Gelecek Partisi Başkan Yardımcısı ve hukukçu Prof. Dr. Serap Yazıcıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki yargı kararını Politik Yol’da kaleme aldığı yazıda değerlendirdi.

"İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük ceza hükmü, Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay tarafından onaylanarak kesin hükme dönüştürülür mü? Ceza hükmü kesinleştiği takdirde İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi?" soruları üzerinden konuyu ele alan Yazıcı, ilk soruyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni işaret etti, kararın bozulmasının gerekçesini şöyle açıkladı:

"İfade hürriyetinin meşru sınırlarının ne olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Handyside kararından itibaren şöyle tanımlanmıştır: 'ifade özgürlüğü … yalnızca lehte ya da zararsız bilgi ve ifadeler için değil, aynı zamanda devlet ya da toplumun bir bölümü için incitici, şoke edici ya da rahatsızlık verici bilgi ve fikirler için de geçerlidir. Bunlar demokratik toplumun vazgeçilmez unsurları olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir.'

AİHM’nin bu tanımı karşısında İmamoğlu’nun sözlerinin, ifade hürriyetinin meşru sınırları içinde olduğu düşünülmelidir. Hatırlanacağı gibi Türkiye, 1954’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni onaylamış, 1987’de AİHM’ye bireysel başvuru hakkını, 1989’da AİHM içtihatlarının bağlayıcılığını kabul etmiştir.

Dahası, 2004’te Anayasanın 90. maddesine Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası antlaşmaların kanunların üzerinde olduğu hükmü eklenmiştir. Bu açıklamalar, Ekrem İmamoğlu’nun davaya konu teşkil eden sözlerinin ifade hürriyetinin meşru sınırları içinde değerlendirilerek Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bozulması ve beraate hükmedilmesi gerektiğini göstermektedir."

Ceza yargılamalarında istinaf ve temyiz aşamalarının en az bir buçuk yıl sürdüğünü belirten Yazıcı, hukuk çevrelerinde bu sürecin iktidar tarafından kısaltılabileceğine dair endişeler olduğuna da dikkat çekti.

Yazıcı, kararın kesinleşmesi durumunda İmamoğlu'nun aday olup olamayacağı sorusuna ise, milletvekili seçilme yeterliliğini kaybedebileceği noktasından yanıt verdi. Anayasanın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesi, 2. fıkrasında “taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar (…) affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.” hükmünü hatırlatan Yazıcı, "Anayasa, 101. maddenin 1. fıkrasında Cumhurbaşkanı seçilebilmek için aranan diğer şartlar yanında “milletvekili seçilme yeterliliğine sahip” olmak ifadesine yer vermiştir. Bu düzenlemeler karşısında, hakkındaki ceza hükmünün kesinleşmesi üzerine milletvekili seçilme yeterliliği ortadan kalkan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı seçilme yeterliliğini de kaybedecektir." diye yazdı.

Süleyman Soylu'nun İmamoğlu'nu görevden alıp alamayacağı sorusuna ise Yazıcı şu yanıtı verdi.

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bakanlar, halkın belirlediği aktörler olmayıp Cumhurbaşkanı tarafından atanan yüksek bürokrat statüsüne sahiptir. Bu ise Anayasanın 127. maddesinin 4. fıkrasıyla İçişleri Bakanına tanınan yetkinin gerçek bir vesayet yetkisi olduğunu göstermektedir. Çünkü bu yetki aracılığıyla atanmış bir aktör olan İçişleri Bakanı, seçim esasına dayanan yerel yönetim organlarıyla bu organların üyelerini geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yargı bağımsızlığını aşındıran sonuçları dikkate alındığında 127. maddenin 4. fıkrasının İçişleri Bakanına tanıdığı yetkinin seçme ve seçilme hakları üzerindeki olumsuz sonuçları daha iyi anlaşılacaktır."