' arasında gösterdi. Türkiye'nin son beş yılda Tayland ve Ekvador'un ardından basın özgürlüğünde en hızlı gerileyen üçüncü ülke olduğuna vurgu yapıldı.

Uluslararası basın kuruluşlarının açık hava hapishanesine benzettiği Türkiye’de son günlerde duayen gazeteciler Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ahmet Altan hakkında açılan soruşturmalar ve Hürriyet gazetesi yazarlarından Ahmet Hakan Coşkun’un evinin önünde saldırıya uğraması nedeniyle gazetecilerin yaşadığı sorunlar gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. En son Can Dündar’ın bile yaptığı bir haber bahane edilerek tutuklanması endişeleri giderek artırıyor. Kürt, sosyalist, demokrat kimliğiyle bilinen medya kuruluşlarının yaşadığı devlet baskıları ise artık sıradanlaşmış durumda.

Basın özgürlüğü denince daha çok ana akım medyanın yaşadığı sorunların gündeme geldiği Türkiye’de ne yazık ki sosyal medya ve internet üzerinden yayın yapan muhalif haber sitelerinin yaşadıkları problemler çok fazla gündeme gelmiyor. Dolayısıyla okuyucuların bu alandaki sorunlardan çok fazla haberleri olmuyor. Biz de bu konuyu gündeme getirmek için uzun süredir internet üzerinden yayın yapan Demokrat Haber’in kurucusu Mehmet Göcekli ile söyleştik:

Okuyucularımız için biraz Türkiye’deki internet gazeteciliğinden ve özel olarak Demokrat Haber’den söz edebilir misiniz?

Benim asıl mesleğim grafik tasarımcılık. 5 yıl önce medyanın haline kızıp, alternatif bir mecra yaratmak amacıyla Demokrat Haber’in kurulmasına öncülük ettim. Planımız 10 kadar gönüllü editörümüzün olması, günde her birinin kendi alanında birkaç haber girmesiydi. Gönüllü yazarlarımız da köşe yazılarıyla destek verecekti. Ama tabii bu işin o kadar kolay olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı, evdeki hesap çarşıya uymadı. Çünkü herkesin işi gücü, okulu vb vardı. Böylece ben haftanın 7 günü, günde 16 saat bilgisayar başında Demokrat Haber için çalışmak durumunda kaldım, kendi işlerimi ihmal edip batırdım.

Yapa yapa, deneye yanıla, öğrene öğrene ilerledik. Sağ olsun mevcut medya da “neyi nasıl yapmamamız gerektiği” konusunda epey fikir verdi bize.

Türkiye’de medya ilkeler ve değerler üzerine yayın yapmıyor. Sadece belli güç odaklarının propagandası ve tetikçiliği ile görevli olan “yayın organları” bulunuyor. Türkiye’de medyanın “görev”i demokrasi varmış algısı yaratmak, hükümetin-devletin baskı ve şiddet politikalarına meşruiyet kazandırmak ve rıza üretmek, gerçeklerin üzerini örtmek, yalanları gerçek gibi göstermek.

O nedenle medyayla ilgili Türkiye’de yeni kavramlar türedi, “Penguen Medyası”, “Havuz Medyası”, “Alo Fatih Medyası”, “Kayyım Medyası” gibi. Bu kavramlar “Erdoğan Rejimi”nin medya alanındaki ürünleri.

Demokrat Haber olarak böyle bir ortamda, gerçeklerden, doğrulardan, iyilikten, barıştan, eşitlikten, özgürlüklerden, adaletten yana yayın yapmaya çalışıyoruz. Yani ilkeler ve değerler üzerinde yükselen bir yayın politikası izliyoruz.

“SORUNLAR ARASINDA ÖNCELİK HİYERARŞİSİ KURMUYORUZ”

Türkiye’deki tüm dezavantajlı kesimlerin, ötekilerin, ezilenlerin, mağdurların sorunlarına öncelik veriyoruz. Ve bu sorunlar arasında öncelik hiyerarşisi de kurmuyoruz, yani “Kürt Sorunu daha önemli, Ermeni Sorunu ondan sonra gelir, Aleviler biraz daha beklesin, LGBTİ haklarını tartışmak için henüz erken”  demiyoruz. Bizim için tüm sorunlar öncelikli ve birincil mesele, çünkü herkes kendi yarasının acısını duyar.

“İnsanın yarası neredeyse, canı da orada olur” derler ya, kiminin yarası Kürt sorunu, kiminin Alevi, kiminin yoksulluk… Bize düşen Ermeniliğinden canı yanan birine “hele dur önce Kürt sorununu çözelim” dememek. Geçmişte Kürtlere “Durun önce bir devrim yapalım” dendi ve bunun doğru bir yaklaşım olmadığı görüldü çünkü.

Ne kadar süredir yayın yapıyorsunuz?

14 Ocak 2011’de yayına başladık, yakında 5. yılımızı dolduracağız. Örgüt, parti, sermaye, cemaat vb desteği olmadan, sadece emekle, inatla, dirençle ayakta kalan bir yayınız. Özellikle ilk yıllarda büyük sıkıntı yaşadık ancak direne direne kendi ayaklarımızın üzerinde durmayı başardık. Takipçi sayımız da istikrarlı bir şekilde yükseldi.

Gönüllü muhabirlerimizin, yazarlarımızın ve okurlarımızın içerik katkılarıyla, editörlerimizin özverileriyle yayınımıza devam ediyoruz.

“HERKES YALNIZ SAVAŞIYOR”

Nasıl bir yayın politikası izliyorsunuz?

“Kendine demokrat olmayan” bir yayın politikamız var. Türkiye’de genelde herkes kendine demokrat olduğundan, başkalarının sorunlarına empati yapmadıklarından, egemen siteme, resmi ideolojiye ve devlete karşı herkes yalnız savaşıyor. Böyle olunca da egemenlerin tüm mağdurları, ötekileri kolayca avlaması, haklaması, etkisiz hale getirmesi mümkün olabiliyor. Bizi takip eden dışlanmış etnik ve dini kimliklerin, ayrımcılığa uğrayanların, yoksulların birbirlerinin sorunlarına empati yapmasını, birbirlerinin sorunlarına sahip çıkmasını, hak ve adalet mücadelesinde birlikte yürümesini amaçlıyoruz. Ayrıca tüm muhalif kesimlerin ve alternatif medya organlarının da yalnız savaşmayı bırakmasını ve dayanışma içinde olmasını önemsiyoruz.

Medya üzerindeki baskılardan internet medyası ne kadar etkileniyor?

Erdoğan Rejimi’nin medyaya yönelik operasyonları ele geçirme, sindirme, yıldırma, korkutma, cezalandırma, engelleme, sansürleme, kapatma şeklinde seyrediyor. Bunlardan gazeteler, televizyonlar gibi internet medyası da nasibini alıyor.

Yandaş yargı eliyle içerik kaldırtma, interneti yavaşlatma, bazı sitelere ulaşımı engelleme gibi uygulamalar var. Asıl olarak ise medyada hakimiyet kurmak için, özellikle yaygın ve ana mecraları ele geçirme politikası izleniyor. Zaten Erdoğan Rejimi medya alanında kurduğu hegemonya sayesinde böyle otoriter bir sistem inşa etti.

Muhalif, radikal ve alternatif medyanın kapsama alanı zaten çok dar, geniş kitlelere ulaşamıyor. Yetersiz imkanlar nedeniyle nitelik olarak da çok iyi olmayan bir yayın yapılabiliyor. Ekonomik gücü olmayan, nitelikli yayın yapamayan, geniş kitlelere ulaşamayan muhalif medya bir de iktidarın baskı ve  sindirme politikalarına maruz kalınca iktidar ideolojik hegemonyasını rahatça kurabiliyor.

Türkiye “Erdoğan Rejimi” ile karanlık bir tünele girmiş durumda. Tünelden çıkış için güçlü ve demokratik bir medyaya ihtiyaç büyük. Biz de elimizden geleni yapmaya çalışacağız.

Okurlara bir mesajınız var mı?

Daha iyi bir Türkiye için daha iyi bir medya şart. Bunu yapacak birikimde çok nitelikli insanlar da var ancak alternatif medyanın ekonomik koşulları çok yetersiz olduğundan bu insanları içlerine katamıyor. Onlar işsiz ve atıl durumda kalıyor bizler de imkansızlıklarla daha düşük nitelikli bir yayın yapabiliyoruz. O nedenle daha yaşanası bir Türkiye özleminde olanları alternatif medya organlarına reklam, bağış ya da farklı yollarla ekonomik destek vermeye çağırıyorum, bakın o zaman neler yapıyoruz.

Tabii ayrıca okurlarımızın eleştiri ve önerilerini; haber, yazı, söyleşi, çeviri gibi içerik katkılarını da her zaman bekliyoruz.